Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Oooof, of... N’olacak bu Kılıçdaroğlu’nun hâli?

Oooof, of... N’olacak bu Kılıçdaroğlu’nun hâli?

Eskiden; “Ne olacak bu memleketin hali?” diye sorardık... Aynı soruyu “güncelleyip” herhalde şöyle sormak gerekir; “Ne olacak bu Kılıçdaroğlu’nun hali?”

Çünkü Kılıçdaroğlu, zor durumda...

Bir “kaleci” gibi, her seferinde “ters köşe”ye yatıyor ve sürekli “gol” yiyor!..

Hem, öyle “gol”ler ki;

“Tam 90’dan” çakıyorlar!..

Tabii, bunda “penaltı”ya yol açan “takım arkadaşları”nın hatası kadar, “kendi hataları”nın da büyük rolü var.

Alın işte;

“1 milyon kişiye el ilânı” dağıtmalarına rağmen, “ancak 20 bin kişinin katıldığı İzmir mitingi”nde bir lâf söyleyecek oldu, yüzüne-gözüne bulaştırdı.

Malûm, o mitingte demişti ki;

¥ “Yargı senin arka odanda verdiğin kararı onaylayan bir makam haline geldi. Bunu Türkiye’de bilmeyen kim var?”

¥ “Buradan AKP’nin arka bahçesi konumuna gelen, AKP’li bir yargıç gibi görev yapan yargıçlara sesleniyorum. Herkes aklını başına almalı, herkes namusuyla görevini yapmalı.”

¥ “Anayasa Mahkemesi’ne hülleyle yargıç atıyorlar. Bu yargıya güvenelim mi? Yargıtay’a 160 tane sanki militan seçtiler. 160 blok oy kullanılıyor. Sizin 160’ınızın da görüşü aynı mı?”

LEFTER’LER VE DEFTERLER!

Kılıçdaroğlu, bu sözleriyle “AK Parti’ye gol attığını” düşünüyordu ki; “Lefter”ler ve “eski defterler” açılıverdi.

“Lefter” olayını biliyorsunuz.

30 Aralık 2010 gecesi, gazetecilere verdiği “yılbaşı resepsiyonu”nda, “Fenerbahçe tutkusu”nu Lefter’e bağlayıp, şöyle demişti Kemal Bey;

“Çocukluğumuzda Lefter çok iyi bir kaleciydi, ondan etkilenip Fenerli oldum.” O sırada Lefter’in kaleci olmadığını hatırlayan bir gazeteci devreye girmiş ve demişti ki; “Efendim, bildiğim kadarıyla Lefter kalecilik yapmadı”

Kemal Bey biraz şaşkındı;

“Sanırım bir ara yaptı.”

Verdiği cevaptan kendi bile tatmin olmamış olmalı ki; “Lefter başarılı bir Fenerbahçeliydi” diyerek geçiştirmeyi tercih etmiş ve konuyu kapatmıştı!..

Evet, “Lefter olayı” böyleydi!..

Kılıçdaroğlu “yanlış topa girmiş” ve bir “gaf” daha yapmıştı!..

Tabiî, Bay Kılıçdaroğlu’nun “candaş danışmanları” hemen devreye girmiş ve gazetecilere “rica”(!)larda bulunmuşlardı:

“Ne olur bu olayı yazmayın!”

“Özgür basın”(!) bu rica üzerine elbette susmuş, bu olayı “sansür” etmişti...

Şamil Tayyar yazmasaydı, hiç kimsenin ruhu bile duymayacaktı!..

Gelelim, “eski defter”lere!..

Bay Kılıçdaroğlu; “Gazeteciler özgürce yazamıyor!.. Hapse atılma korkusuyla, gerçekleri dile getiremiyor” gibi lâflar edince, “CHP’nin tek başına iktidar olduğu yıllar”da, yani yolunu “yol” belledikleri “Milli Şef İsmet İnönü”lü yıllarda, “108 gazetenin kapatıldığı” hatırlatıldı kendisine!.. Üstelik, gazetelerin “dini yayın” yapmaları da yasaklanmıştı!..

Sizin anlayacağınız;

“Akşam yenilen hurmaların, geceleyin mideyi tırmalaması” gibi, Kılıçdaroğlu’nun sarfettiği “söz”ler de, bir süre sonra bir “köz” olup, yakıyordu kendisini!..

Gerçekten “zor” durumdaydı!..

HAKİM DEĞİL, MİLİTAN LÂZIM!

Mesel⠓İzmir Mitingi”nde sarfettiği o sözlerin, bir “bumerang” gibi, dönüp de kendisini vuracağını nereden bilebilirdi?..

