Devlet başta Hakkâri olmak üzere sınır illerinin çoğunda vatandaşı koruyamıyor…
Bu gerçeği dile getirdiğimiz zaman da devlet erkânı kızıyor…
Özellikle Başbakan bu sorulara oldukça allerji duyuyor…
“Kaynağınız Fırat Haber Ajansı mı” diye de azarlıyor…
Ayşe Böhürler bu mağdurlardan bir tanesi…
Geçen gün de ATV’deki canlı yayında gazetecinin buna benzer açıklamasına aynı tepkiyi gösterdi…

Başbakan bir konuda haklı…
Örgüt iyi propaganda yapıyor…
Kimsenin de buna alet olmamasını istiyor…
İyi güzel de…
Örgüt propagandasına malzeme olmaktan kaçınalım…
Eyvallah da…
Var olan gerçekleri nereye koyacağız…
Bunu nasıl anlatacağız…

Daha önce de birçok örnek yaşandı ama sıcak olması hasebiyle yeni örneği sizlerle paylaşıyorum…

Bu da mı örgüt propagandası yoksa da devletin acizliği mi?
Hep birlikte karar verelim…

Hakkâri’nin Elmacık Köyü Muhtarı bundan iki hafta önce örgüt tarafından kaçırılıyor…
Ve sonrasında serbest bırakılıyor…
Serbest bırakıldığı anda da eline tutuşturulmuş kâğıtla basın açıklaması yapıyor…

Bu muhtarın bir özelliği var…

Muhtarlar siyaset yapmaz ama bu muhtar siyasetin göbeğinde…
Hem de Ak Parti merkez iİçe yönetiminde yönetim kurulu üyesi…

Ak Parti’den istifa ettiğine dair istifa dilekçesini basın mensuplarına gösterdikten sonra şu açıklamayı yapıyor…
“2012 yılında yapılan il kongresinde imzam alınmadan benim üyelik kaydım yapılmıştır. AKP'nin son zamanlarda Kürtlere yönelik ayrımcı ve düşmanca siyaseti sebebiyle rızam dışımda da olsa AKP yapılan üyelik kaydımın silinmesi için gerekli yerlere müracaatımı yaptım. Ben bundan sonra Kürt halkı ve diğer Türkiye halkları için mücadele veren BDP’ de siyasete devam edeceğim."

Ve nitekim BDP’ ye üye oluyor…
Üyelik rozetini de bizatihi başkan yardımcısı bütün medyanın gözü önünde takıyor…

Bu açıklama ve ortaya çıkan tablo bile başlı başına gelinen durumu net bir şekilde ortaya koyuyor…

Bir kere sizin rızanız dışında, değil sizi yönetim kurulu üyesi yapmak normal üye bile yapamazlar…

Diyelim ki rızanız dışında üye oldunuz…
Kaçırıldıktan sonra mı aklınız başınıza geldi…
Neden hemen istifa etmediniz…

Muhtara kızmaya gerek yok…
Aslında durum şundan ibaret…
Muhtemelen bu muhtar Ak Parti’ye canı gönülden bağlı bir zat…
Ve kendi köyünde Ak Parti’ye hizmet ediyor…
BDP ve örgüt de bundan rahatsız olunca kaçırıp ikna planı devreye giriyor…
Muhtar kaçırılıyor…
Tehdit ediliyor…
Ve zorla yani silahların gölgesinde BDP’ ye üye yaptırılıp Ak Parti’yi kötüleyen bir açıklamaya zorlanıyor…

Muhtarı kınamak doğru değil…
Çünkü hem kendisinin hem de ailesinin canı malı söz konusu…
Erbakan Hoca’nın dediği gibi “örgüt kapıya dayanıp başına silah dayasa herkes o istediğini verir…”

Burada ayıplanması ve kınanması gereken işte Başbakan’ın kızdığı noktadır…
Eğer devlet Ak Parti’li olmasa bile o muhtarın canını malını koruyamıyorsa “ben otoriteyim” demesin…

Türkiye’deki 75 milyon insanın canı malı ırzı bu devletin emanetidir…
Ve ne pahasına olursa olsun devlet bu emaneti korumak zorundadır…

Ama gelinen noktada Başbakan kızsa da devlet şu an Doğu ve Güneydoğu kırsalında büyük bir zaafiyet içerisindedir…
Vatandaşına, kaymakamına, öğretmenine, memuruna, partilisine sahip çıkamamaktadır…
Eğer zaafiyet içerisinde olmasaydı silahların gölgesinde can korkusu yüzünden Ak Parti’ye verilecek olan oylar BDP’ ye gitmezdi…
Ak Parti’liler kaçırılıp zorla BDP’ ye geçirilmezdi…

Ak Parti’nin terör belasından kurtulmasının yolu örgüt için büyük bir kaynak olan belediyeleri almasından geçer…
Belediyeleri de almasının yolu vatandaşın emniyetini sağlayıp korkmadan cesurca oyunu kullanmasını sağlamasından geçer…

Bunlar yapılmadığı sürece…
Demokratik açılım da boştur…
Yapılan yatırım ve teşvikler de boştur…
Dağıtılan sosyal yardımlar da boştur…