D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Taksim’de 1 Mayıs sendikacılığı diriltir mi?

Taksim’de 1 Mayıs sendikacılığı diriltir mi?

Sosyalizm, “bilimselleşince” komünizm oldu! 19. yüzyılda fikir olan, 20. yüzyılda fiile dönüştü. İşte Sovyet inkılâbı!

Çarlık Rusyası en güçlü zamanında yıkıldı. Bizim açımızdan, iyi ki yıkıldı, çünkü gizli anlaşmalara göre, Osmanlı mirasından ona da büyük pay vermişlerdi. O paydaş olmaktan çıkınca, diğer paylar da tam taksim edilemedi. Üstüne üstlük Batının bir iç çatışması olan komünizm-kapitalizm zıtlığı, ezeli düşmanı, İslâm’ı ikinci plana düşürdü. Çünkü iç düşman, dış düşmana galebe çaldı!
Sovyetler Birliği, başlangıçta ezilenler için bir ümitti. Fakat bütün antidemokratik yapılar gibi, Sovyet komünizmi de ağır bürokratik bir sistemden öteye geçemedi. Parti bürokrasisi güçlü propaganda mekanizmasıyla hem içte hem dışta büyük tesirler uyandırdı. Soğuk savaş bir propaganda savaşıydı.
Batı sistemi komünizmden korunmak için sosyalist/sosyal demokrat yapılar oluşturdu, sendikacılığa güç verdi. Türkiye’nin sendikacılığa geçişi 1950’lerde, Avrupa’nın ve Amerika’nın telkinleriyle, destekleriyle oldu.
Komünizmin güçlü olduğu dönemler, sendikacılığın da en güçlü zamanlarıydı! Ne zaman ki komünizmin zaafı görünür oldu ve sonunda çöktü, sendikacılığın makus tarihi yazılmaya başlandı.
O tarihten bu yana bütün dünyada ve Türkiye’de sendikalı işçi sayısında ciddi azalma var. Rakamların gösterdiği: Türkiye’de sendikalı işçiler yüzde beşe indi veya inmek üzere. Bu bir milyonun altına inildiğini gösterir.
Türkiye 75 milyon, 11 milyon işçi ve bir milyonun altında sendikalı…
Artık dünya sendikacılığın hükümran dünyası değil!
Komünizmi görünüşte terk etmeden kapitalizmin araçlarını kullanan Çin büyük iktisadi güç kazandı. Çok düşük ücretlerle yapılan üretim,  Çin’le rekabeti güçleştiriyor. Bütün Çin dışı dünya, imalatta işçi ücretinin payının yüksekliğini öne sürerek siyaset oluşturuyor. Önlerinde Çin örneği var. Rekabet, işçi ücretlerine takılıyor.
Böyle bir zamanda sendikacılığın ciddi bir tanımlama sıkıntısı içinde olduğunu tahmin etmek zor değil.
Nerede 1960’lardaki, 70’lerdeki grevler? Yüksek tesirli sendika eylemleri?
Neden hiçbir sendika böyle bir tavır ortaya koyamıyor, uzlaşma yolunu ön plana alıyor?
Bu soruları Türkiye’nin köklü ideolojik sendikası DİSK’e sormamalı mıyız? Son yıllarda üye sayıları arttı mı azaldı mı? Üç büyük konfederasyonun en küçüğü neden DİSK? İşçilerin ücretlerini yükseltmek ve sosyal haklarını sağlamak için neler yaptılar ve ne sonuçlar aldılar? DİSK’in son bir yılda kaç grevi var?
Bu soruların cevabını asla merak etmiyorum! Çünkü, Türkiye’nin en zayıf işçi konfederasyonu DİSK. İdeolojik sendikacılık iki kere çöktü. Birincisi Sovyet sisteminin çökmesine paralel bir çöküştü. “Yıkılmadık ayaktayız!” mesajı vermek sonucu değiştirebilir mi?  
İkinci çöküş, bu çöküşe paralel gelişen değişimi yönetmek için ideolojik yapıyı tasfiye ederek şartları dikkate olan bir sendikacılık oluşturulamaması ile yaşandı.
1 Mayıs’ta Taksim ısrarının ardında DİSK’in kendini gösterme inadı var. Çünkü başka bir şekilde kendini göstermesi, ısbat etmesi mümkün değil!
Türkiye’de 1 Mayıs’ın kanlı tarihinde şunu bunu suçlamak kolay, bu kanlı tarihte DİSK’in rolünü neden gündeme getirmiyoruz? En aşırı ideolojik gruplar, maskeliler, tahrikçiler… Neden DİSK’in şemsiyesi altında?
Bir soru da şu: Taksim gösteriye elverişsiz  bir durumda olmasa idi, geçen yıl olduğu gibi izin verilse idi, DİSK ne yapacaktı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi