M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Enver'leştik mi?

Enver'leştik mi?

Dostum ömrü boyunca okumuş geniş kültürlü bir insandır. Hâlâ da okur, Türkçeden çok İngilizce okur. Zaten Türkçede okuyacak dişe dokunur ne var?

Bendeniz onun kadar kültürlü olmasam da, durup dinlenmeden okur yazarım. Osmanlı devletinin batışını, sanki yaşamış ve görmüşüm gibi bilirim. Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilişini, ülkeye Farmasonların Selanik Dönmelerinin Jön Türklerin hakim oluşunu, Enver Talat Cemal troykasını, koskoca bir imparatorluğun üç beş maceraperestin elinde nasıl çöktüğünü, evet hepsini çok iyi biliyorum.

Köprülerin altından çok sular akmış ve 2012 yılının sonbaharına gelmişiz. Durum yine çok vahim. Savaş tam tamları çalınıyor.

Suriye'den Türkiyeye top mermileri düşüyor. Bunları kim atıyor acaba? Beşar Esed'in işine gelir mi şu anda Türkiye'ye top atmak?

Sakın bu topları bizi savaşa sokmak isteyen birileri atmasın?

Dostumla tam iki saat durumun vehametini konuştuk. O söyledi ben dinledim, ben söyledim o dinledi.

Şiîlerle Kürtler ittifak ederse Türkiye büyük zora girer.

Atasözü: Ava giden avlanır.

Enver Talat Cemal...

Türkiye savaşa girerse mi?

Ne girersesi yahu, girmiş bile!

1980'lerden bu yana Sivas'ın doğusunda savaş var.

Ordu durumdan son derece tedirgin imiş.

Ordu patlamaya hazırlanan bir volkana benziyormuş.

Dostumla iki saat karamsar konuşmalar yaptıktan, karanlık tablolar çizdikten sonra ne yaptık biliyor musunuz?

Türkistan lokantasına gidip güzel bir yemek yedik. Üzerine köpüklü birer sade kahve. Sonra Tîr-i Müjgan çayhanesine yollandık. Orada hem nefis çaylar içeceğiz, hem de savaş çıkar mı çıkmaz mı, çıkarsa Türkiye'ye neler olur sohbetine devam edeceğiz.

Böylece hem batar diyoruz, hem de keyfimize bakıyoruz.

Yahu biz de mi Enver'leştik yoksa...

* (İkinci yazı)

Müslüman Gençliğin Kalitesi

Dostlarımdan adam sarrafı bir akademisyen şöyle yakınmıştı: "Yeni Müslüman nesiller çok kalitesiz yetişiyor. Üniversiteli delikanlılar içinde tahtası sağlam, vasıflı, işe yarar çok az kişi var. Kız talebeler içindeki vasıflılar biraz daha fazla..."

Ramazanda iftarına gittiğim zengin bir iş adamı dostum da hemen hemen aynı şeyleri söylemişti: "Otuz yaşından aşağı gençler içinde iş verip çalıştıracak, randıman alacak kimse bulamıyorum..."

Merhum Üstad Necip Fazıl da ölümünden önce yeni dindar gençler hakkında pek ümitvar değildi.

Benim kanaatim de bu merkezdedir.

Müslüman çok ama kaliteli Müslüman çok az.

Cemaatlere bakmayın siz, onların gençleri elmas değil pırlantadır, gümüş değil hepsi 24 ayar altındır.

1950'li, 60'lı yılları hatırlıyorum. Az dindar genç vardı ama çoğu ateş gibiydi.

Beş vakit namaz kılan dindar bir üniversiteli... Hem beş vakit namaz kılıyor, hem beş yerden burs alıyor. O beş yerden (daha fazla burs alanlar da varmış!) burs alırken, ötede arkası olmayan çevresiz yetim çocuk bir tek burs bile alamıyor. Ben bu beş burslu dindar genci ne yapayım...

Bundan yirmi otuz yıl önce kendilerine evimde çay ikram ettiğim üniversitelilerin çoğu, çaylarını içtikten sonra teşekkür eder ve müsaade ederseniz bardakları biz yıkayalım derlerdi. Şimdi bu teklifi yapanlar çok azaldı.

Müslüman kesim, nadir istisnalar dışında gençleri iyi yetiştiremiyor.

Vasıflı Müslüman genç fedakâr olur. Büyüklerine saygı gösterir, küçüklerine merhamet eder.

Kaliteli bir genç hatır için çiğ tavuk yemeye hazır olmalıdır.

Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) bir hadîs-i şeriflerinde "İnsanlara teşekkür etmeyen, Yaratan'a şükr etmemiş gibi olur" buyurmuşlardır. Vasıflı Müslüman genç kendisine yapılan büyün iyiliklere, ikramlara, gösterilen ilgilere hep teşekkür eder. Eskiden mektup yazmak biraz zahmetli idi. Şimdi e-mail göndermek ne kadar kolay. Bunu bile yapamıyorlar. Çünkü onlara öğretilmemiş.

Hangi branşta yüksek tahsil yaparlarsa yapsınlar, bütün Müslüman gençlerin Osmanlıcayı okumaları şarttır. Bu şartı yerine getirmeyenler vasıfsız kalmaya mahkumdur. Efendim ben Veteriner Fakültesinde okuyorum, bana Osmanlıca gerekmez diyenin alnını karışlamak gerekir. Mehmed Akif de veterinerdi!.. Osmanlıca öğrenmemekte direnen gençlere Akif gibi veterinerler gerek.

Bütün cemaatlerin ve tarikatların bağlılarına, mensuplarına Osmanlıca okuma öğretmeleri gerekir. Latin/Frenk yazısı bizim millî yazımız değildir. Hiçbir Nurcu, Latinci/Ladinci olamaz. Yazıcı Nurcuları, Osmanlıca konusundaki gayret, himmet, hassasiyetlerinden dolayı tebrik ediyor, Allahü Tealanın onlara Kur'an harfleri kadar sevap ve mükafat vermesini niyaz ediyorum. Osmanlıcaya önem veren diğer cemaatleri ve tarikatları da tebrik ediyorum.

Kur'an harflerine sırt çeviren, Latin harlerini benimseyenleri kınıyor ve onlara teessüflerimi sunuyorum.

Müslüman gençlerin yeterli miktarını, İslam'ın mâneviyat komandoları olarak yetiştirmezsek geleceğimiz karanlıktır. Bu dava sıradan adamlarla, cemaat holiganlarıyla yücelmez.

Bize yeterli sayıda fedakâr, feragatli, muhlis, zâhid, kanaatli, büyüklerine saygılı, küçüklerine şefkatli, vasıflı, varlığını Kur'ana, Sünnete, Şeriata, Ümmete adamış, yüksek ahlak ve karakterli süper gençler lazımdır.

Bunları kimler ve nasıl yetiştirecektir?

* (Üçüncü yazı)

Vâdi'de Kıyamet Kopuyor!

İnternet medyasında heyecanlı bir haber: Vâdide kıyamet kopuyor... Bendeniz hiç seyr etmedim ama Vadi'yi bilmeyen yok... Türkiye Vadi'lerle yatıp kalkıyor.

Vadi'de kıyamet mi kopuyor. Yahu bırakın Vadi'yi, memlekette kıyametler kopuyor.

PKK sekiz okula birden saldırmış.

Suriye'den top mermileri düşüyor.

Bütün çiviler yerinden oynamış... Zelzeleye karşı yıkımlar başlamış... İnşaallah çok geç kalınmamıştır.

Büyük miktarda eroin bulunmuş...

Diyanet İşleri Başkanı, çocuklara verilecek islamî isimler konusunda bir vilayet müftüsüne verip veriştirmiş.

Muhalefet iktidara ağır şekilde çatıyor, havada dehşetli hakaret şimşekleri çakıyor.

Ufuk yaklaşıyor, yaklaşıyor, yaklaşıyor...

Diyarbakır Emniyet Müdürü bir laf etti, kızılca kıyamet koptu.

Futbol sektöründe Kıyamet yok, kızılca kıyamet var.

Eski Bizans'ta Yeşiller ve Maviler çekişmesi varmış, bizde de ona benzer bir manzara görülüyor.

Magazin haberleri dehşet verici...

Fuhuş, seks, azgınlık kıyametleri...

Vadi'nin kıyametini bırakın, Türkiye'nin kıyametine bakın.

Mahşerin atlıları dolu dizgin üzerimize geliyor.

Gurmelerin umurunda mı bunlar? Trüflü bıldırcın dolması...

Futbolcular... Şikeler... Alex... Şarkıcılar... Mankenler...

İstanbul'un kuzeyinde bir buçuk milyon ağaç kesilecek. Bu da bir kıyamet değil mi?

Kediler köpekler toplanacak, barınaklara konacak, bir müddet sonra uyutulacakmış. Uyutulmak ne demek? Öldürmenin Avrupacası...

Kıyamet Kıyamet Kıyamet...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi