Katliamın sorumlusu kim?

Katliamın sorumlusu kim?

17 insan, 17 can. Sorumlusu kim? Sadece bomba düzeneğini kuranlar, o bombaları düzeneği kuranların eline, talimatla birlikte verenler mi? Terörün bir iklim, bir zemin ve müşteri meselesi olduğunu hatırlayalım.

Bir de Epikür'den Dostoyevski'ye çok tekrarlanan bir düsturu: "İnsanî olan her şeyden sorumluyuz." O bomba düzeneğini kuranların ve planı yapan canilerin beyin kıvrımlarındaki pespaye sebeplerde; dolayısıyla o gün o saatte orada bulunmaktan başka suçu olmayan insanların katledilmesinde hepimizin payı var. Terörün, "acaba başarabilir miyim?" ihtimalini kuvvetlendirecek her belirsizlikte, kaos ve kargaşada payı olanlara sözümüz.

Ali Akkuş, dünkü Zaman'a üzerinde kılı kırk yararak düşünmemiz gereken bir hükmü başlık olarak koymuş: "Gündem ayarlı bomba." O bombadan beklenen, o bombayla umut edilen sonuçlara kafa yormalı ve hepsini boşa çıkartarak insanî sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmeliyiz. Nasıl? 17 insanın kanıyla kurgulanan hesabı çözerek.

Ergenekon iddianamesi, terörün çarpık, sado-mazoşist beyninin nasıl işlediğine dair bizlere zengin bir kılavuz sunuyor. Bu kılavuz, sadece Ergenekon'a değil, Türkiye'yi kana bulayarak hesap yürüten bütün terör örgütlerine ait. Bu kılavuza müracaat ederek, Güngören'de patlayan bombaların sebebini sorgulayabiliriz.

öncelikle bombaların PKK'ya mal edileceği, Türk ordusunun bölgede yürüttüğü operasyonların da gerekçe olarak gösterileceğine dair işaretler var. Biz de, kılavuzumuza müracaat ederek akıl yürütelim. PKK bugüne kadar sivil hedeflere yönelik eylemler konusunda çok dikkatli davrandı. Birkaç yıl önce Kuşadası'nda patlayan bombanın bir deneme olduğu, sonuçları istendiği şekilde gelişmediği için PKK'nın bu eylemi TAK isimli bir örgüte malederek işin içinden sıyrıldığını hatırlayalım. Dün patlayan bombalar ise, sivil bir hedef gözetmenin ötesinde, kalleşçe bir planın eseri olarak, ikinci bombayla bir katliamı amaçlamış. Sivil hedeflere yönelmenin ötesinde, toplumun büyük bir paniğe kapılması hedeflenmiş.

Bugünün gündemi içine PKK'nın veya PKK'ya yakın bir başka örgütün, böylesine zalim bir katliam ile sağlayabileceği hiçbir fayda yok. PKK'nın ilan ettiği strateji içinde bu eylemin anlamı da yok. Akla en yakın ihtimal bu eylemin Ergenekon gündemi ile yakından alâkalı olduğu. Peki nasıl bir alâka?

Ergenekon'un, illegal yöntemlerle, yani kanun dışına çıkarak, cinayet işleyerek, bomba patlatarak vatanı ve devleti korumak gibi bir gerekçe üzerinde hayat bulduğunu biliyoruz. Bu tür bir vatanseverliği meşrulaştırmak için, karşısına alıp mücadele ettiği terörü de kendisinin yarattığını öğrenmiş bulunuyoruz. İddianame, Ergenekon'un sağ ve sol terör örgütleri ile kurduğu organik ilişkileri, her an tehlike içinde ve sadece kanundışı yöntemlerle kurtarılabilecek bir vatan coğrafyası oluşturmak için kullandığını da göstermiyor mu?

Benzer katliamların önünü almak için üzerinde durmamız gereken güçlü bir ihtimal var: Ergenekon davası, her yerine kan bulaşmış canavarı öldürmedi, sadece yaraladı. Şimdi canı yanmış canavar, etrafa dehşet saçıyor.

Söz konusu terör olunca, tetiği çekenlerden, bombayı patlatanlardan önce stratejiyi çizenlere bakmalı. Kaos ve kargaşadan kim medet umuyor? 2455 sayfalık kılavuzumuzda, defalarca tekrarlanan cevaplar var. 7 Şubat 2008'de İlhan Selçuk'un yaptığı telefon görüşmesinde söyledikleri gibi: "Şimdi yalnız iki tane şey var, eğer kapatma davası açılırsa, bir de üstüne ekonomik kriz gelirse, Türkiye biraz karışırsa belki bir umutlar doğabilir, yani." Umut ne? Darbe ile iktidara el koyma ihtimali. Bize düşen ise şu soruyu sormak. İktidar partisinin kapatılması ve ekonominin bütünüyle çökmesi ile doğacak karışıklıktan medet uman kafa ile, dün Güngören'de bombayı patlatan kafa arasında bir suç hiyerarşisi kursak, acaba hangisi daha yukarıdadır?

O zaman dönüp bakacağız. Bombanın ayarladığı gündemi kimler takip ediyor?

Hepimiz her şeyden sorumluyuz. En çok da önemli kararları verenler değil mi?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi