Mevlüt Özcan

Mevlüt Özcan

Her şeyimizden sorumluyuz

Her şeyimizden sorumluyuz

Muhterem Müslümanlar!

İnsanlar, bildiklerini zaman zaman unutabiliyorlar. Bundan dolayı hepimizin nasihate ve unuttuklarımızın hatırlatılmasına ihtiyacımız var. Âdem aleyhisselam Cennet’te yüce Mevlâ’mızın tembihini unutması; bizim haydi haydi unutup hak yoldan sapabileceğimizin mümkün olduğunu hatırlatır. Bunun için hakikatleri sık sık tekrarlayarak anlatmak zorundayız.

Diğer yandan peygamberlerin gönderilmiş olması da, toplumda irşat ve davetin vazgeçilmez bir zaruret olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Cenab-ı Hakk, insanları tebliğe ve nasihate daima ihtiyaç duyan varlıklar olarak yaratmış, Zariyat Suresi’nin 55’nci ayetinde bu hakikate işaretle: “Öğüt ver, nasihat et; hakikatten öğüt/nasihat insanlara fayda verir” buyrulmuştur.

Nasihatten mahrum bir toplum kötülüklere saplanmış, sapıklıklara yönelmiş, çirkinleşmeye yüz tutmuş bir toplumdur. Bunun için Efendimiz aleyhisselât-u vesselâm bu husus ile ilgili şu gerçeği beyan eder: “Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder ve kötülükten menedersiniz ya da Allah size toplumsal kargaşa (azap ve ızdırap) verir. Kurtulmak için dua edersiniz de duanız kabul edilmez” (Tirmizi, Fiten, 9).

Muhterem Müslümanlar!

Mü’minin derdi, insanların kalplerine Allah’ı yerleştirme olmalıdır. Vazifemiz insanlarla Allah arasındaki engelleri kaldırıp kalpleri imana hazırlamaktır. Bu husus Kur’ân-ı Kerim’in 12 değişik yerinde anlatılmaktadır. (Mâide Suresi, ayet: 99)

Kur’ân okuyan bir mü’min (zamirler hariç) Rabbini 4842 defa zikreder. Kur’ân’da Fravun’un adı 74 defa geçer. Biz tebliğimizi yaparken 4842 defa Rabbimizi ve O’nun Kitabı’nı tanıtacağız. Bu arada kendini ilah yerine koyanları ve onların ardından gidenleri 74 defa uyaracağız. Yani Rahman’ı anlatacağız, şeytanı değil. Her gün şeytanı taşlamayı bırakacağız.

Allah (C.C.), küfür içinde ölen herkesten dolayı Müslüman’a İslâm’ı anlatıp anlatmadığının hesabını soracaktır. Şunu kesinlikle bilelim ki, zıvanadan çıkmış bir sürü insan Hz. Muhammed’i tanımıyor, bilmiyor, Allah ile bağlantı kuramamış. Bunda bizlerin de suçu vardır. Bunların bilinmemesine sebep bizim gafletimiz, onları anlayıp onlara anlatmayışımızdır.

Muhterem Müslümanlar!

Hepinize soruyorum, İslâm’ı tebliğ için geçen yıldan bu yana:

• Kaç para harcadın?

• Ne kadar çalıştın?

• Uykundan ne kadar fedakârlıkta bulundun?

• Ne kadar yol kat ettin?

• Kaç akrabanı ziyaret ettin?

• Hangi İslâmî çalışmaya destek verdin?

Hele bir düşün, üzerine düşen hangi görevi yapıyorsun?

“Mü’min kardeşinin aynasıdır” buyuruyor Peygamberimiz (Ahlâk Hadisleri. c/1. sf: 252. Sönmez Yay.). Yaşantı tarzımız da, insanlara tebliğ edecek; iyilikleri ve güzellikleri hatırlatacak. Çünkü Allah, “Sen hatırlat... Hatırlatmak, mü’minlere fayda verir” (Zariyat Suresi, ayet: 55) buyuruyor.

Bir kazan sütü bir avuç yoğurt, yoğurt hâline dönüştürüyor, kendisine çeviriyor. “Ben bir kişiyim, benim çalışmamdan ne olur” demeyin... Yoğurt gibi olun. Ferdi çalışmalar topyekûn çalışmaların nüvesidir.

Peygamberimizin (S.A.V.) şu duasını hep hatırlayalım: “Benim sözümü işitip belledikten sonra işittiği gibi başkasına ulaştıranın Allah yüzünü ağartsın...”

Allah için yaparsanız Allah yüzünüzü ağartacak. Var mı başka kazanç yolu...

Muhterem Müslümanlar!

Türkiye’de her Müslüman, sanki kendisi başlı başına bir devlet sorumluluğu taşıyormuş gibi tebliğ derdi ile dertlenmek ve onun gereklerini yerine getirmek üzere harekete geçmek sorumluluğunda ve zorundadır. Hutbemizin maksadı da bu zorunluluğu ve sorumluluğu hatırlatmaya yönelik olmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mevlüt Özcan Arşivi