Kenan Alpay

Kenan Alpay

Anıtkabir’le Fatiha Arasında Kimlik Tercihi

Anıtkabir’le Fatiha Arasında Kimlik Tercihi

Cumhurbaşkanı seçim sürecinde adayların nasıl bir kimlik sahibi oldukları ve topluma nasıl bir gelecek vaad ettikleri ne sır, ne de şifreli kodlar da saklı. Normal akıl sahibi, az çok ülkenin siyasal-sosyal tecrübelerine vakıf hemen herkes adaylar konusunda son derece bilinçli tercihlerde bulunacak.

Sanki toplumsal manada bir anlayış kıtlığı varmışçasına İbrahim Betil ve Gündüz Vassaf’ın öncülüğünde ‘halkın önüne çıkıp tartışın ki halk kimi tercih edeceğini bilsin’ filan diye bir kampanya başlatıldı. Halka saygınız varsa, korkmuyorsanız fikirlerinizi canlı yayında çatır çatır tartışın, diye tempo tutuluyor şimdi. Halkımız Cumhurbaşkanı adaylarını yakından tanısın demekteler. Nasıl bir Türkiye vadettiklerini tv’de tartışsınlar da biz de öğrenelim diyorlar. Hacet var mı böyle birilerinin gazına gelip ekranlara fırlamaya?

Toplum, Kimin Ne Olduğunu Bilmez mi?

Sanki şöyle çok bilinmeyenli bir denklem var önümüzde de işin içinden çıkamıyoruz: Ekmeleddin İhsanoğlu kimin adayıdır, ne kadarıyla Atatürkçüleri, ne kadarıyla dindarları temsil etmektedir?

Tayyib Erdoğan bütün bir ülkeyi şeriatla mı yönetecek yoksa Öcalan’la anlaşıp bölecek ve daraltılmış bir ülkede mi devam ettirecek diktatörlüğünü?

Selahattin Demirtaş seçilirse Kürt sorununun yerini Türk sorunu mu alacak yoksa bütün bir toplumun Kürtlük gurur ve şuuruna kavuşması için yeni bir resmi ideoloji mi inşa edecek?

Görüldüğü üzere çok sayıda mantıksız sorunsal üretmek mümkündür. Bunları gazete ve tv’lerde tartışıp analiz adı altında piyasaya sürmek de çok zor sayılmaz. Ama kesin olan şu ki bu gibi lüzumsuz tartışma teklifleriyle toplumun iradesini etkilemek, siyasal mücadeleyi ipotek altına almak mümkün değildir. Çünkü bu türden bahisleri açan kurnaz gazeteci, aydın, bilim adamı, emekli diplomat, sanatçı vs. takımının sonucu nereye bağlamaya çalıştığından hiç kimse gafil değildir.

Siyasal Sembol ve Söylemlerin Ufku

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Anıtkabir ziyaretiyle başlayan, Sivas Madımak ve Hacıbektaş ziyaretiyle devam eden turları kime, hangi değerlere selam durduğunu deklare etmektedir.

İhsanoğlu, CHP+MHP adayı olduğu kadar Kemalist iktidar sınıflarının çatı adayıdır. Laik, seküler, Batıcı, İslam’ı kamusal alandan tecrit etmeye azimli ve hem ulusal, hem de küresel statükonun devamı adına bir siyasal mücadeleye girmiştir.

İhsanoğlu’nun Anıtkabir ziyareti kadar bu ziyarette kaleme aldığı satırlar ve ardından İsmet İnönü’nün mezarına çelenk koyma filan gibi Kemalist ritüellerle sergilediği niyet ve ufku, kişilik ve hedefi en şeffaf haliyle açıkça ortaya koymaktadır. Bu siyasal söylem ve sembollerle etkilenecek toplum kesimleri üç aşağı, beş yukarı bellidir. Fakat yine de muhafazakâr-dindar kesimlerden destek alınabilme ihtimali üzerine çürük hesaplar yapılmaktadır. Bu cephenin ulusalcılık ve Kemalizm’den verebileceği taviz bu kadar olduğu gibi dindar görünebilme potansiyeli de en fazla bu kadardır.

Cumhurbaşkanı seçim sürecinde asıl ve belirleyici olanlarsa asla bunlar değildir. Bu çelişik ve samimiyetsiz siyaset tarzına fazlaca odaklanmak hem zaman, hem de enerji israfı olacaktır. Bu sürecin ne şekilde işleyeceğine dair asıl belirleyici olan şey Başbakan Erdoğan’ın yaptığı konuşmadadır.

Âlemlerin Rabbine, Mülkün sahibine yapılan hamd ve şükürlerle başlayıp Fatiha sûresinin mealiyle tamamlanan konuşma her açıdan değerlendirilmeyi hak etmektedir. Söz konusu konuşmanın muhtevası bir adaylık deklarasyonu olmaktan öteye mesajlar içermektedir. Şöyle ki cumhurbaşkanlığı seçim sürecine ilişkin bu konuşma Kemalist oligarşiyle siyasal-idari bir hesaplaşmayı aşan itikadi/ideolojik bir hesaplaşmayı işaretlemektedir.  

Başbakan Erdoğan’ın siyasal deklarasyonu başkanlık-yarı başkanlık veya parlamenter sistem tercihinden daha fazlasını ihtiva etmektedir. Bu konuşma, Türkiye’nin siyasal-idari yapısı kadar ideolojik-kültürel yapısının da Batıcı devlet merkezli değil, Müslüman toplum merkezli olarak yeniden yapılandırılmaya girişileceğinin önemli bir göstergesidir.

Elbette ki böylesi bir dönüşüm süreci-iradesi karizmatik bir liderliğin vereceği kararı fazlasıyla aşar. Bunun için siyasal kadroların yanı sıra toplumun değişik katmanlarının da ciddi bir dönüşüm iradesine ve donanımına sahip olmaları gerekiyor.

Peki, böyle bir dönüşüm iradesini yüklenebilecek siyasal-kültürel ve ahlaki donanım ve tecrübeyi somutlaştıracak kadro(lar) var mı? Kürt meselesinden Alevi sorununa, Mısır ve Suriye’den Irak’a, AB ve ABD’yle ilişkilerden İslami hareketlerin mücadele pratiğine kadar karşı karşıya olduğumuz devasa sorunların aşılması için karizmatik liderlikten daha fazlasına muhtacız.

İşte bunun için daha fazla donanıma ve sorumluluk üstlenmeye ihtiyaç var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kenan Alpay Arşivi