Ergenekon kapanı

Ergenekon kapanı

Devlet Bahçeli “Ergenekon ülkücülere kapalı” mesajını vermiş. Daha önce bazı emekli paşalara konulan tepki, ülkücüleri kapana çekme girişimlerine reddiye anlamı taşıyordu.

Ergenekon Türklerin kapandan çıkma efsanesi. 'O Ergenekon' ile 'bu Ergenekon' arasında çok fark var.

Ergenekon'la adı anılanların büyük kısmının Türkiye'yi içe kapamak istedikleri belli.

'Ergenekon kapanı' ülkeyi 'Baas'laştırma' olarak da nitelendiriliyor..

ülkücülerin kapanın farkında oldukları Bahçeli'nin mesajıyla anlaşılıyor.

'Ergenekon kapanı'na girmek çok kolay, çıkmak imkansız..

Tıpkı “balık kapanı” gibi.

örülmüş bambu kamışlardan bir tür kafestir balık kapanı. ön tarafında geniş, arka tarafındaysa dar bir aralık vardır..

Balığın içeri girebilmesi ancak dışarıya çıkamaması için tasarlanmıştır.

* * *

Sistem kendini dünyanın değişen dengeleri ve koşulları içinde yenilemek istiyor.

Ve bunu az kayıpla gerçekleştirmek istiyor.

“Eski”nin öldüğü, Yeni'nin henüz doğamadığı bir aşamadayız..

Eski'ye ait -hadi buna soğuk savaş konsepti diyelim- ne varsa 'Ergenekon' olarak cisimleşiyor.

Kirli işlerin hepsi değilse de bir kısmının hesabı görülecek.

Türkiye'nin değişim sürecine girdiğini kabul etmeyerek bu süreci durdurmaya çalışanlar kendi kapanlarını kendileri ördüler.. Hukuk dışı kirli işlere girdiler.

Ergenekon kar topu gibi eskiye ait olanları mıknatıs gibi çekerek büyüyecek..“Yuvarlanan taş düzde durur” misali bir yerde duracak..

Kar topu erimesin diye havayı belli bir soğuklukta tutmaya çalıştılar, olmadı.

Dava nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın eski sistemin unsurları yeni sistemin dışında kalacak.

Yani, siyasetin haritası yeniden çizilecek. Benim gördüğüm resim bu..

Dolayısıyla Ergenekon'u AK Parti'nin kapatma davasının rövanşı olarak görenler resmi doğru okumuyorlar.

* * *

AK Parti -ister kapansın, ister kapanmasın-değişim süreciyle mutabık kaldığı ölçüde varlığını sürdürecek.

Ama siyasi güçler arasında geçici bir denge durumu beklenmeli.

'Merkez güçler' ile Kenar'daki güçler arasındaki çatışma geçici de olsa bir uzlaşmayla duracak.

AK Parti olmaksızın bu yeni durumun dengeye kavuşması mümkün gözükmüyor. çünkü değişim isteyen toplumun büyük bir kısmını temsil ediyor..

Bu temsiliyetin-sağ ya da sol-Türkiye'nin gerçek anlamda demokratikleşmesini isteyen her kesimi içeren bir temsiliyet olduğunu söylemeliyiz.

Nitekim, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve başörtüsü konusunda AK Parti'ye destek veren MHP'nin oy oranı artıyor, 'Ergenekoncular'a yakın mesajlar verdiğinde oy oranı düşüyor.

AK Parti'ye karşı gizli kapaklı siyasi oyunlar içerisine giren diğer aktörler için de aynı şeyi söyleyebiliriz.

Ergenekon, Türkiye'de 'Sol'un da geleceğini belirleyecek.

Tabii CHP'nin de..

Avukatlık yaparak Ergenekon kapanına giren Deniz Baykal CHP'yi de kendisiyle birlikte sürüklüyor..

CHP bütün gövdesini kapana sokmadan silkinmek zorunda..

Kapanı gören DSP'liler “darbeciliğe” karşı seslerini yükseltmeye başladılar. Merhum Ecevit'i de kapana sokmak istediklerini hatırladılar çünkü..

Ergenekon'un kapan olduğunu anlayanlar “sulandırarak” zaman kazanmak istiyor olabilirler.

Ama daha ötesi yok..

Kapana giren girdi bir kere..


çuvallamaya kılıf..

Habertürk “Basın Kulübü”nde “Türk solu Ergenekon'a nasıl bakıyor” sorusu masaya yatırıldı. Cumhuriyet'ten Hikmet çetinkaya, Türkiye Komünist Partisi'nden Aydemir Güler ve eski Dev-Yol liderlerinden öDP'li Melih Pekdemir bir tarafta, Oral çalışlar ve Ufuk Uras diğer tarafta yer aldı.. özgürlükçü Sol'a vurgu yapan Uras ve çalışlar sosyalistlerin toplumla olumlu bağlar kuramadıklarını belirttiler. Cevabını bir türlü bulamayan soru, “Neden sosyal sol inşa edemedik?”

Melih Pekdemir “Müslümanlık eşittir sağcılık” denklemi kurarak başladı söze. Soğuk savaş döneminde Sol'un moskofçuluk olarak halka yansıtıldığını belirten Pekdemir, “Sol özeleştiri yapıyor, sağda yoktur özeleştiri” diyerek işin içinden çıkmaya çalıştı. Oysa ben, ortada doğru dürüst bir özeleştiri görmüyorum.

Pekdemir ve Güler'e bakarsak İslamcı hareket Amerika'nın soğuk savaş döneminde oluşturduğu Yeşil Kuşak'ın bir ürünü.. Güler “Biz İslam'ı Kanlı Pazar'dan tanıyoruz, 12 Eylül'den, Kenan Evren'den tanıyoruz” diye araya giriyor. AK Parti'yi de oraya kadar götürüyor. Pes.. Sol'un tükenişini Kanlı Pazar'a, 12 Eylül'e, Yeşil Kuşağa bağlamak topu taça atmak.. çin, Rusya, Arnavutluk ve Güney Amerika kadar keşke kendi ülkelerinin dinamiklerini de doğru okusaydılar ya.. Yok işte! Oral çalışlar'ın “Bizim hatamız ne, bunu konuşmalıyız” sorusu da zaten arada kaybolup gitti.

Aydemir Güler'e göre 'İslam' savaşım verilmesi elzem bir 'gericilik'.. Bu bakış açısı hiç değişmemiş. 1960'lardaki sosyalistler halkın dini duygularını rencide ettiler hep. İsteyenler dönemin sol yayınlarına bakabilirler. Durum böyle olunca müslüman halkın sola meyletmemesi normal değil mi? Sol'u özgürlük, eşitlik, adalet ve emek savaşımının yerine 'Dinsel gericiliğe' karşı savaşımın aktörü haline getirirseniz halktan şikayet edemezsiniz..

Baktım tartışmadan bir şey çıkmayacak, bıraktım. Tesadüfe bakın NTV'de “Spartaküs belgeseli” yok muymuş.. Hani Hazreti İsa doğmadan önce, Roma'ya karşı ayaklanan kölelerin lideri. Aradan ikibin yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Spartaküs daha anlamlı, daha sosyalist göründü bana nedense.. Hiç olmazsa ne istediğini biliyordu..


Birand'ın küpeli bidatı..

Kanal D anchormanı Mehmet Ali Birand'ın küpe takmak içinde ukdeymiş. Kısmet olursa Eylül'de küpeli olarak arz-ı endam edecekmiş ekranda. Habertürk'e verdiği röportajda Birand, Uğur Dündar'a “seni kıskanıyorum” mesajı attığını da söylemiş. Küpeli Birand Uğur Dündar'a fark atar mı bilmiyorum. Ya Uğur Dündar da misilleme yaparsa n'olcak! Ya Birand'ın ekranlara taşıyacağı bidat diğer anchormanları da sararsa! Hadi Mehmet Barlas yırttı, peki Ali Kırca, Reha Muhtar ne yapacak? Kimi burnuna, kimi kaşına, kimi dudağına, kimi diline piercing takarak ekranlara çıkarsa şaşırmayın dostlar..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi