D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Neresi “Muş”tur?

Neresi “Muş”tur?

O hüzün tarihimizin en keskin hatırlatmalarından olan türküyü kim bilmez? Hani nakaratı “Burası Muş’tur” diye başlayan ve iliklerimizi eriten, kemiklerimizi sızlatan türküyü...

O türkü Muş’u mu anlatıyor? Veya Muş türküsü mü? Çünkü o yerin Muş değil “Huş” olduğunu söyleyenler var...

Muş Anadolu’da, bunu biliyoruz, Huş ise Yemen’de imiş... “İmiş” çünkü aradım, taradım Huş’a muteber büyük atlaslarda rastlayamadım. Kaynağım, “Utarid”in Büyük Dünya Atlası... Büyük (battal) boy kitabın arkasında altı sütun, galiba ancak 4 –5 punto dizilmiş “adlar dizini” var. Tam yüz iki (102) sayfa. Dünyanın irili ufaklı yerleşmelerini bütün bu dizinde bulmak mümkün. Mesela Bitlis’in kazası Ahlat’ı bulabildiğiniz gibi, Yusufeli’nin köyü Ahlat’ı da bulabiliyorsunuz. Fakat Huş yok!

Türkü “Yemen türküsü” olarak adlandırılıyor... Birçok varyantı olan bu türkü, bize güçlü bir tarih hatırlatması yapan millî bir marş âdeta. Cezayir’in hüznü, Budin’in hüznü, Estergon’un hüznü, Yemen’in hüznü... türkülerimizde yaşıyor. Zihin tarihimiz bu hüzünleri bize aktardığı için, yoksa kitaplardan filan değil, güçlü bir birliktelik hissini hâlâ sürdürüyoruz.

Muş-Huş mevzuuna bir de “ağ”dan bakalım dedim. “Ağ”, yani “internet”... Mûsıkî Dergisi’nde güzel bir yazı buldum. Konu enine boyuna ele alınıyor. 1944’te Düriye Keskin’den derlenen bu türkü, 1990’lara kadar “Burası Muş’tur” diye söylenmiş. Doksanların ortalarında kaynağı meçhul söylentilere kulak verilerek, Huş’a çevrilmiş. TRT türkünün sözlerinde tadilat yaparken, altına açıklama da koymuş: “Huş, San’a ile Taiz arasında bir Türk kalesi.”

Fakat türkünün anlatımı, bize Anadolu’da yakıldığını ayan beyan söylüyor. “Giden gelmiyor”... Gidilen yer Huş’sa, “gelen gitmiyor” olmalı değil mi? Üstüne üstlük, Yemen’e sevk edilecek Osmanlı askerlerinin toplanma yeri Muş’muş.

Ya Muş’un yolu? “Burası Muş’tur, yolu yokuştur...”

Bunda da hilaf yok! Kaldığım otelden bir sabah yürüyüşü için şehrin tek caddesini yokuş yukarı yürüyerek katettim...

Müzikçiler, “Muş” ve “Huş” diye ikiye bölünmüşler. Halk müziğinin aynı zamanda mürekkep yalamış, kitapları da olan sanatçısı, eski Ankara Türk Halk Müziği Korosu şefi Mehmet Özbek de “türkü Muş’un ama, türküde adı geçen yer ‘Huş’tur” diyesiymiş... (Mehmet Özbek, Folklor ve Türkülerimiz kitabına, Elaziz’den Fikret Memişoğlu’ndan derlenen bir varyantı almış. Tabiatıyla, komşu Muş’un adı geçmiyor.)

İstanbul Teknik Üniveresitesi Müzikoloji Bölümü öğretim üyesi Songül Karahasanoğlu, türkünün Yemen’e gönderilen askerlere yakılan bir ağıt olduğunu, Anadolu topraklarında ortaya çıktığını, TRT’nin mesnetsiz iddialar yüzünden sözlerini tahrif ettiğini söylemiş.

Dâva burada bitmiyor! Meğer emekli kurmay albay Oğuz Kalelioğlu, “Muş-Yemen Türküsü gerçeği” isimli bir kitap yazmış. (Bu arada, Kalelioğlu’nun 1969-72 yıllarında Muş’ta görev yaptığını ve Kıbrıs’ta Magosa müdafaasının kahramanı olduğunu da hatırlatalım).

Kalelioğlu kitabında neredeyse, türkünün nasıl teşekkül ettiğini anlatıyor. 1. Dünya Savaşı sırasında Muş’a askerlik şubesi başkanı olarak giden Yüzbaşı Selahaddin Ethem, Muş’un yokuşunu çıkarken, “Burası Muş’tur, yolu yokuştur” diyerek besmeleyi çekmiş... Şehrin sisli ve dumanlı görüntüsünü de “havada bulut yok bu ne dumandır” şeklinde güfteye yerleştirmiş.

Şehirde ağıt yakan genç kız ve kadınların yakınmaları eşlerinin, babalarının Yemen’e gönderilmesi ve birçoğunun dönmemesindendir. Muş’un hanımları Yemen’de çiçek olmadığı için asker mektuplarından da çiçek değil çimen çıktığını söylemişler... Aynı zamanda musıkişinas olan Selahaddin Ethem türküyü bu atmosferde oluşturuvermiş...

O gönül telimizi sızlatan türkü, bir mûsıkişinas askerin ma’şeri vicdanımıza armağanı olabilir mi? Neden olmasın? Yaşayan ve derinden hisseden bir yürek bunu söze ve müziğe büründüremez mi?

Bu hususta valiliğin de bir açıklaması varmış. Mülkiye müfettişi Nuri Yaman imzasıyla hazırlanan metne göre, Birinci Dünya Savaşı sırasında Yemen’e gidecek askerlerin tek bir vilayetten toplanması kararlaştırılmış. Böylece birbirleriyle hısım-akraba olan birliğin savaş alanından kaçmayacağı düşünülmüş. Muş bu göreve talip olmuş ve Yemen’e Muşlulardan oluşan bir redif alayı gönderilmiş...

Yemen türküsü, sık sık tarihimizin hüznünü tahsil ettiğim vazgeçilmezlerimdendir. Muş’u görmeden Huş’cu idim! Şimdi şüphem yok:

Burası Muş’tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep ne iştir!






Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi