Başbakan iyi niyet nişanesi olarak Leyla Zana ile görüşedursun örgüt hedef aldığı Ak Parti teşkilatlarına yönelik saldırı, kaçırma, korkutma ve sindirme hareketlerine devam ediyor…

Fırsat bulduklarını bombalarla, molotoflarla taciz ederek etkisiz hale getirmeye çalışıyor…
Fırsat bulamadığı ilçe başkanlarını, belediye başkanlarını da kaçırarak Ak Parti nezdinde devlete gözdağı veriyor…
Ardından serbest bırakıp kaçırdıklarına propaganda yaptırıyor…

“Biz istemezsek hiçbiriniz güvende değilsiniz” mesajı vermeye çalışıyor…

Hatırlayın daha önce Ak Parti’nin Diyarbakır’daki tek belediyesi olan Hazro ilçesinin belediye başkanının oğlu kaçırılmış, ardından serbest bırakılmıştı…

Muhtemelen tehditler sonucu belediye başkanı Ak Parti’den istifa edip bağımsız kalmıştı…

İki ay önce yine Ak Parti’nin Diyarbakır Kulp İlçe Başkanı kaçırılmış ve yine serbest bırakılmıştı…

İlçe başkanı serbest kalır kalmaz muhtemelen “istifa edeceksin”tehdidine boyun eğerek “Ak Parti’den ayrılıyorum” diye açıklama yapmıştı…

İki gün önce de Ak Parti’nin Van Gürpınar İlçe Başkanı şehrin göbeğinde örgütün silahlı adamları tarafından kaçırıldı…
Halen haber yok…

Muhtemelen bir iki ay yanlarında tutup sonra serbest bırakacaklar…
Yine muhtemelen tehditler sonucu onu da Ak Parti’den istifa ettirecekler…

Ak Parti olabilecek bütün iyi niyet senaryolarını ortaya koysa da karşılığında aldığı tek şey…

Molotof…
Kaçırılma…
Saldırıya uğrama…
Baskı…
Korku…
Ve her türlü taciz…

Örgüt silahlar sayesinde büyük bir korku imparatorluğu oluşturmuş…
BDP dışında hiçbir siyasi partiye, görüşe hayat hakkı yok tanımıyor Güneydoğu’da…

Ak Parti teşkilatları Güneydoğu’da ne sahaya inebiliyor…
Ne de halkın arasına karışıp Ak Parti’nin icraatlarını anlatabiliyor…

Parti binasından eve, evden parti binasına…
Buna rağmen örgütün gazabından kurtulamıyor…

Dünyanın en iyi doktoru da olsanız teşhisiniz doğru olmadığı sürece hastayı tedavi etmeniz mümkün değil…

Ak Parti’nin de Güneydoğu’daki en büyük eksikliği, hatası doğru teşhisi ortaya koyamaması…

Güneydoğu teşkilatlanmasını emanet ettiği zatların bu teşhisi koymada ve tedavide yetersiz kalması…

Kongreler sonrası oluşan teşkilatların halkın nabzını tutacak kadrolardan yoksun olması…

Ak Parti’nin büyük bir dava olduğu düşünüldüğünde teşkilatların bu misyondan çok uzak olduğu, bu misyonu taşıyanların ne hikmetse bilinçli bir şekilde uzak tutulduğu ve Özal dönemine benzer bozulmanın, dünyevileşmenin, “her şey mubahtır” moduna girildiği gün gibi aşikâr…

Bütün belediyeler BDP’nin elinde olduğu halde hiçbir hizmet üretilemezken…
Ak Parti’nin Cumhuriyet tarihinde dahi yapılmayan hizmetleri dahi anlatılamıyor…

BDP ve örgüt aleyhine eleştiri konusu olabilecek tek bir açıklama dahi yapılmıyor…

Başta Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir hiçbir hizmet üretmeyip aksine Ak Parti’ye ve Başbakan’a her türlü hakareti sıralarken…
Bazı Ak Partili siyasetçiler neredeyse bunlara gül verme yarışına giriyor…

Göstermelik toplantılar…
Bindirilmiş kalabalıklar seçimde zafer getirmiyor…
Ve işin tuhaf tarafı hiç kimse bunu görmüyor…
Veya görmezden geliyor…
Alan razı satan razı…
Bu düzen hep böyle devam ediyor…

Sayın Başbakan da Türkiye’ye “çağ atlatacağım” diye gece gündüz…
Şehir şehir…
Ülke ülke dolaşıp Türkiye’yi bir dünya markası yapmaya çalışırken…
Dimyat’a pirince giderken evdeki bozulmuş bulgurdan ne hikmetse haberi olmuyor…