M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Pakraduniler

Pakraduniler

Pakraduniler... Pakraduniler... Pakraduniler... Lütfen, unutmamak, zihninize iyice yerleştirmek için bu kelimeyi yüz kere tekrarlayınız. Elinize bir kağıt kalem alarak yüz kere de yazınız... Yazarken sesli olarak tekrar telaffuz ediniz ki, kulak hafızanızda da köklü bir şekilde yer etsin.

Şimdi soracaksınız? Kimmiş bunlar?.. Özün özü tarifleri şöyle: Bundan 2700 yıl önce Ermeni kralı Kudüs ve civarına bir sefer eder, Yahudi kralını öldürür, büyük sayıda Yahudiyi sürer Ermenistan'a köle olarak getirir. Bunlar bir zaman geçtikten sonra dıştan Ermeni/Hıristiyan görünür, Yahudi kimliklerini saklar ve ülkenin idaresini ellerine geçirir.

Evet bir Ermeni-Yahudi sekti oluşur.

Bizde Pakraduni var mıdır?

Vardır vardır vardır... Konu bizim için çok önemlidir.

On dokuzuncu asırda, Fransızların, İngilizlerin, Rusların, misyonerlerin kışkırtmalarıyla Osmanlı devletine isyan edenlerin çoğunun gerçek Ermeni değil, Pakraduni olduğu iddia edilmektedir. Hattâ bu isyanların bazısı, İstanbul'daki Gregoryen Ermeni patrikliği destek vermediği için başarılı olmamıştır.

Pakraduniler size neyi hatırlatıyor?.. Sabataycıları değil mi?

Pakraduniler, Ermenileri kullanarak İsrail'e yardım etmek istiyor.

Ülkemizde ne kadar Pakraduni vardır?

Bunların hangisi dıştan Ermeni görünüyor, hangisi Alevî Türk görünüyor?

Önemli kişiler içinde Pakraduni kökenli olanlar var mıdır?

PKK terörünün arkasında Pakraduniler var mıdır?

Çok yakıcı bir soru:

İslamî hareketin içine sızmış Pakraduni var mıdır?

Vardır sanıyorum, çünkü bir Müslüman ne kadar beyinsiz ve salak olsa, bugünkü bazı reform, yenilik, değişiklik, fitne ve fesat yangınlarını tek başına çıkartamaz.

Pakraduniler konusunda neler okuyabiliriz? Bu konuda Aksiyon dergisinde iki yazı yayınlandı, işe onları okumakla başlayabiliriz.

Yahudi tarihçi Abraham Galanti'nin bu konuda bir kitabı varmış. Bulabilirseniz ve dilini anlıyorsanız onu da okursunuz.

Türkiye gizemler ülkesidir. Pakraduniler de bunlardan biridir.

Kimse bana kızmasın, fitne ve fesat çıkardığımı iddia etmesin.

Bilmek, öğrenmek, araştırmak fitne ve fesat değildir.

Çarpıtmak fitne ve fesattır.

Gerçekleri gizlemek fitne ve fesattır.

Cahillik başlı başına bir fitne ve fesattır.

(Not: /pakraduniler/ kelimesiyle Google'da arayınız, karşısınıza bir kısmı ciddî, bir kısmı hafif hayli kaynak çıkacaktır. Okumak ve okuduğunu anlamak yeteneğine sahip kimseler hayli bilgi edinebilir.)

* (İkinci yazı)

Gerçek İslam'ı Biliyor muyuz, Yaşıyor muyuz?

Soru: Kaç çeşit İslam vardır?.. Peygamberimizin bize tebliğ ettiği, öğrettiği, uyguladığı gerçek İslam birdir ama sonradan çeşitli İslamlar (fırkalar) türetilmiştir.

Gerçek İslam büsbütün kaybolmuş mudur?.. Hayır!.. Kur'an, tahrife uğramamış olarak elimizdedir, Peygamberimizin Sünneti önümüzdedir, değerli din alimlerinin gerçek İslam'ı anlatan on binlerce kitapları da mevcuttur.

O halde gerçek İslam'ı öğrenmek, anlamak, hayata uygulamak için ne yapmalıyız?

Gerçek İslam'ın çeşitli yönlerini, boyutlarını anlatan kitapları bulup, ehliyetli, icazetli, uzman üstadlardan onları okumalıyız. Öğrendiğimiz bilgileri, yine üstadların ve mürşidlerin denetiminde hayata uygulamalıyız.

İslam sadece nazarî bilgi değildir. Öğreneceksin ve hayata uygulayacaksın. Bilgi var, uygulama yok... İslamlığımız noksan kalır.

Türkiye'nin İslamlaşması için neler yapılmalıdır?

Öncelikle şu on iki madde hayata geçirilmelidir:

1. Her Müslüman, kendisine yetecek miktarda ilmihal bilgisi öğrenecek, bunları ezberleyecek ve hayata geçirecektir.

2. İlmihal bilgisinin bölümleri şunlardır: Akaid (inanca ait bilgiler ve hükümler)... Temizliklere ve ibadetlere ait bilgiler... Ahlaka ait bilgiler... Muamelata ve ukubata ait bilgiler... Ahkam-ı Sultaniye... İslam ahlakının esasları...

3. Namaz dinin direğidir. Türkiye Müslümanlarının yüzde 90'nının beş vakit namaz kılması gerekir. Camilerin halkı çekmesi için ilim, ahlak, fazilet, kişilik bakımından çok cazibeli, karizmalı, ihlaslı, takvalı, idealist alimlerin imam olması gerekir.

4. Türkiye Müslümanlarının bugünkü hayat tarzı, kültürü, zihniyeti (küçük istisnalar dışında) İslamî değil, gayr-i islamîdir. Hayatı İslamîleştirmek gerekir.

5. Halkın, hayatın, ülkenin islamîleşmesi için bugünkü gayr-i millî ve gayr-i İslamî eğitim sisteminin değiştirilmesi, onun yerine İslamî bir eğitim sistemi getirilmesi gerekir. Kemalist eğitim sistemindeki mecburî din dersleri bir aldatmacadan ibarettir. Pazar sabahları İstanbul camilerini dolaşınız, liseli genç göremezsiniz. Din dersleri müessir=etkili olsaydı hiç olmazsa yüz gençten biri camiye gelirdi. Müslümanlar İslam'ı öğrenmek, yaşamak istiyorlarsa Tevhid Mektepleri kurmalıdır.

6. Bugünkü Türkiye'de vahşî bir kapitalizm ve çok âdi bir hedonizm hakimdir. Böyle bir hayat tarzı içinde, İslam bilinse bile hakkıyla yaşanamaz. Kapitalizmden ve hedonizmden kurtulma çareleri ve çözümleri bulunmalıdır.

7. Tarihî ârızalar ve kazalar sebebiyle Türkiye Müslümanları kırsal kesim, bedevilik, taşralılık ucuz kültürü bataklıklarına düşmüştür. Böyle bir kültür ve zihniyet ile ne İslam doğru dürüst öğrenilir, ne de hayata tatbik edilebilir. Müslümanların mutlaka medeniyet/şehir kültürüne geçmeleri gerekir.

8. Gerçek İslam tasavvufu bütün kurumları ve uygulamalarıyla hayata geçirilmelidir. İslam bu coğrafyaya tasavvufla girmiş, tasavvufla yükselmiştir. Tasavvuf elden gider, yahut dejenere olursa din de, Şeriat da elden gider.

9. Bugünkü Türkiye Müslümanları sanat ve estetiğin iki ana temeli olan edebî zengin Türkçe ve mimarlık konusunda çok geri duruma düşmüşlerdir. Hem İslamî eğitim okullarıyla, hem halk eğitimiyle, hem de İslamî medya ile bu iki konuda çok yükselmemiz gerekir. Bugünkü bedevî kültürüyle bu yapılamaz.

10. İktisat, ticaret, finans, iş, sanayi hayatını islamîleştirebilmek için eski lonca, ahîlik ve fütüvvet teşkilatı canlandırılmalıdır.

11. Ülkenin her yerinde, ABD'deki Amişler bölgesi gibi "İslam Komünleri" kurulmalıdır ve buralarda gerçek İslama göre yaşanılmalıdır.

12. Müslümanların hür, aziz, haysiyetli, güçlü olabilmeleri için tek bir Ümmet haline gelmeleri ve başlarına bir İmam-ı Kebir seçmeleri gerekir. Bugünkü parçalanmışlık, bölünmüşlük, dağınıklık, başsızlık içinde kurtulmaları ve yücelmeleri mümkün değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi