Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Boşuna çabalamayın, Kılıçdaroğlu’ndan “lider” olmaz!

Boşuna çabalamayın, Kılıçdaroğlu’ndan “lider” olmaz!

 

Merhum Yunus Emre zamanında elbette “telefon” yoktu... Tabiî, “gazete” ve “internet” de yoktu... O yüzden de, demiş ya; “Bir garip öldü diyeler, üç gün sonra duyalar!”
 
 
Şimdi ise; “internet” o kadar hızlı ki, saniyesinde veriyor haberi...
 
“Televizyon”lar da öyle... Anında “Son Dakika”yı yapıştırıyorlar ekrana; nerede ne olmuş, hemen bildiriyorlar.
 
“Gazetelerin hızı” da pek yabana atılmaz... İşlerine gelmeyeni duymasalar da, “yoldaşlık” ve “candaşlık” gerektiren konularda, rakiplerini “Wınn”layıp geçerler.
Önceki gün yaptıkları gibi!..
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “6 kardeşinden en küçüğü” olan Celal Kılıçdaroğlu, İzmir Gaziemir’deki “bir türbe inşaatında bekçi” olarak çalışmaya başlamış ya, “hayat hikâyesi”ni anlatırken; “2007’de Kocaeli Belediyesi’nden 1350 lira emekli maaşıyla emekli oldum... Anneme bakmak için Tunceli’ye gittim, annem ölünce İzmit’e döndüm... Oğlumun aldığı kredinin 500 liralık taksitlerini ödemek için iş aramaya başladım... İzmit’te iş bulamayınca İzmir’e gittim ve bir türbe inşaatında 850 lira maaşla bekçilik yapmaya başladım” demiş ya...
 
Ehh, ne de olsa Kılıçdaroğlu’nun kardeşi ya, “muhalefet” etmesi gerekiyor ya, o da; “Ağabeyimden torpil istemedim... Kendi onurumla yaşıyorum... Bizler gemicik peşinde koşanlardan değiliz” deyip, aklı sıra Erdoğan’a çakmış ya...
 
Anında “gazetelere manşet” olmuş!..
 
Kimi “torpilsiz bekçi” demiş,
 
Kimi “Kılıçdaroğlu’nun kardeşi türbe inşaatında bekçilik yapmaya başladı” demiş!..
Sizin anlayacağınız;
 
“Yoldaş” ve “candaş” gazetelerin hepsinde “1. sayfa”dan haber olmuş!..
Hem de kocaman!..
 
DÜĞÜN DEĞİL, BAYRAM DEĞİL!
 
Merak etmedim desem yalan olur... Gerçekten de; “Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü” türünden “yıkama-yağlama” haberlerinin esbab-ı mucibesi nedir acaba?..
 
Çünkü, Kılıçdaroğlu da demiş ki;
 
“Kardeşim evinin ekmeğini alın teriyle kazanan bir emekçi. Başı dik, onurlu milyonlarca emekçi gibi kardeşime de kolaylıklar diliyorum, alnından öpüyorum.”
 
Gerçekten merak ettim;
 
Bu “yıkama-yağlama” ve de “Kılıçdaroğlu’nu parlatma” haberleri bir anda niye köpürtüldü?..
 
Tam da bugünlerde!..
 
“Acaba” dedim kendi kendime;
 
Acaba, “İmralı ile yürütülen görüş-meler”den dolayı “büyük bir risk” alan Tayyip Erdoğan, bu işte “başarılı” olamaz da zayıflarsa, yerine Kılıçdaroğlu’nu mu hazırlamaya çalışıyorlar acaba?..
 
Kim bilir, belki de;
 
“Görüyor musunuz, Kemal Kılıçdaroğlu o kadar düzgün, o kadar dürüst bir adamdır ki, ailesine ve yakınlarına bile torpil yapmıyor!” demek istiyorlardır!..
 
DÜRÜSTLÜK KİM, O KİM?
 
Bu “yıkama-yağlama” ve “pazarla-ma”nın sebebi bu ise, yine yanlış ata oynuyorlar.
Çünkü, “İspanyol atasözü”nde de denildiği gibi; “Kötü kumaştan, hiçbir zaman iyi bir palto çıkmaz!”
 
Sözkonusu olan “dürüstlük” ve “düzgünlük” ise, böyle bir elbise de Kemal Kılıçdaroğlu’na giydirilmek isteniyorsa, kusura bakmayın ama, bu elbise Kılıçdaroğlu’nun sırtında sırıtır!..
 
Bana göre;
 
Bay Kılıçdaroğlu, pompalandığı ve şişirildiği kadar “dürüst” değil!..
 
Hayır, Bay Kılıçdaroğlu’nun “SSK Genel Müdürlüğü” dönemlerine kadar gidip, “hükümlü çalıştırma” kontenjanına, genellikle “PKK’lıları veya solcu militanları” doldurduğunu hatırlatacak değilim!..
 
Çok yazdığım için, Kemal Kılıçdaroğlu’nun oğlu Kerem’in, henüz 14 yaşında, yani “ortaokul 3. sınıfta öğrenci” iken, yani “her gün okula gidiyor”ken, aynı zamanda Ekinciler Holding adlı bir firmada “işçi” olarak çalıştığını; yani hem “öğrenci” ve hem de “işçi” olup, “sigortalı” gösterildiğini, böylece “erken emeklilik” imkanından yararlanacağını da yazacak değilim!..
 
Belki yazmak gerekir ama;
 
“Kılıçdaroğlu’nun ikiz kardeşi Adil Kılıçdaroğlu”nun; İzmit’te yöneticisi olduğu “kooperatif”te “zimmetine para geçirmek”ten ve aynı kooperatifte “kaçak su kullanmak”tan sanık olduğunu da yazacak değilim!..
 
Ama, şunu sormak durumundayım:
 
Bu Kılıçdaroğlu değil mi; “oğlu”nun yanı sıra “kızları”nı da küçük yaşta “sigorta” ettiren?..
Daha önce de yazdım;
 
SSK dökümlerine göre Kılıçdaroğlu’nun, Ankara’da yaşayan ve o tarihte lise öğrencisi olan küçük kızı 1979 doğumlu Zeynep Kılıçdaroğlu ve büyük kızı 1976 doğumlu Azime Aslı Nadir Kılıçdaroğlu, üstelik okullarının devam ettiği bir dönemde, merkezi İstanbul’da bulunan Ekinciler Holding bünyesinde çalışıyor gösterilip, birer aylığına sigorta ettirilmiş iyi mi?..
 
Ne enteresandır ki;
 
“Sigorta yapan adres” hep aynı!..
 
Evet, “Ekinciler Holding!”
 
Kılıçdaroğlu’nun oğlu Kerem de, kızları Zeynep ve Aslı da hep “Ekinciler Holding’de çalışıyor” gösterilip “sigorta” ettirilmiş!..
 
Ve yine, ne “tesadüf”(!)tür ki;
 
Her üçü de, “birer ay çalışmış”(!)lar!
 
Şimdi, sormak lâzım değil mi;
 
Bu Kılıçdaroğlu mu dürüst?..
 
Bütün bu “şaibeli” durumlar karşısında susan, kılını kıpırdatmayan bir adam “dürüst” olacaksa, başkalarında “leke” aramasına, onlara “çamur” atmasına ne lüzum var ki?!?..
 
Madem önemli olan “dürüstlük”tür, Meclis’teki 550 milletvekilinin tamamı, “en az Kılıçdaroğlu kadar” dürüsttür!..
 
Hatta, birçokları Kılıçdaroğlu’ndan da dürüsttür!.. 
 
Çünkü onların, en azından “erken emeklilikten yararlanacak oğul”ları, “zimmetine para geçirmek” ve “kooperatif için kaçak su kullanmak”la suçlanan bir “ikiz kardeş”leri yoktur!..
 
HENÜZ 10 AYLIK AMA İŞÇİ!
 
Ve tabiî, yine “erken emekli olsun” diye “10 aylıkken sigortalı” gösterilen bir “torun”ları da yoktur!..
 
Olayı herhalde hatırlarsınız;
 
Bundan 3 yıl önce; Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir’de yaşayan büyük kızı Azime Aslı Kılıçdaroğlu Nadir’in çocuğu Duru Nadir’in SGK kayıtlarında henüz 10 aylıkken bir firmada 2 gün çalıştığı ve 40 TL para kazandığı görülüyordu...
 
İzmir Konak’ta 4 Haziran 2007 Pazartesi günü doğan Kemal Kılıçdaroğlu’nun torunu Duru Nadir’in, henüz 10 aylık bir bebekken SGK kayıtlarında 29 Nisan 2008 Salı günü bir şirkette işe girerek çalıştığı görülüyor. 30 Nisan Çarşamba günü de dahil olmak üzere 2 gün çalışan torun Nadir, bu çalışmanın bedeli olarak 40 TL para kazanıyor. 
Duru bebeğin sigorta girişinin 30 Nisan 2008’de yürürlüğe giren yeni SGK yasasından sadece 1 gün önce yapılması sizce de ilginç değil mi?..
 
Bir not daha: 
 
“10 aylık torun” SGK’lı olarak “sadece bir gün” çalışıp “erken emeklilik hakkı” kazandığının ertesi günü “işten çıkarılmış”(!) iyi mi?!?..
 
Sizin anlayacağınız; 
 
Henüz “Dede” veya “Baba” demeye başlamadan, Napolyon gibi “Parra!.. Parra!.. Parra!” demeye başlamış ki; “10 aylık”ken bunu yapan bir bebek, “10 yaşına” geldiğinde Allah bilir neler yapar!?!..
 
TÜRKİYE’NİN EN UYANIK 76 BEBEĞİ!
 
Daha şimdiden “Türkiye’nin uyanık 76 bebeği” arasına girdi ya, büyüdüğünde “CHP’nin başına” lider bile olur!..
 
Madem söyledim; şu “76 uyanık bebek” konusunu biraz açayım: Efendim; “erken emekli olsun, yüksek maaş alsın, emeklilik sonrası da çalışabilsin” diyerek, Sosyal Güvenlik Reformu’ndan önce, yani 1 Ağustos 2008’den önce, Türkiye genelinde “çalışmaya” (!) başlatılan bebeklerin sayısı 76 imiş!.. 
 
Evet evet, “Sıfır-Beş yaş arası” olup da “sigortalı” yaptırılan çocukların sayısı 76 imiş!.. 
O dönemde; “reformdan etkilenmesin” denilerek sigortalı yaptırılan, “76’sı bebek, 40 bin çocuk” varmış, iyi mi?..
 
Herhalde söylemeye gerek yok; “Dürüst”(!) Kemal Kılıçdaroğlu’nun torunu Duru da, işte bu “76 bebek” arasındadır!..
 
Dedim ya; bu “Kılıçdaroğlu ailesi”nin bütün fertleri “uyanık” olmalı!.. O kadar “uyanık”lar ki; torun, henüz “10 aylık” iken “1 gün” çalışıyor ve böylece “bütün hayatını” kurtarıyor!..
 
“Dürüst”(!)lüğün bu kadarına da pes!..
 
SSK: SÜLALE ÇİFTLİĞİ!
 
Özetleyecek olursak;
 
“İktidara geldiğimizde soymayacağız, soydurmayacağız” diyen; “yakınlarına, iğne ucu kadar çıkar sağlamadığını” iddia eden Bay Kılıçdaroğlu’nun “yalan” söylediğini, “9 yıl” başında bulunduğu SSK’yı; bırakın “aile çiftliği” yapmayı, adeta “sülale çiftliği”ne çevirdiğini daha önce belgeleriyle yazdık...
 
Ve dedik ki;
 
l Kılıçdaroğlu, SSK’ya; kendisinin eski soyadı olan Karabulut ailesinden onlarca kişiyi yerleştirdi... Cemal Karabulut, Düzgün Karabulut, Ramazan Karabulut ve diğer 31 Karabulut!.. 
 
Kılıçdaroğlu, annesinin kızlık soyadı olan Gündüz’lerden de 26’sını SSK’ya yerleştirmiş. 
Bir de Düzgün’ler var... Eşinin kızlık soyadı olan Düzgün’lerden de 13 kişiyi SSK’nın çeşitli kadrolarına almış...
 
l Karabulut, Gündüz ve Düzgün soyadlı 100’den fazla akrabasını SSK’ya yerleştiren Kılıçdaroğlu; henüz ilköğretimde okuyan 13-14 yaşındaki oğlu Kerem’i sigortalı yaptırmış, kızı Zeynep de Vakıfbank’ta sınavsız işe başlamıştı... Aynı Kılıçdaroğlu’nun 2 aylık torunu da “1 günlük çalışma” ile sigortalı yapılmıştı.
 
ASIL BUNLARI YAZIN!
 
Şunu demeye çalışıyorum;
 
Meydanlarda “İktidara geldiğimizde soymayacağız, soydurmayacağız” diyen bir adam, daha “muhalefette” iken başlamış “devleti soymaya!”
 
Kusura bakmayın;
 
Henüz “öğrenci” iken oğlunu, kızını ve “10 aylık torununu sigortalatma”nın bir tek adı vardır:
 
“Devleti soymak!”
 
Ha “devletin hazinesi”nden “milyarlarca lira söğüşlemişsin”, ha oğlunu, kızını ve torununu haketmedikleri yaşta “sigorta” ettirip, “erken emekli” olmalarını sağlamışsın!.. Bunun adı “soygun”dur, bunun adı “vurgun”dur!..
 
Öyle ya;
 
“Erken emekli” olup da, “SSK kasası”ndan ömür boyu para almanın başka izahı var mıdır?..
 
“Devletin hazinesi”ni, daha muhalefette iken “tırtıklamaya” başlayan bir adam, Allah muhafaza iktidara geldiğinde, acaba neler yapar?..
 
Bunları “yoldaş ve candaş” medyada okuyamazsınız... Çünkü onların görevi “Kılıçdaroğlu’nu parlatmak”tır!.. Bunun için de, en küçük kardeş Celal Kılıçdaroğlu üzerinden “cilalama” yapıyorlar!..
 
Onlara diyeceğim şu ki;
 
Celal’i bu kadar dramatize ediyorsunuz da Kemal’in ikizi Adil’i niye yazmıyorsunuz?.. “Oğlu”nu, “kızları”nı ve “torun”unu niye yazmıyorsunuz?..
 
Ne o, “cila dökülmesin” diye mi?..
 
Ama, ne yaparsanız yapın;
 
Kılıçdaroğlu’ndan “lider” çıkartamazsınız!
 
 
 
Mahmud el-Mabhuh da böyle öldürülmüştü!
Tarih 19 Ocak 2010... 
 
Yer, Dubai... 
 
Filistin’in ünlü komutanlarından Mahmud el-Mabhuh o gün Dubai’ye gelir ve otele yerleşir... Tabiî, kendisini takip eden “MOSSAD ajanları”ndan habersizdir.
 
Akşam saat 20.00’de otelden çıkar... Mahmud el-Mabhuh’un otelden çıktığını gören ajanlardan bazıları onu takip etmeye başlasa da, “4 MOSSAD ajanı” otelde kalır ve “Mabhuh’un odası”nın önüne gelir... “Elektronik cihazlar”la kapıyı açarak içeri girerler... Veee, saat 20.25’te odasına dönen Mabhuh’u öldürürler!..
 
Paris’te “3 PKK’lı kadın”ın öldürülme biçimi, bana bu olayı hatırlattı... Cinayetler arasındaki ortak özellik, “şifreli kapılar”ın, rahat bir şekilde açılması!.. Acaba, “3 kadın”ın kapıları “bildik biri”ne mi açıldı, yoksa birileri, o kapıları “elektronik cihaz”larla mı açtı?..
 
Fransızlar, “otopsi sonuçları”nı bir hafta içinde açıklayacaklar... O zamana kadar birçok senaryo yazılacak... Bu senaryolara, mutlaka MOSSAD’ı da eklemek gerekir... Çünkü, süreçten en çok rahatsız olan ülkelerden biri de İsrail’dir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi