Mustafa Erdoğan

Mustafa Erdoğan

Yavuz hırsızlar

Yavuz hırsızlar

Anayasa Mahkemesi’ kendi meşruluk temeli ve ana referansı durumunda olan Anayasa’nın kendisini açıkça çiğneyen bir karar veriyor, ama medyada bu kararı hararetle destekleyen ve onu eleştirenlere tehditler savuran bir grup zuhur ediyor.

İnsan doğrusu vicdansızlığın bu kadarına pes diyor!...

Olup-bitenlere bakalım: ‘Anayasa Mahkemesi’, Meclis’in usulüne uygun olarak yaptığı, Cumhurbaşkanının onayından geçmiş bir anayasa değişikliğini iptal etmek ve ‘yürürlüğünü durdurmak’ suretiyle bizatihi Anayasa’yı üç bakımdan ihlál ediyor. İlk olarak, bu heyet bir anayasa değişikliğini böyle bir yetkisi olmadığı. halde esastan inceleyerek iptal ediyor. İkinci olarak, kanunlar için bile sahip olmadığı ‘yürürlüğü durdurma’ yolunu anayasa değişikliği için kullanıyor ve üstelik bunun için hiç bir gerekçe de göstermiyor. Nihayet, bu heyet Meclis’in ‘kurucu iktidar’ yetkisini gasp ediyor.

Bunların her biri bile tek başına rejimin niteliği bakımından vahim olaylar iken; izan ve insaf sahibi, aklı başında bir insan nasıl olur da hiç bir şey olmamış gibi davranır? Dahası, bununla yetinmeyip ortadaki gerçeğe dikkat çekenleri suçlar, hatta tehdit eder?

Kısaca, önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, ‘Anayasa Mahkemesi’ son kararıyla yürürlükteki anayasal düzeni temelden değiştirerek yeni bir rejim tesis etmiştir. Yurttaşların doğrudan doğruya veya temsilcileri aracılığıyla onay vermedikleri bir rejime ise demokrasi denemeyeceği açıktır. öyleyse, olağandışı bir durumla karşı karşıyayız.

Peki, rejimi fiilen değiştiren böylesi durumlarda ne yapılmak gerekir? Şimdi biz yurttaşlar eli-kolu bağlı olarak oturacak mıyız? Elbette hayır. Yapmamız gereken, anayasal-demokratik bir rejimin yeniden tesisi için girişim başlatmak. Halkın onayına dayalı yeni bir anayasal rejim tesisi için parlamento ve halkın birlikte harekete geçmesi gerekiyor.

Şimdi, bunları yazıp söyleyenlere karşı kimi medyada bir grup ‘yavuz hırsız’ türemiş bulunuyor. Bunlar, ortada hiç bir hukuki ve siyasi sorun yokmuş ve her şey normal halinde seyrediyormuş gibi yazıp-çizmeye devam ediyorlar. Böyle yapmak aslında bu ‘yargı darbesi’ni onaylamaktır. üstelik bir de etrafa tehditler savuruyorlar.

‘Bunlar halkı isyana kışkırtıyorlar!’ diye söylenip duruyorlar. Aslında demek istedikleri, Meclis’in ve yurttaşların bu oldu-bittiye boyun eğmekten başka çareleri olmadığıdır, Demek istiyorlar ki: ‘Eğer sus-pus olup oturmazsanız size gününüzü gösterirler!’ Demek istiyorlar ki, ‘Baskıya direnmeye kalkanlar yine ‘yargısal’ yolla, olmazsa kaba kuvvetle bastırılacak.’... Kendilerini arkalayan güçlü bir odak olduğundan emin olmasalar böyle küstah olabilirler miydi dersiniz!...

Baskıya direnecek olanların ise haklı olmaktan başka destekleri yok.

Ama unutmayalım ki, bu ülkede bir kere daha kuvvet hakkı yenecekse, başımıza gelen ve gelecek olan her şeye layığız demektir. Onun için, bugün sesini yükseltmeyenlerin yarın hiçbir baskıdan şikáyet etmeye hakları olmayacaktır.

Bu arada, üstelik son yıllarda hep hak ve özgürlüklerden yana tutum almış olan bir Başkan’ın döneminde, ‘Anayasa Mahkemesi’nin kendisine yönelik eleştirilere karşı yaptığı sert açıklamayı da yadırgadığımı belirtmek isterim. Bir ‘yüksek mahkeme’nin kendi kararını eleştirenleri savcılıklara ihbar etmesi en hafif tabiriyle ayıptır. Ayrıca, demek ki, bu heyet daha ifade özgürlüğünü bile içine sindirememiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Erdoğan Arşivi

Alarm

31 Temmuz 2010 Cumartesi 09:16