Hakim ve savcılar için “Militan”, yargı için “Arka bahçe” demişti ki, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın, Eylül 2010’daki “ses kasetleri” çıkıverdi ortaya!..

Emine Hanım diyordu ki;

“Bizim, HSYK’da verimli olacak, rapor hazırlayacak adama değil, YARSAV’ın militanı gibi çalışacak adama ihtiyacımız var!”

Hoppalaaa!..

Kılıçdaroğlu “AKP militanı” diyor, karşısına “CHP’nin militanları” çıkıyor!..

Üstelik; “aile boyu militan!”

Çünkü efendim;

Emine Ülker Tarhan hanımefendi “militan” ararken, kocası Mehmet Umur Tarhan, ondan da “şeddeli” çıkmış ve demiş ki;

“Elini taşın altına sokmayanlar tasfiye edilmeli!”

Arkadaşları, ondan da şeddeli;

“Bize tasfiyeci değil, yok edici ekip lâzım!.. Yok edici ekiple çalışmalıyız!”

Şu hâle bakın;

Adamlar, “militan”a bile razı değil, kendilerine “terminatör” arıyor!..

Bu durumda, n’aapsın Kılıçdaroğlu?..

Adamcağız, “kendi arka bahçesi”nde, “militan”dan da öte “terminatör”ler yetiştiğini nereden bilsin?!?..

Ağzından ne çıksa,

Anında “tıkaç”lanıyor!..

Ooof, oooff;

“N’olacak bu Kılıçdaroğlu’nun hali?”

“KUCAKLAŞIN” DİYORDU Kİ!

Daha dün CHP Genel Merkezi’nde düzenlenen “CHP İl Genel Meclisi Üyeleri Toplantısı”nda diyordu ki;

“Özel mahkemeler AKP iktidarına karşı çıkan sivil toplum kuruluşlarının, gazetecilerin, yazarların çizerlerin, üniversite hocalarının toplanıp mahkum edildiği mahkemelerdir!.. O nedenle hukukun üstünlüğü Türkiye’de yoktur. Üstünlerin hukuku vardır!.. Ama buna karşılık ayakta duran bir umut vardır, o da CHP’dir ve statükoya karşıdır... Bakınız tarihe, göreceksiniz. Hegemonyasını kuranlar, statükocular hep böyle iktidar olmuşlardır. Tarihte binlerce örneği vardır.”

Ve teşkilata “nasihat” ediyordu:

“Sakın şunu unutmayın; parti içi sağlıklı rekabete sonuna kadar kapımız açık. Biri il başkanı olmak isteyebilir, başka biri isteyebilir, parti içi rekabet başımızın üstüne... Hiç bir sorun yok, her seçilen unutmayın CHP’lidir. Kin, düşmanlık yok. Ötekileştirmek yok, herkesi kucaklamak var. Bu partiye sevgiyi ve hoşgörüyü getirmek zorundayız.

Kazandığı zaman, rakibimizi önce gidip biz kutlayacağız. Boynuna sarılıp tebrik edeceğiz. Bu işin kuralı budur.”

MECLİS’TE TERÖR!

Evet, Bay Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde konuşup; “hukuk”tan, “kucaklaşma”dan, “eleştirilere tahammül”den filân söz ediyordu ki; TBMM’de bir “saldırı” olayı yaşanıyordu!..

CHP Gençlik Kolları Başkanı İrfan İnanç Yıldız ve CHP Milletvekili Faik Tunay’ın danışmanı Yavuz Demir, Bugün gazetesinin parlamento muhabiri Ezelhan Üstünkaya’nın üzerine saldırıyor ve bir yandan da bağırıyorlardı;

“Siz de gazeteci misiniz ulan?”

Bereket ki Meclis’teki diğer gazeteciler ve Meclis Polisi devreye girmiş de, Ezelhan Üstünkaya’yı “CHP’lilerin linci”nden kurtarmışlar!..

Peki;

İrfan İnanç Yıldız ve Yavuz Demir’in bu kadar öfkelenmelerine, “Meclis’te terör estirmeleri”ne yol açan haber neydi?..

Ezelhan Üstünkaya, dünkü Bugün gazetesinde yayınlanan haberinde diyordu ki;

“CHP’li gençlerden, başkanlarına ihale suçlaması... CHP Gençlik Kolları içinde bir süredir devam eden tartışma, sanal aleme taşındı... Gençlik Kolları Başkanı İrfan İnanç Yıldız hakkında bir internet sitesinde dile getirilen ihale iddiaları, sosyal paylaşım siteleri Facebook ve Twitter’da tartışılıyor.

CHP Gençlik Kolları üyeleri, Gençlik Kolları’ndan sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Zeki Gündüz’ün Facebook sayfasında da bu iddialara yer vererek, Gündüz’e, Yıldız’ı görevden alma çağrısı yaptı. Bazı partili gençler, Facebook’ta Yıldız aleyhine “bankamatik memuru” adlı gruplar oluştururken, Gençlik Kolları yönetiminin ‘banka hesap hareketleri ve mal varlıklarının’ açıklanması istendi.”

Haber bu... İşte bu haber yüzünden, İrfan İnanç Yıldız ve Yavuz Demir; Meclis’e gelip, “terör” estirmişler!..

Şu hâle bakın; bir yandan “Özgür basın” diyorlar, bir yandan da; “basını susturmak” için, gazetecinin üzerine yürüyorlar!

Demek oluyor ki; bunlar “Özgür basın” derken, “CHP’nin yolsuzluklarını yazmayan basın” demek istiyorlar!..

Yazarsan, sustururlar!..

Ya da kan kustururlar!..

NE DESE, TERSİ ÇIKIYOR!

Oooooff, of!..

“N’olacak bu Kılıçdaroğlu’nun hali?”

Her nereye el atsa, lime lime dökülüyor!..

Lefter’e “Kaleci” diyor, adam “gol kralı” çıkıyor!..

“AKP’nin arka bahçesi” diyor, karşısına “YARSAV” çıkıyor!..

Yargıçlar için “AKP’nin militanları” diyecek oluyor, karşısına “kendi bahçesi”ndeki “militan”lar ve de “terminatör”ler çıkıyor.

Tam, “kucaklaşma”dan, “eleştiriye tahammül”den söz ediyor, karşısına “saldırganlar” çıkıyor!..

Tam, “gazeteciler, yazarlar ve çizerlerin mahkûm edildiğinden” şikâyet edecek oluyor, “gazeteciye saldıran CHP’li goriller” çıkıyor karşısına!..

“Sarılın” diyor, gidip gazetecinin “boğaz”ına sarılıyorlar!..

Söyleyin, n’aapsın bu adam?..

Adamlarına hedef gösterip, “Mersin’e” diyor, onlar gidiyor “tersine!”

Ne dese, ne etse, tersi oluyor!..

N’olacak bu Kılıçdaroğlu’nun hali?..

Tamam, “Meclis’te terör” estiren İrfan İnanç Yıldız ve Yavuz Demir’i görevden almışlar ama; “sözlerini de geri alabilecek mi?”

Ya da, şöyle soralım;

“CHP militanları”na ne yapacak?..

Onları da kovabilecek mi?..

Yoksa;

Onlara “diş geçiremez” mi?..



Allah’ı inkâr serbest, soykırımı inkâr yasak!

Avrupa ülkelerinin “özgürlük” anlayışını bir türlü anlayabilmiş değilim... Biliyorsunuz, rapor üzerine rapor yayınlayıp; “azınlıkların özgürlüklerinin kısıtlandığından” veya “tutuklu gazetecileri” bahane edip, “basının düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunmadığından” dem vururlar... Yani, derler ki; “Herkes, düşüncesini özgürce ifade edebilsin!”

Amaaa!.. Fakaaat!.. Lâkin!.. “Hitler, Yahudilere soykırım yapmadı” diyemezsin!.. Ya da, “Ermeni soykırımı iddiaları tam bir palavra!” diyemezsin!

Eğer, “Düşünce ve ifade özgürlüğüm var, ben fikrimi ifade ediyorum” diyecek olursan, yandın!.. Ya, “Fransa zindanlarında 1 yıl hapis yatmayı”, ya da “45 bin euro para cezası ödemeyi” göze alacaksın!..

Tamam, “özgür”sün!.. Düşünceni “özgürce” ifade edebilirsin!.. Bir “ateist” isen; “Allah’ı bile inkâr” edebilir, Hz. Muhammed’e (sav) özgürce saldırabilirsin!.. O kadar özgürsün ki, Müslümanlara “Terörist” bile diyebilirsin!..

Evet, “Allah’ı bile inkâr” edebilirsin ama “Yahudi ve Ermeni soykırımı”(!)nı asla ve kat’a inkâr edemezsin!.. Sana “Özgürsün” dediysek, o kadar da değil!.. Özgürlüğün sınırı; Yahudi ve Ermeni’ye kadardır!.. “Müslüman’a sövmekte özgür”sün, ama “Yahudi ve Ermeni’ye sövmek” yasak!..

Yemişim, bunların “özgürlük” anlayışını!..

Ulan; ilk önce siz özgür olun, siz!..

“Yahudi’nin kucağı”nda oturup da, hiç “özgür” olunur mu?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi