Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Kim Taksim Eşkıyasından Yana İse, O Haindir ve Küffara Hizmet Etmekte

Kim Taksim Eşkıyasından Yana İse, O Haindir ve Küffara Hizmet Etmekte

Taksim “eylemleri” büyük bir cinayet, büyük bir fitnedir! Böyle bir fitnenin safında yer almak, geleceğin Müslüman Türkiye’sini Batı’ya, Haçlılara, yani derin küffara ve onların Türkiye’deki hempalarına parçalatmak demektir. 

     Kim Taksim haydutlarına dil ve el ile, siyaset ve para ile destek veriyorsa o, sömürgeci ve İslâm düşmanı Batılıların işini kolaylaştırıyor. Taksim çapulcularına taraf olan herkes ABD ve Avrupa’nın dümen suyundaki alkolist, rantçı, kapitalist dükalara da hizmet etmiş oluyorlar.

     Taksim adı altında “protestoya” çıkanlar Türkiye düşmanıdırlar. Taksim “eylemcilerine” arka çıkan herkes Türkiye’nin bunalıma sürüklenmesine, dolayısıyla iktisadî imkânlarının çökmesine yardım ediyor. Müktesebatı olan hiçbir içtimaî, insanî ve siyasî hak talebi ihtiva etmeyen bu şenî eylemlerin hükümete değil, geleceğin Müslüman Türkiye’sine karşı yapıldığını idrak edemeyenlerin idraki kördür ve basireti bağlanmıştır.

     Millet oylarıyla iktidar olamayıp çâreyi Batı’nın ve Türkiye’nin “derin” merkezlerine ve patronlarına yaltaklık etmekte arayan ve Taksim çapulcularından yana olan partilerin utanç veren beyanlarını kim unutabilir? Kaosun neticesinden siyasî ikbal arayanlar kimlerdir?

                                                                                                                                                        TAKSİM ÇAPULCULARI TÜRK DEVLETİNİN SAĞ YANAĞINA VURUYOR

 

    Taksim eşkıyaları hükümetin şahsında Türk Devleti’nin sağ yanağına vuruyor. Hükümet sahipleri sol yanağını da dönerse, geleceğin Müslüman Türkiye’si ağır yara alır. Sol yanağını dönmemesi gerek. Dönerse kaybeder. Sağ yanağına vurdurduğu şamarları karşı tarafa iade etmesi, vatanın selameti ve felâhı için elzemdir

    Taksim’e çapulculuğa çıkanlar, Haçlı’nın ekmeğine yağ sürmekle vazifeli Marksist ve PKK renklerinin bütün tonlarını taşıyan bölücülerle bunların ayak takımı zâniler ve ayyaşlardır. Hiç kimse Taksim şarlatanlarını masum gösteremez. Gösterenler fitneye yataklık ve küffara hizmet etmek fiilinden dolayı siyasî varlıklarıyla birlikte Gor Çukuru’nu boylayacaktır.

      Fitne, Kur’ân-ı Kerim’de, “ölümden beter” olarak tarif ediliyor. Allah (c.c.), Müslümana, “fitneye karşı gayret” ve “müşriklere karşı mücadele” vazifesi buyurmuştur (Bakara,193).

     Tanzimat’tan bu yana Türkiye’yi refüze ve “reformize” eden Haçlılar ve onların içerideki uşakları Türkiye’de menfaatlerine karşı bir yasa çıktığında kuduruyorlar. Bundandır ki

kamu malına ve emniyetine zarar veren Taksim “eylemcisi” genç, orta ve yaşlı köpekler günlerdir Türkiye’ye karşı havlıyorlar. Gücünü Batı’dan alan rantçı sermaye çevrelerinin karınları ağrımış olacak ki bu saldırgan ve yağmacı köpeklere lojistik yardım yağdırıyorlar.

       

      “GEZİ PARKI BİR ÇIĞLIKTIR” DİYEN NÂDAN SİYASETÇİLER

 

      Hareketçi milliyetçilerin başkanının söylediklerini ancak ahmaklar ve nâdanlar söyler:

“Gezi Parkı bir çığlıktır, darbe girişimle bir alâkası yoktur.” Siyaseti bilmediği gibi Türkçe’yi de bilmiyor zavallı! D. Mehmet Doğan’ın Büyük Türkçe Sözlük’ünde “çığlık” kelimesi “acı haykırış, ince ve keskin bir sesle ve var gücüyle bağırma, feryat, figan, vaveyla…” olarak târif ediliyor.

      Demek “Gezi Parkı bir çığlık” öyle mi!? Bu kafaya göre, Gezi Parkı adı altında

Türkiye’nin hayli vilayetinde kamu ve kişi malını yakıp yıkanlar ve asayişi bozanlar azgın bir güruh değil de, dinine, namusuna, ekmeğine tasallut edilen ve hakkını arayan mazrur bir kitle

veya Gazze’de, Doğu Türkistan’da katliam uğrayanlara ağıt yakarak çığlık atan mazlum bir kalabalık…

      Altı Ok partisinin başkanı “gençlerin arkasındaymış…”  ve bu partinin mebusanı bundan böyle Taksim çapulcularıyla, yani köpekleriyle yatıp kalkacakmış. Bir elinde bira şişesi, bir elinde molotof, kamu malını ve millet varlığını ateşe veren veledlerden vatanın mirasını devralacak asil gençlik yetişir mi? Müslümanlıkla, millîlikle, vatan ve millet mesuliyetiyle alâkası olmayan ve kubur farelerine dönüşen bu sürüden geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlik mi çıkar ey ebleh kişi!

 

     TAKSİM’DE “HALK”  DEĞİL, CÂMİ MİNBERİNE PİSLEYEN DOMUZ SÜRÜLERİ VARDI

 

     Başbakanın, zina mesleği olan artistlik ve sanatçılıkla iştigal eden “tanınmış” bir yosmaya Taksim alçaklarının temsilcisi nâmına randevu vermesi millet-i beyzâ’nın kanına, yani izzetinefsine dokunmuştur.  O yosmanın bir beyanatı var ki, mazrur halkımıza, iştigal ettiği zina mesleğinden daha âdi ve ağır bir hakaret ihtiva ediyor: “Halk tarafından yıllardır tanınan bir sanatçı olduğum için beni kabul etmesini istedim. Halkımın isteklerini anlatacağım, halkı iyi tanıyan bir sanatçı olarak başbakanla konuşmak konuşacağım…”

     İyi tanıdığını söylediği “halk”, Taksim’i yakıp yıkanlara molotof taşıyan fuhşiyat mesleğinin icracıları ve içtimaî bir varlık olmaktan çıkıp maymunlara benzeyen sosyetelerdi. Daha sarih ifadeyle, Taksim’de “halk” değil, elinde içki şişesiyle câmi minberine pisleyen domuz sürüleri vardı. Domuzlardan halk, yani nâs, aklı ve kalbiyle birlikte yaratılan mahlûk olmaz.

     Bir artistin “halk adına” başbakanla görüştüğü Türkiye’de “Kara bir gün” yaşanmıştır.

     Hâsılı, Taksim “eylemine” katılanlar domuz sürüleriydi; “halk” ve “millet” yoktu.

-----------------------------------     

İLÂVE YAZI:

GÖNLÜME DÜŞENLER

 

İnsanımın hikâyecisi Hasan Ejderha, edebî güzelliklerle dolu "Blog"una, fakirin mezar sualinde kendisine şahitlik edecek ve Asıl Vatan'ın kapısına vardığında meleklerin "dünyada ne iş işledin, göster bakalım" dediklerinde yanında götüreceği ahretlik yazılarından “Hazret-i Hüzün Sünnetlerin Efendisidir” yazısını ve yanına da, seher vakitlerinde “ah, Kırmız Gül!” diye inlediğim, elinde kırmızı gül olan nâçiz bir resmini koymuş ki, hüzünlü yüreğimin gözlerinden bir damla yaş aktı. Hüznün, dinimin ve varlığımın bir rüknü olduğunu bilen ve inanan dostlarımın olduğuna imanımla kânî oldum artık. O dosta çok selâm ederim.  

*********

Hasan Ejderha’nın yayınladığı internet dergisi “Yoldaki Kalemler” sanatlı yazı ve şiirleriyle yine dopdolu ve gönüllere sürur vermeye devam ediyor. Gönülleri ayağa kaldıran yazı ve şiirleri adlarıyla selâmlamak gerek: H. Ahmet Eralp’in “Senin Eskilerin Bize Bayramlık Olur” adlı denemesi yüreğimize dokunan fikirli bir deneme. Fazlı Bayram’ın “Uzak Nöbeti” ve Yaşamak” adlı sarsıcı ve dibe çekici şiirleri, Gün Sazak Göktürk’ün “Hiç” denemesi,  Fazlıalp Ejderha’nın “Geleceğin Düşü” şiiri, Sibel Kök’ün “Düş Güzeli” şiiri, Hidayet Bağcı Köse’nin “ Sisli bir Vuslat” şiiri, Hilâl Ejderha’nın “Hayâl Ağacı” şiiri, Ufuk Türk’ün “Kar Sesi” şiiri, Hasan Ejderha’nın “Yol ve Rüya” şiiri, Güzelay Bekiroğlu’nun “Susuş” denemesi, M. Alper Taş’ın “Zülüf” ve “Büyük Yolculuklar” denemesi, Şeyhşamil Ejderha’nın Hayâl” şiiri, Süleyman Kara’nın “Babamın Teknesi” şiiri,  Metin Acar’ın “ Annem Söküklerimi Dikerken” şiiri, Merve Söyler’in “ Çocuk Olmak” şiiri ve yazarının adı olmayan  “Şehirler İnsan Hayatının Aynasıdır” denemesi, derginin ifadesiyle “okunası yazılardır.”                                                                                                                              ********

Şehr-i Maraş Mostar ve Semerkand Grubu Temsilcisi Mehmet Yaşar dostumun Semerkand Dergisi’nin Mayıs 2013 sayısındaki “Çay” başlıklı yazıyı Allah vergisi sesiyle yüreğime dokuna dokuna okuyuşunu unutamam.                                                                                                ********                                                                                                                                                                                                                                                                                                        Şairin gönlü sükûnet ve asude ikliminde dem bulursa, yazdığı şiir yüreğimizi mukaddes medeniyetimizle buluşturup hasbıhal ettirir. Böyle bir şiirin (Itrî Şehir) güzel şairi Yasin Mortaş’tır.      
                                                                                                                                            “ITRÎ ŞEHİR”     
                                                                                                                         “bir kandil alevi gibi titriyorsa kalbim / içinden İstanbul geçmiştir / mihnet gözlerin eski bir çağ / ıtri yıldızın derin düşer geceme /gizli kiliseler geçerken içerinden / bekle ve otur şadırvan yüreğime / kandil akşamlarında / yusufçuk kuşunun çırpıntısı / ağaçsız bulvarlarına düşsün/aldırma / üşüme içime gir / ısıt kutsal nefesini / ah güzel İstanbul / eskidi mi bir şehir eğreltili / bakar çehrene mermer tuvalden / şamdan gözlerin esrik vakitlerle gelir / ansızın bir salavat geçer derinden / çiğe yangın düşlerin güney bekler / ne kadar bulutların serpilse de / sen hep heybetli İstanbul / yine öyle kal / surundan güvercin kalkar gibi / elif gibi bekle bizi / uçurumunu göğsümüze yine sal / bil ok gibi beklendiğini / ah güzel İstanbul”        

*********                      
                                                                                                              DOST KİTAPLARDAN HABER VAR

Şehr-i Maraş’ın fıkıh ve akaid âlimlerinden yazar Cemal Nar hoca gayretli ve velût kalemiyle bir yıl içerisinde cemiyete üç kitap kazandırdı. “Okumak Aşkı" ve "Irkçılık ve PKK Ekseninde Kürt Sorunu" kitaplarının ardından "İnsana Ulaşmak" adlı yeni kitabı yayınlandı. Millet-i İslâmiye'ye hayırlı olsun.

*********                                                                                                                                     Şehr-i Maraş Kitaplığı’na değerli kitap ve derlemeleriyle hizmet eden şair ve yazar Duran Boz (Ömer Erinç) son olarak “Büyük Doğu’nun Ruhu Necip Fazıl Kısakürek” adlı doyurucu biyografik bir kitap hazırlamış. Konya Büyükşehir Belediye’sinin yüz bin adet bastırıp üniversite talebelerine dağıttığı bu güzel kitapçık her talebenin başucunda bulunmalıdır.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi