D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Safahat değil, rezalet!



Safahat değil, rezalet!



Bir ev düşünün…Güzel, gösterişli. Görür görmez “bu evde yaşanır” diyorsunuz, içiniz ısınıyor. Fakat kapıyı aralayıp içeri girdiğinizde gördükleriniz, kanaatinizi tamamen değiştiriyor; bir an evvel kendinizi dışarı atmak istiyorsunuz…


Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yayınladığı Safahat bize böylesine şedit bir sukut-ı hayâl yaşattı. 
Bu hoş görünümlü eseri kutusundan güçlükle çıkarıp sayfalarını karıştırmaya başladık. Ortada klasik bir metnimiz vardı ve bu metnin nasıl ve kim-kimler tarafından hazırlandığına dair hiç bir bilgi yoktu! Başkanın bir buçuk sayfalık sunuşunda, Mehmet Âkif’in Millî Mücadele’ye kendi isteği ile katıldığı bilhassa belirtiliyordu. Oysa Mehmet Âkif, Ankara’ya mücadelenin manevî cephesini güçlendirmek için, Mustafa Kemal Paşa tarafından dâvet edilmişti…


Sunuş’tan sonra “Mehmet Âkif Ersoy” başlıklı 13 sayfalık metni okumaya giriştiğinizde yüz renginizin değişmeye başlayacağından şüphe etmiyorum. Mehmet Âkif’in İstanbul’da, Osmanlı Devleti döneminde doğduğu, yine İstanbul’da Türkiye’de öldüğü kaydedildikten sonra, meslek hanesinde “şair, veteriner hekim, öğretmen, milletvekili” kaydını görünce başka ne hissedilebilir ki?
Mehmet Âkif, diploma mesleği olarak baytar/veterinerdi, fakat onu bizim için önemli kılan şairliğidir, fikir yönüdür.

Diğer bütün işler, meslek hanesine kaydedilmesi gerekmeyen şeylerdir. Fakat metne girince, bu mesleklere “vaizlik, hâfızlık, Kur’an mütercimliği, yüzücülük”ün de eklendiğini görmeyelim mi! Bir “pehlivanlık” unutulmuş!
Mehmet Âkif “Cumhuriyet dönemi şairi” olarak niteleniyor. Âkif Cumhuriyet döneminde 13 sene yaşamıştı (on senesi yurtdışında). Fakat, hayatının yarım asrı Osmanlı döneminde geçmişti!
Yine metnin başında baba tarafından “Arnavut”, ana tarafından “Özbek asıllı Türk” olduğunun belirtilmesi de Mehmet Âkif gibi, etnikliği aşmış bir şahsiyetin tanımlanması için yakışık alır bir durum değildir.

Merhum Âkif’in babasının Arnavut olduğunu Osmanlıya karşı İstiklâl davası güderek Balkan harbinde Sırplarla işbirliği yapan arnavutlara ders vermek için belirtmek ihtiyacı hissettiğini düşünürsek…
Metindeki yanlışların hangi birini görmesek? Çoğunu elbette! İşte bir kaçı:
Babasının Bayramiç’te imamlık yaptığı için nüfus kağıdının buradan alındığı bilgisi…
Muhammed Abduh’un etkisiyle İslâm birliği görüşünü benimsediği… İslâm birliği kurma gayesi güden Almanya’nın başkenti Berlin’e gittiği…
Kurtuluş Savaşı sırasında birçok yerde “hutbe” verdiği…

Millî Mücadeleye gazeteci, siyasetçi ve”seyyah” olarak katıldığı!…
İstiklâl Marşı’nı Osmanlıda kullanılan Arap alfabesiyle yazdığı!..
İstiklâl madalyasıyla ödüllendirildiği!..
Kur’an tercümesini sonuçtan memnun kalmadığı için bıraktığı ve mukaveleyi feshettiği!..
Bülbül şiirinin Çanakkale Şehitlerine şiirinden sonra en önemli “destan”ı olduğu! İstiklâl Marşı’nı Safahat’a almayışını “çünkü ben onu milletin kalbine gömdüm” şeklinde açıkladığı!..


“8. kitabı Safahat toplu basım 1943”ün, 6 Safahat’ı bir araya getirdiği. (İlk defa bu baskı Safahat’ın 7 kitabını ihtiva eder). 
Metinin sonunda ilâç için Mehmet Âkif’le ilgili bir tek birinci el kaynağa yer verilmeyip, ikinci, üçüncü ve hatta tasnif dışı kitap veya makalelerin zikredildiği…
Bütün bunlardan işkillenmemek mümkün değil. Kuşkumuz bizi “bu internetten derlenmiş, kes -yapıştır usulü yalan-yanlış bir metindir” görüşüne sevketti.

İnterneti tarayınca ne görelim? 
Vikipedi’deki metin aynen kopyalanıp basılmış!
“Wikipedi”, bütün metinlerini “taslak” olarak görür, düzeltilebileceğini kaydeder. Bu da “taslak bir metin” fakat uyanık matbaacı, muhtemelen Safahat’ın esas metnini internetten indirip bastığı gibi, kitabın başına bu yazıyı da gerçekliğini tahkik etmeden alıp koymuş! (Nasıl olsa belediye yetkililerinin okur yazarlığı yok!)
Sadece bu kadar mı? Mehmet Âkif’in eserinin bu ‘prestij’ baskısında, bizzat şair tarafından yapılan açıklamalar bile yer bulamamış!

Hatta bir kısmının dipnot numaraları metinde yer aldığı hâlde! 
Bir kepazelik daha: Mehmet Âkif’in âyet ve hadis açıklaması şeklindeki şiirlerinin başında bulunan âyet ve hadisler de kitaptan çıkarılmış! Arapça, farsça bazı ibarelerin türkçelerine de yer verilmemiş! Buna karşılık kitabın sonuna her şiir için lügatçe eklenmiş! Ne lügatçe ama, evlere şenlik! 
“Fâtih Camii” şiirinde geçen “sefil efkâr”ın “yoksul fikirler” demek olduğunu sadece bu sözlükten öğrenebilirsiniz!

“Sîna reng olup”un “Sîna dağındaki tür gibi”, “rida-yı leyl”in “gecenin perdesi karanlık”, “bezm-i lahutu”nun “Allah’ın indinde” mânasına geldiğini başka hiç bir yerde göremezsiniz!
Allah için, ey Belediye yetkilileri, Mehmet Âkif’i, Safahat’ı rahat bırakın! Onun üzerinden prestij sağlayacağız diye, büyük şahsiyetimize haksızlık etmeyin, dilimizin, edebiyatımızın anıt eserini yanlış yunluş basarak katletmeyin! Kendi okumayacağınız kitabı asla basmayın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi