Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Biz bu yola elimizi değil, kellemizi koyduk!

Biz bu yola elimizi değil, kellemizi koyduk!

 

“Saldırı” konusunda “yeni bir gelişme” yok... Daha önce de yazdığım gibi; Cuma gecesini Cumartesi’ye bağlayan gece, polis; “patlamayan bomba” ve saldırganlardan birinin kaçarken düşürdüğü “şapka” üzerinde “parmak izi” aradı... Şahısların yüzleri “maskeli” olduğu için, “yüzden teşhis” herhalde zor olacak... Hem zaten, “yüzsüz” heriflerde yüz olsa, hem de bugünlerde böyle bir saldırıda bulunmazlardı!..
 
Neden bugünlerde?..
 
Bugünlerin önemi ne?..
 
PKK elebaşı Abdullah Öcalan ile İmralı’da yürütülen görüşmemler, hem “Türkiye” açısından, hem de “PKK’nın geleceği” açısından son derece önemli.
 
PKK’lı teröristler ya “silah bırakacaklar” ve başka ülkelere gitmeye razı olacaklar, ya da “terörle mücadele” kapsamında “son terörist” kalıncaya kadar kırılacaklar!
Biz bunu gördük, bugüne kadar da bundan farklı bir söz söylemedik.
 
Açık ve net dedik ki;
 
“İmralı sürecini destekliyoruz!”
 
Yani;
“Barış” istiyoruz!..
Yani;
“Gözyaşı dinsin” istiyoruz!..
Yani;
“Kan akmasın” istiyoruz!
 
“Silah”a karşı çıkıp, “barış” istemenin neresi “nefret söylemi”dir ki; bu söylemimizden rahatsız olan “hücre”ler, “odak”lar ve “mahfil”ler, tuttukları “kiralık tetikçiler” marifetiyle “Akit’i susturmak” için “bomba” attılar!..
 
NİYE AKİT’İ HEDEF ALDILAR?
 
İyi de, niye Akit’i “hedef” aldılar, niye Akit’i “susturmak” istediler?..
 
Öyle ya;
 
Birçok “gazete” ve “televizyon” kanalı “İmralı süreci”ne destek veriyor ve “Kandil’in tavrı”nı kınıyor!..
 
O halde, neden Akit!,,.
 
Biz, galiba “daha net” tavır koyuyor ve söyleyeceklerimizi “daha köşeli” söylüyoruz!..
Bir de;
 
“PKK’nın siyasi uzantısı” olan BDP’nin, “Kürtlerin temsilcisi” olamayacağı, çünkü “Kürt halkı”nın çoğunluğunun “Müslüman” olduğu gerçeğini sık sık vurguluyoruz.
 
“Marksist” bir dünya görüşüne sahip PKK ve BDP, işte bu yüzden “Akit’in yayınları”ndan fena halde rahatsız!..
 
İşte bu yüzden;
 
İlk önce Akit’e yönelik bir “yıpratma kampanyası” açtırdılar, Akit’i “itibarsızlaştırmak” ve hatta “yokluğa mahkûm etmek” istediler...
 
Baktılar ki, Akit susmuyor!..
 
Baktılar ki, ciddiye alınmıyorlar!..
 
En sonunda “ses bombası” attırdılar ki, çıkaracakları “gürültü” ile “sesimizi bastırsınlar!”
 
Ne var ki;
 
Bu gazete “ses bombaları”ndan tırsacak ve “gözdağları”na prim verecek bir gazete değildir... Bu gazeteyi “el bombaları” ve “kaleşnikof”lar susturamadı ki, “3 adet ses bombası” sustursun!..
 
Bu gazete “28 Şubat cuntacıları”na ve “312 General”e teslim olmadı ki, “ses bombaları”na teslim olsun!..
 
DESTEĞİNİZE TEŞEKKÜRLER
 
Yayın hayatına atıldığımız 12 Eylül 1993’ten beri “doğru” bildiklerimizi söylemekten çekinmedik... Bütün “baskı” ve “baskın”lara rağmen “dik” duruşumuzu devam ettirdik...
“Halkın gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi” olmayı prensip edindik ve bunu bugüne kadar sürdürdük... İnşaallah, bundan sonra da bu prensibimizi sürdüreceğiz.
Ve yine prensip edindik ki;
 
“Kâfire karı şedit,
 
Müslümana karşı müşfik” olacağız!..
 
Hayır;
 
“Arkamızda hiç kimse yok!”
 
Ne banka, ne holding, ne de firma!..
 
Ama,
“Yalnız değiliz!”
 
Allah’a şükürler olsun ki;
 
Türkiye’nin her yanından insan ve STK temsilcileri yanımızda... Özellikle de “dua” ve “destek”lerini hiçbir zaman esirgemeyen “okuyucularımız.”
 
“Bombalı saldırı”yı lânetleyen ve “geçmiş olsun” dileğinde bulunan herkese, bir defa daha “teşekkür” ediyoruz...
 
PROVOKASYONA DİKKAT
 
Söyledik, yine söyleyelim;
 
“Bombalı saldırı”ya maruz kaldık diye “görüş”lerimizi ve “yayın politikamızı” değiştirecek değiliz...
 
Bugüne kadar ne söylediysek, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz.
Evet;
 
Kim “doğru” ve “iyi” şeyler yaparsa, ona destek vereceğiz... Kim de; “baskı, dayatma ve kaba kuvvet” kullanırsa, onun da karşısında olacağız.
 
Gündemdeki konu malûm...
 
“Paris’te 3 infaz!”
 
Paris’te, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez adlı “3 Kürt kadın” öldürüldü ve cenazeleri de bugün Türkiye’ye getirilecek.
 
Büyük bir ihtimalle de;
 
Diyarbakır’da düzenlenecek cenaze töreninden sonra, Sakine Canız’ın naaşı Tunceli’ye, Fidan Doğan’ın naaşı Mersin’e ve Leyla Söylemez’in naaşı da Kahramanmaraş’a gönderilecek ve orada toprağa verilecekler.
 
Demem o ki;
 
BDP’liler, akıllarını başlarına alsınlar ve cenaze töreninin “provoke” edilmesine fırsat vermesinler.
 
Bu cenaze törenini, Habur’da olduğu gibi bir “şov”a, bir “gövde gösterisi”ne dönüştürmesinler!..
 
Zira, ortada “3 ölü” var ve onların katilleri de, büyük bir ihtimalle PKK’nın “barış” istemeyen “Kandil” kanadı!..
 
Onları hem öldürüp, hem de “kahraman” gibi toprağa vermeye kalkışmak, bir “sahtekârlık” ve “ölü sevicilik” göstergesidir.
 
Ne olur; “Devletin iyiniyeti”ni istismar etmeyin!..
 
BEDELİ AĞIR OLUR
 
Hükümet, cenazelerin “memleketlerinde” toprağa verilmesine ve hele hele “Diyarbakır’da cenaze töreni” düzenlenmesine izin vermişse, ne olur “provokatif eylemlere” geçit vermeyin!..
 
Zira, “İmralı süreci”, son yıllarda yakalanmış en iyi fırsatlardan biridir.
Bu fırsatı heba etmeyin!..
 
Habur ve Oslo’dan sonra, eğer “İmralı süreci” de sabote edilirse var ya, bunun bedelini ağır ödersiniz.
 
PKK da öder, BDP de!..
 
Ve elbette;
 
“Kürt halkı” da öder!..
 
Bunları hep söyledik... Dün de söyledik, bugün de söylüyoruz... Allah nasip ederse, yarın da söyleyeceğiz.
 
Bunları söylediğimiz için yine “bombalı saldırı”ya maruz kalacaksak, ona da hazırız!..
Çünkü biz, “Türkiye” için sadece “elimizi” değil, “gövdemizi” ve hatta “kellemizi” koyduk taşın altına!..
Saldırganlar, bunu böyle bilsin!..
 
 
 
CHP darbeleri sever... Kendine karşı yapılmadıkça!
 
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin; “Madem sen terörisbaşı ile görüşüyorsun, ben de İlker Başbuğ’la görüşeceğim” deyip, dün “Erdoğan’a inat” İlker Başbuğ ve Engin Alan ile görüşmesi, beni “eskilere” götürdü... Malûm; CHP de, hep “darbecilerin yanında” oldu...  İsmet İnönü başta olmak üzere, CHP’lilerin çoğu “darbeci”lere destek verdi ve hatta “darbecilerle kol kola” yürüdü!..
 
Ama, hangi “darbeci”lere?..
 
Elbette “CHP’ye karşı olmayan darbecilere!”
 
Meselâ; merhum Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın asıldığı “27 Mayıs Darbesi”ni desteklediler... Ama, “Talat Aydemir’in darbe girişimi”ne karşı çıktılar... Çünkü o darbe, “CHP’ye karşı” yapılacaktı!.. “Sol’a karşı” yapıldığını iddia ettikleri “12 Eylül Darbesi”ne karşı çıktılar ama Erbakan’ı düşüren “28 Şubat Darbesi”ne ve AK Parti’ye yönelik “27 Nisan Muhtırası”na destek verdiler... Silivri’yi ziyaret etmeleri ve “Ergenekon avukatlığı” yapmaları da gösteriyor ki, bunlar bir “Ergenekon darbesi”ne de alkış tutacaklardı!..
 
İyi de; Sayın Devlet Bahçeli, niçin “Kızıl Çin yolunda” olan Kılıçdaroğlu’nun yolundadır, onu anlayabilmiş değilim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi