Refik Erduran

Refik Erduran

Garanti

Garanti

Pazartesi en "soğuk duş" etkili gündür; hafta sonu tatilinden sonra insanı işe dönüş gerçeğiyle burun buruna getirir. Yeni yılın ikinci günü de öyledir: Yılbaşı kutlamaları ve ilk gün mahmurluğu geride kalır, sıradan yaşantı başlar yeniden.
Bu yıl ikisi üst üste geldi. Hem Pazartesi, hem ikinci gün işte. "Normal" bir haftanın gerçekleriyle karşı karşıyasınız. Onlara ve kendinize -gözünüzü hiçbir şeyden kaçırmadanbakmanızın zamanıdır.
Korkuyor musunuz 2012 yılından?
Umarım "Ben hiçbir şeyden korkmam" demezsiniz. Tam korkusuzluk bir tahta eksikliğinin belirtisidir. Gerçekten tehlikeli olan şeyleri olmayanlardan ayırabilmektir akıl.
Konuyu istatistikler ve ölçümlerle inceleyen uzmanlar insanların hiç "rasyonel" davranmadıklarını, korkularının mantıktan değil de içgüdüden kaynaklandığını söylüyorlar. Yıl boyunca yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları geçen hafta birçok yayın organında açıklandı.
Çoğumuzun zararsız böcekler ve yılanlardan ödü kopuyor da, sigaradan yeterince korkar gibi davrananımız sayılı. Yolcu uçağına binerken içi ürperenler az değil hâlâ; oysa otomobilin onunla kıyaslanamayacak kadar can alıcı bir araç olduğu her zaman hesaba katılmıyor.
(Trafik faciasının bize özgü bir bela olduğunu düşünmeyin. Amerika o işi bizden çok daha iyi düzenlemiş bir ülkedir ama orada da geçen yıl otomobil kazalarında ölenlerin sayısı 30 binden fazla. Aynı dönemde yolcu uçağı kurbanı Amerikalıların sayısı: sıfır.)
***

Sigaradan yeterince ürkmeyen insanlar kanser yapar diye cep telefonlarından korkuyorlar. Oysa sonuçlanan sayısız araştırmada o korkuyu haklı çıkaracak hiçbir bilimsel bulguya rastlanmadı. Cep telefonunun tehlikesi var ama kanser değil, sözünü ettiğim otomobil kazaları. İstatistikler araba sürerken telefonla konuşma ya da mesaj göndermenin kaza olasılığını kat kat artırdığını kanıtlamakta. Yine de vazgeçilmiyor o cambazlıktan.
Denizde yüzerken köpekbalığına rastlasanız sizi yemesi tehlikesinin sıfıra yakın olduğunu düşünmez, dehşete kapılırsınız. Bir sofrada kızarmış patates görseniz? Ağzınıza atabilirsiniz hiç korkmadan. Oysa şişmanlık her yıl yüz milyonlarca insan öldürmekte. (Kimi gelişmiş ülkede bile ortalama hayat süresinin o yüzden düşmesi bekleniyor.)
Bir sürü saçma fobinin eziyetini çekerken dünyanın tepesindeki devasa Demokles kılıçlarını aklımıza bile getirmeyişimizin en büyük örneği nükleer silah tehdidini unutmuş görünmemiz. "Soğuk savaş bitti, artık öyle şey olmaz" havasındayız. O belalara sahip ülkelerin çoğaldığını, birkaçının bilinmez ellere geçmesi olasılığının arttığını, çılgınca restleşmelerin uygarlıkları birkaç dakikada çökertirken bir kıyamet tsunamisi gibi canımızı alabileceğini düşünmüyoruz.
***

İnsanlar niçin fala baktırır? İki nedenle: kısmet beklentisi ve gelecek korkusu. Hep "Ne olacak?" merakındalar.
Kişinin iradesi dışındaki olaylar yazgısını etkiler elbette. Ama çoğu zaman onların bile bilinçli kararlarla bağlantısı vardır. Hava raporunu kollayarak yola çıkarsanız "ani" tipiye yakalanmaz, kara saplanmazsınız. Binanızı iyi malzemeyle yapar, dere yatağına oturtmazsanız deprem yıkmaz, sel götürmez.
Yaşantınızın gerisini yüzde yüz sizin tutumunuz belirler. Bir şeyler olmaz, bir şeyler yapılır. Hem kişisel, hem toplumsal düzeyde.
Şu 2012 yılında "Anayasa olacak, Kürt sorununun çözümü olacak" diyebilir miyiz?
Hayır. Yeni bir anayasa yapacağız, Kürt sorununu çözeceğiz. Öyle değil mi?
Buna "Elbette" diyebiliyorsanız, hiçbir şeyden korkmayın. İrademiz iyi bir yılın ve ötesinin daha da aydınlanmasının garantisidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Refik Erduran Arşivi