Bu yazım polisler içindir

Bu yazım polisler içindir

İstanbul Emniyet Müdürü Celalalettin Cerrah’ın ‘Polis adam dövmez’ sözleri üzerinden kaleme aldığım ‘Hukuk bir gün size de lazım olur’ başlıklı yazıma çok sayıda okur tepkisi geldi.

Hakaret içeren az sayıdaki mesajları çöpe attığımda, sağduyu ve iyi niyetle yazılmış diğer mesajlar, bu sorunun giderek derinleşen ve toplumsal dokuyu zedeleyen bir hal aldığını gösteriyor.

T.A, mesajında şöyle diyor: ‘Türkiye’nin esas sorunu demokrasidir. ‘Benim polisim adam dövmez’ diyor İstanbul Gestapo şefi. Yıllardır TV’lerde insanları acımasızca döven polisler yüzünden haberleri izlemiyorum...’

Hüseyin Güler, başımdan geçen olayla ilgili alarak ‘O da bir şey mi?’ diye soruyor mesajında. Evliliğinin 6. ayında evi soyulunca tanıştığı karakolda başına gelenleri anlatıyor, tıpkı roman gibi.

‘Z. T’ rumuzlu bir okuyucunun tepkisi de şöyle: ‘Yazınıza içtenlikle katılıyorum. Polisin sahip olduğu şartlar gerçekten hayret verici, her sene onlarca kişi işkence görüyor, kaybediliyor, öldürülüyor, fakat devletimiz bu durumlarda hukukunu koruyamıyor. Biz de polisler kadar özgür olmak istiyoruz.’

Benzer içerikte çok sayıda mail var. Şu bir gerçek; Polisin toplumdaki algılanma biçimi, maalesef çok kötü. üniforma, kimlik ve silah yoluyla devlet erkini kullanan kimi polislerin densizliği, karizmayı kötü çizmiştir.

Bu imaj bozukluğunun giderilmesi, her şeyden önce yine bu teşkilatın güzide mensuplarına düşmektedir. Bunun yolu, kötüyü sahiplenmekten değil aksine hakkın ve hukukun yanında yer almaktan geçer. Elbette ki, bu, tek çare değildir. Asıl sorumluluk, siyasi iktidarındır.

Polis olmasa Parlamento...

Tartışılan yazımda da ifade etmiştim. Polis teşkilatındaki çürük elmalar, azınlıktır ama ayıklanmalıdır.

‘Sensin çürük elma’ diyerek yazıyı neresiyle okuduğu belli olmayan ve kendi kendine gocunan az sayıda polisi bir kenara atıyorum. Ama çoğunluğun mesajında, eleştiri olsa bile olgunlukla kaleme alınmış olması karşısında hem şaşırdım hem de sevindim.

Daha ideal yönetim için kendini ve teşkilatını sorgulayan polis sayısının artması, Türk demokrasisi için büyük kazançtır.

Şunu biliyorum; Son yıllarda eğer demokrasimiz hala varlığını sürdürüyorsa ve parlamento açıksa bilin ki, vatansever polislerin bunda büyük payı vardır.

Siyasi iktidarı devirmek ve AB sürecini kesintiye uğratmak için devlet içinde hücre tipi örgütlenen gayri nizami unsurların deşifre edilmesinde, patlayıcılarla ülkeyi kan gölüne çevirmek isteyen karanlık güçlerin oyununun bozulmasında, istihbarat ve terörle mücadele birimleri başta olmak üzere polisin rolü asla inkar edilemez.

Cami avlusuna bırakılan 6 aylık bebeğe annelik yapan, günlerce çocuğunu görmeden terörist avına çıkan, hayatını hiçe sayarak çıplak elle bomba fünyesini çeken ve kelle koltukta görev yapan kahramanların elbette gönlümüzde ayrı bir yeri vardır.

Ama...

Hiçbir polisin bu kahramanlık fotoğrafına kan dökmeye, gölge düşürmeye hakkı yoktur.

Kimse ‘iyi bayramlar’ demedi

Biliyorum, polisimizin sıkıntıları çok. Polis Ahmet İlhan yazmış; ‘Eleştiri tabi ki yapacaksın ama lütfen sorunun tabanına, temeline inerek çözüm arayalım. Yapacaksan bir iyilik, bir babalık. Bakana git anlat...’

‘H.D’ isimli bir polis amiri şöyle diyor: ‘Yazıda müdürümüz için dediklerinize evrensel hukuk anlamında katılmamak mümkün değil. Son yıllarda bu kadar örselendikten ve yargısız infaza uğradıktan sonra yanlış zemin ve yanlış bir üslupla da olsa konunun gündeme gelmesine sevindim. Adamlara bakar mısınız, polise eşkıya diyecek, sen kim oluyorsun diyecek vs. vs. ama onlara hiç kimse anladıkları dilden cevap vermeyecek. Evrensel hukuk anlayışı sadece polis suç işlediği zaman mı akla gelecek?’

‘İlhan basmacı’ rumuzla mesaj gönderen polis, ‘Yaşadıklarınız konusunda size hak vermemek mümkün değil. Ama idealist polislerin nasıl bu hale getirildiğinin de mutlaka araştırılması gerekmiyor mu?’ diye soruyor.

Mesajında başından geçen iki olaya yer veriyor: ‘ Birincisi bayramın 1. gününden. Hava müthiş soğuk. Nerede ise soğuk insanı kesiyor. İstanbul’da kurban kesimiyle ilgili yere yakın kavşakta görevliyim. Hem de sabah 07.30’dan akşam 16.30’a kadar. Polise rağmen yola ters girenler, polisin üzerine araç sürenler, saf ayağına yatanlar. Kaç kişiyi durdurup uyarmama rağmen bir Allah’ın kulu da bugün bayram, ‘İyi Bayramlar’ demedi. İnanın eve döndüğümde kendimi buz kalıbı gibi hissettim.’

Devam ediyor: ‘Yine bir başka örnek; Şehit cenazelerinin yoğun bir şekilde geldiği 1 ay öncesinde inanın 1 ay mühletince sabah 08.00, gece 23.00’e kadar istisnasız çalıştık... Neticede polis de etten kemikten bir insan, yoğun çalışma şartları polisin yapısını da bozuyor.’

çürük elmalardan özür dilemem

Fakülte mezunu olduğunu söyleyen üç polis memurunun ortak attığı ilginç bir mesaj daha var. Yazımla 300 bin polisin bulunduğu emniyet teşkilatını karaladığım inancındalar. Anladığım kadarıyla, zihni yorgunluğun tavan yaptığı sırada yazımı okumuşlar. çünkü, yazı konusunu algılayamadıklarını görüyorum.

Benim sözüm, ‘sepetteki çürük elmalar’ içindi. Hukuk dışılığı kendine şiar edinmiş hiçbir polisten asla özür dilemem.

üç kuruşluk nafakalarını kazanmak için son damlasına kadar alın teri döken, hukuka bağlı ve adam gibi adam olan gerçek polislerin ise başımın üstünde yeri vardır. Bırakın onlardan özür dilemeyi, ellerini dahi öperim.

Babalık yapın

Laf çok, sütunumuzun sonuna geldik. Boynuma yük kalmasın. Son söz olarak, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a seslenmek istiyorum.

Polis teşkilatı dertli, dokunsan ağlayacaklar. Lütfen, çalışma şartları ve özlük haklarını incelemeye alınız.

Bir polisi memuru bana ‘Babalık yapın’ diyordu. O ‘Babalığı’ ancak siz yapabilirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi