Ayhan Demir

Ayhan Demir

Karadağ anladı, Kılıçdaroğlu anlamadı

Karadağ anladı, Kılıçdaroğlu anlamadı

Her fırsatta söylüyoruz: Anadolu’nun savunması İstanbul’dan değil Saraybosna’dan Diyarbakır’dan değil Kerkük’ten, Hatay’dan değil Kudüs’ten, İzmir’den değil İşkodra’dan, Gaziantep’ten değil Halep’ten, Kars’tan değil Bakü’den başlar. 

Ve ilave ediyoruz: Türkiye yürüyemezse; Suriye, Bosna Hersek, Filistin, Kosova, Mısır, Doğu Türkistan, Arakan, Sancak ve Batı Trakya sürünür!..

Ne söylemek istediğimizin daha iyi anlaşılması adına geçmişten iki örnek verelim.

İkinci Dünya Savaşı’nın ayak seslerinin duyulmaya başladığı günlerde Yugoslavya’da, Stalin destekli Titocular ile İngilizlerin arka çıktığı kraliyet taraftarı Mihaylovistler arasındaki mücadelenin galibi kim olursa olsun kaybedeni Türkler ve diğer Müslüman topluluklar olacaktı. Bu sebeple yaşadıkları/yaşayacakları zorlukları anavatana aktarıp, yardım talep etmek dört kişiyi, Ankara’ya gönderdiler. Ancak dönemin Başbakanı (Başvekil) İsmet İnönü, ağır hakaretler içeren cevap ile talepleri geri çevirir.

Yücel Teşkilatı mensuplarından Mehmet Ardıcı, İsmet İnönü’nün cevabını şu şekilde aktarıyor: “Misak-ı Milli hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman çok vahimdir. Türkiye dışarı ile uğraşmamalıdır. Türkiye’nin başını ağrıtmayın.” [Yücelciler 1947, Sayfa 16]

Yücel Teşkilatı’nın faaliyetlerinden rahatsız olan Komünistler, sahipsiz kalan teşkilat mensuplarını çok sıkı bir takibe alırlar. Ardından mesnetsiz suçlamalarla, ilki 19 Eylül 1947’de gerçekleştirilen, tutuklamalar başlar.

Türkiye’nin sessizce izlemekle yetindiği göstermelik yargılama neticesinde, Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup ve Adem Ali Adem isimli dört Müslüman Türk, 27 Şubat 1948 günü idam edildi. Tutuklanan diğer on üçü kişi ise, toplam 195 sene ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin o dönemki yöneticileri ve medyası, olan bitenler karşısında, suskun kalmayı tercih ettiler. Verilen cezalarla ilgili tek haber, Trakya Postası isimli mahalli bir gazetenin 9 Mart 1948 tarihli nüshasındaydı: “Bu haksızlıkları unutmayacağız. Üsküp’te oynanan kanlı dramdan medeniyet utansın!” [Yücel Teşkilatı, Sayfa 49]

Peki dünden bugüne ne değişti? Onu da Karadağ’da yaşanan bir olaydan yola çıkarak izah edelim.

Türkiye’de 17 Aralık Operasyonu ve sonrasında yaşananlar sebebiyle, yaklaşık yüzde 20’si Müslüman olan 620 bin nüfuslu Karadağ’daki bütün camilerde, 27 Aralık 2013 günü Cuma namazında Türkiye ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için hutbe okundu ve dua edildi.

Karadağ İslam Birliği’nin aldığı karar doğrultusunda, yaklaşık 50 camide okunan hutbenin ardından Müslüman Boşnak ve Arnavutlar, Türkiye ve Başbakan Erdoğan için hep birlikte dua ettiler. 

Türkiye ve Başbakan Erdoğan için dua edilen camilerden birisi de başkent Podgoritsa yakınlarındaki Tuzi kasabasındaki Nizam Camii idi. Bu caminin, yazımıza dahil etmemizi zorunlu kılan, oldukça ilginç bir hikayesi var. 

Fatih Sultan Mehmet, Rumeli fetihleri esnasında, Tuzi kasabasında Nizam Camii’ni yaptırır. Yanı başına da, hayatını kaybeden Osmanlı askerlerinin defnedildiği bir şehitlik yaptırır.

Yüzyıllarca bölge halkı tarafından kullanılan Nizam Camii ile yanı başındaki şehitlik, zaman içinde yıpranır. Camii, savaşlar sırasında tahribata uğrar, depremlerde zarar görür. Bunun üzerine 1911 yılında Karadağ Müslümanları, Payitaht’a bir mektup yazarak, caminin onarımı için, yardım ister. Mektubun İstanbul’a ulaştığı 1912 yılında Balkan Savaşları başlar ve Karadağ Osmanlı hakimiyetinden çıkar. 

En son İkinci Abdulhamit döneminde onarılan Nizam Camii, zamanla ibadete elverişsiz hale gelmeye başladı. Nizam Camii’nde en son kılınan namaz, 1931 yılında Kadir Gecesi eda edilen teravih namazıydı. Caminin kapatılmasına karşı çıkan dönemin Tuzi Belediye Başkanı Haco Dreşaviç, bir Katolik tarafından, bu camide şehid edilir. Bu olay üzerine ibadete kapatılan camii, İkinci Dünya Savaşı esnasında uğradığı tahribat ve Komünist rejimin sahip çıkmaması neticesinde yıkılır. 

Velhasıl yazılan mektup cevapsız kalır. Ta ki yüz yıl sonrasına kadar... 

Karadağ İslam Birliği Başkanı Rifat ef. Feyziç ve Şeher Tuzi Derneği yetkilileri, Nizam Camii’nin yeniden inşaa edilmesi için TİKA vasıtasıyla, Başbakan Erdoğan’dan yardım isterler. Başbakan Erdoğan da, Nizam Camii ve şehitliğin yeniden yapılması için TİKA’ya talimat verir. Yeniden inşa edilen camii, 2010 yılının Kadir Gecesi yeniden ibadete açıldı.

Sizin anlayacağınız, Türkiye artık mektupları cevapsız bırakmıyor. Az ya da çok, Müslümanların dertleriyle dertleniliyor. İşte tam da bu sebeple Türkiye, Mısır’laştırılmak isteniyor. Böylece özgür Kudüs’e gidebilecek bir yol daha trafiğe kapatılmış olacak. Bu hakikati Karadağ anladı ama Kılıçdaroğlu anlamadı. Daha doğrusu anlamazlıktan geliyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ayhan Demir Arşivi