D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Tunus’un Hayreddinleri!

Tunus’un Hayreddinleri!

Tunus tarihinde iki büyük “Hayreddin” var, ikisi de Osmanlı tarihinin önemli isimleri. Biri “Barbaros” Hayreddin. Diyebiliriz ki; ağabeyi Oruç Reis’le birlikte 1500’lerde Tunus’u üs olarak seçmese idi, Mağrib’in tarihi farklı yazılacaktı ve bu tarih muhtemelen Endülüs tarihinin devamı olacaktı. Öteki ise, Hayreddin Paşa... “Tunuslu” olarak anılan bu paşa, esasen Kafkasya menşeli.

Barbaros Hayreddin’in hatıralarında bir bahis var ki, gerçekten dikkat çekici. Hayreddin Paşa, artık Cezayir ve Tunus’u tam olarak kontrol altında tutan ve mahallen de desteklenen bir hükümdar konumundadır. Yani istese, Mağrib’de güçlü bir devlet kurabilir. Fakat o ileri görüşlü bir şahsiyettir, büyük bir dünya gücü ile irtibatsız bu bölgede var olunamayacağına bilmektedir.

Bir gün Cezayir’in âlimlerini, eşrafını, âyanını, şeyhlerini ve murâbıtlarını sarayına dâvet eder. O zamana kadar, camilerde Fas hükümdarı adına okunan hutbenin Osmanlı padişahı adına okutulmasını ister. Cezayir ileri gelenleri padişahlık iddiasına kalkacak kadar, yani kendi adına hutbe okutacak mertebede gücü varken, Osmanlı’ya bağlılık göstermesini şaşkınlık ve takdirle karşılarlar.

19. Yüzyıl’da Tunus Valisi Ahmed Paşa’nın maiyetinde yetişen 2. Hayreddin, askerlik öğretimi görüyor. Tunus ordusunu ve bilhassa donanmasını ıslah için çalışıyor. Ferikliğe, yani paşalığa kadar yükseliyor. 1860’da Tunus anayasasını hazırlayan heyette yer alıyor. Danışma meclisi mahiyetindeki Meclis-i Ekber’e seçiliyor, sonra da başkanı oluyor. Tunus tarihinde ıslahatçı idareci olarak büyük rol oynayan Hayreddin Paşa, öğretim hayatına yeni bir unsur olarak Medresetü’s Sadıkıye’yi kazandırıyor. “Sadıkiye Koleji” denilen bu mektep bizdeki Galatasaray Sultanisi’nin muadili olarak kabul ediliyor. Tunus’un birçok önemli şahsiyeti bu mektepten yetişiyor.

Muhtar (özerk) Tunus’un Osmanlı Devleti güçlü kaldığı nisbette korunabileceğine inandığı için Osmanlı siyasetini yakından takip ediyor, merkezle bağları güçlü tutmaya çalışıyor. 93 Rus Harbi sırasında Tunus’tan ciddi yardım sağlıyor. 1877’de istifa ediyor, mallarının müsaderesi sözkonusu olduğu için, Fransa’ya geçiyor.

Paşa, aynı zamanda önemli bir mütefekkirdir. “Akvemü’l Mesalik” kitabı ile, modern dünyada Müslümanların nasıl var olabileceği sorusunu cevaplamaya çalışır. Medeniye tarikatı şeyhi Muhammed Zafir Efendi’nin tavsiyesi üzerine Sultan Abdülhamid, onu 1878’de İstanbul’a davet ediyor. Paşa, bizim genç Türklere göre İslâm’a daha fazla bağlı bir ıshalatçı. 1878-79’da sekiz aylık sadrazamlığı var. Abdülhamid, Meclis’in yeniden toplanmasını ve bazı başka tekliflerini benimsemediği için, istifa ediyor. Fakat Abdülhamid ondan istifade etmeye devam ediyor.

1881’de Fransızlar, Tunus’u işgal ediyor; böylece Cezayir’den sonra Tunus da kaybediliyor. Hayreddin Paşa bu sıralarda ayırıntılı bir ıslahat programı hazırlıyor. 1882’de sadrazamlık teklifini ıslahat programı kabul edilmediği için geri çeviriyor. Kendisi sadrazam olmuyor ama, ıslahat programı geniş ölçüde uygulanıyor. 1890’da İstanbul’da vefat eden Hayreddin Paşa’nın mezarı Eyüp’te iken, 1968’te Tunus’a nakledilmiştir...

Paşa’nın yaklaşımı bir cümle ile şöyle ifade edilebilir: Müslüman kalarak modernleşmek! Modern Tunus’un belli başlı öncülerinden olan Hayreddin, Meclis ve basını İslâm’ın meşveret/danışma sistemi ile uzlaştırıyor. Ona göre bu kurumlar, “ehli hal ve akd” denilen ulema ve âyanın yerini tutuyor...

Tunus’ta Barbaros Hayreddin’le ilgili bir emare görmedik ama, Hayreddin Paşa ile Sadıkiye Medresesi’ni ziyaret ettiğimizde karşılaştık! Binanın şeref köşesinde kocaman bir yağlıboya tabloda, atının üzerinde âdeta bize gülümsüyordu!

Tunus, tekrar gerçek yörüngesine dönüyor. Geçmişindeki olumlu unsurları, tecrübeleri dikkate alarak yeni bir yol haritası çiziyor. Bir yıl içinde bir anayasa hazırlanacak. Bunun için çalışmalar devam ediyor. Bu arada, Türkiye tecrübesi de önemseniyor.

Tunus’ta üçüncü bir “Hayreddin” daha var! Malum, “hayreddin” dine hayrı olan, fayda sağlayan demek... Hızır Reis’e bu unvanın veriliş sebebi de, Mağrib’deki faaliyetleriyle dine, İslâm’a hizmet etmesi. 3. hayreddin Raşid Gannuşi! O birincisi gibi, savaşçı veya denizci değil. İkincisi gibi “bugünün dünyasında Müslüman olarak nasıl var olabiliriz” sorusunu cevaplamak için fikren ve fiilen çalışan önemli bir şahsiyet.

Nahda/Uyanış hareketinin lideri Gannuşi, gerçek bir fikir mücadelesi yürüttü. Burgiba döneminde müebbet hapse mahkûm edildi, sonra sürgüne gönderildi. 25 yıl memleketinden ayrı kaldı. “Yasemin Devrimi” ile ülkesine döndü. Nahda hareketi seçimlerde yüzde 40 rey aldı. Herkes onun başbakan olacağını düşünüyordu. Fakat o başbakanlığı değil, hareketinin liderliğini, fikir önderliğini seçti. Böylece gerçekten bilge bir şahsiyet olduğunu gösterdi.

Nasıl Barbaros Hayreddin ve Tunuslu Hayreddin geçmişte Tunus için şans iseler, bugün Raşid Gannuşi de öyle bir mevkide...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi