M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Vergiler Zekâta Sayılmaz

Vergiler Zekâta Sayılmaz

(20 Temmuz Pazar ve 23 Temmuz Çarşamba günleri, ikindi namazından sonra BEYAZIT Meydanı Kitap Fuarındaki BEDİR YAYINEVİ standında kitap imzalamak için bulunacağım.)

1. Devlete ödenen vergiler zekata sayılmaz.

2. Tüzel kişilere (dernek, vakıf, cemaat, siyasî parti, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Hava Kurumu, Darülaceze, Fakirlere Yardım Derneği, şu veya bu Cemaat, Tarikat vs… vs…) zekat verilmez. Eski Diyanet’in, medreselerden icazetli güvenilir gerçek Sünnî hocalardan oluşan eski Müşavere Heyetinin fetvası budur. Daha sonra Fazlurrahmancılar, Afganî taraftarları, BOP’çular; derneklere zekat verilebileceğine dair fetva içeren bir ilmihal yazmışlardır ama bu fetva kesinlikle fıkha uygun olmayıp, muteber ve geçerli değildir.

3. Zekat parası ile cami, Kur’an kursu, hastahane binası yaptırılmaz.

4. Zekat parası veya malı, Kur’an-ı Kerimde çok açık ve seçik şekilde zikr edilen gerçek (tekrar ediyorum GERÇEK) şahıslara temlik suretiyle verilir.

5. Zekat paralarının ve mallarının kimlere, nasıl verileceği dört mezhebin fıkıh kitaplarında açıkça yazılmıştır.

6. Zekatını Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha aykırı şekilde verenler zekat borcundan kurtulmuş olmazlar, yeniden usulüne uygun şekilde vermeleri gerekir.

7. Zekatını hesaplayıp vermeyen Müslümanlar çok büyük bir günah işlemiş olur.

8. Zekatları, Kur’ana Sünnete Şeriata fıkha aykırı olarak toplayanlar büyük günah işlemiş, zekata muhtaç kişilerin haklarını gasb etmiş olur.

9. Hakkı olmadığı halde zekat toplayanlar ateş toplamış olur.

10. Zekat konusunda ülkemizde geçerli olan Hanefî ve Şâfiî fıkhına aykırı fetva verenler müftü değil, muhtidir.

11. Zekat öncelikle fakir ve miskin Müslümanlara verilmelidir.

12. Kendisi gerçekten fakir ama faizli krediyle iki bin beş yüz liralık bilgisayarlı cep telefonu almış, bunun masrafını karşılamıyor; bendeniz böyle bir beyinsize zekat vermem.

13. Devletimiz fakirlere, düşkünlere yardım etmektedir ama yine de çok sayıda gerçekten fakir ve miskin vardır. İşte zekatlar bunlara verilmelidir.

14. Kendisi bizzat veremeyen, vekalet suretiyle zekat verebilir.

15. Posta ile taşrada birine 250 lira zekat göndereceksiniz, bunun masrafını ana paradan kesemezsiniz, ayrıca vereceksiniz.

16. Hz. Ebubekir, Halife olunca, biz zekat vermeyiz diyen cahil ve âsi Araplarla savaşmıştır.

17. Cami, medrese yapımı gibi hayırlı işler için zekat değil, zekat dışı yardım=sadaka toplanmalıdır.

18. Zekat konusunda şazz fikirlere, görüşlere, fetvalara itibar edilmez.

19. Müslümanların yurt çapında bir Zekat Kurumu tesis ederek; zekatları Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha göre toplayıp vekalet ve temlik yoluyla dağıtmaları gerekir.

20. Zekatlar bir derneğin veya vakfın bütçesinde toplanıyor, bu parayla kışın kalorifer yakılıyor, yazın klimalar çalıştırılıyor, binanın tuvaletleri tamir ediliyor, Müdür beyin, Ankara giderken uçak bileti, otel masrafı, yemesi içmesi bu bütçeden veya havuzdan ödeniyor, derneğin hizmet otomobiline yakıt alınıyor… Bunlar çok yanlıştır.

21. Zekat verilecek fakir kalmadı diyen çok bilmiş bir akıllı çıkarsa, kendisiyle görüşelim; bendeniz ona Sultanahmet, Kadırga, Kumkapı semtlerindeki bazı vatandaşlarımızı, fakir aileleri, Suriyeli mültecileri göstereyim, mahalle muhtarıyla tanıştırayım…

22. Birilerine: Lütfen bendenize kızmayınız, şu mübarek günlerde öfkelenmeyiniz, günahımı almayınız. Fıkhî açıdan bir yanlışım varsa, kaynak ve gerekçe göstererek beni uyarınız. Sakın, birtakım mezhepsiz reformcu seküler kişilerin bâtıl fetvalarını delil olarak önüme sürmeyiniz.

Herkese hürmet ve selamlarımı arz ederim.

(İkinci yazı)

Sünnîler Birbirlerine Taqiyye Yapamaz!

SÜNNÎ bir Müslüman, din kardeşlerine taqiyye ve kitman yapabilir mi?... Yapamaz yapamaz… Çünkü taqiyye aldatmak, kandırmak demektir. Müslüman, kardeşini aldatamaz.

Belki, ona, söylenmemesi gereken bazı gerçekleri söylemez, bazı özel haberleri duyurmaz ama söylenmesi mutlaka gereken gerçekleri ve haberleri bildirir.

Sünnîler içinde meşreb farklılıkları olabilir ama meşreb yüzünden taqiyye ve kitman yapılamaz.

Bir Sünnî tarikatini gizleyebilir. Buna taqiyye denilemez. Ahlak meselesidir. Tarikat ve şeyh reklamı yapmak istememektedir.

Ehl-i Sünnet dışı bir mezhepte:

1. Taqiyye, beş vakit namaz kılmak gibi kesin bir farzdır.

2. Taqiyye yapmayı terk eden, İslamı terk etmiş gibi olur.

3. Onlar, taqiyye bizim dinimizdir diyecek kadar ileri gider.

Bazı Sünnî grupların, kendilerinden olmayan “Öteki” Müslümanlara taqiyye yaptıklarını üzüntü ile öğrenmekteyiz.

Öteki kardeşlerinden gizlemeye çalıştıkları, hattâ şu veya bu şekilde açığa çıkarsa inkar ettikleri inançları, fikirleri, fiilleri doğruysa bunları niçin saklamak istiyorlar?

Ehl-i Sünnet Müslümanı açıktır, din kardeşlerini aldatmaz, kandırmaz.

Ehl-i sünnet Müslümanı söylerse doğru söyler. Her doğruyu söylemek doğru olmayacağından, icabında susar ama asla yalan söylemez.

Ehl-i Sünnet Müslümanı cami için yardım topluyorsa o yardımlar cami yapımı için harcanır.

Ehl-i Sünnet Müslümanı, yurt dışında vekaletle kurban kesimi için bir kardeşinden para alıyorsa o paranın tamamı kurbana harcanır.

Ehl-i sünnet Müslümanı Kur’ana, Sünnet, Şeriata, fıkha aykırı şekilde zekat toplamaz.

Ehl-i Sünnet Müslümanı, kendi meşrebinden olmayan mü’minleri ötekileştirmez, onları düşman veya rakip gibi görmez.

Ehl-i Sünnet Müslümanın temel, ana, birinci mensubiyeti Ümmet-i Muhammed’in bir üyesi olmasıdır.

Ehl-i Sünnet camiası içinde meşru alt-kimlikler vardır, böyle bir alt-kimliğe sahip olabilir ama Ümmetten koparak, öteki Müslümanları dışlamak suretiyle değil.

Bir Nakşî, bir Nurcu, bir Kadirî şöyle der:

-Elhamdülillah Muhammed ümmetindenim… Sonra gerekiyorsa, istiyorsa meşrebini açıklayabilir.

Açıklamasa da olur.

Ezan okununca bütün Sünnî Müslümanlar camiye gider, sımsıkı saflar oluşturur ve Rabbülâlemîne ibadet eder.

Ayrı safta tarikatli olur, tarikatsız olur, hattâ tarikata karşı olan olur; Nur talebesi olur, Rufâî olur, Mevlevî olur…

Türkiyede yapamıyorlar, Avrupa ülkelerinin bazı büyük şehirlerine gidiniz, Sünnîlerin ayrı ayrı camiler açmış olduklarını görürsünüz: Fas camii, Cezayir camii, Türkiye Diyanet Camii, Türkiyeli şu veya bu grubun camii… Vehhabî camii…

Sünnî Müslümanların camilerinin tek olması gerekmez mi?

Diyelim Berline gittiniz, Cuma günü geldi, hangi camiye gideceksiniz?

Bendeniz bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak elbette Sünnî camiine gitmek isterim ama çeşit çeşit Sünnî camiler var, hangisine gitsem acaba?

Şu yedi milyarlık nüfuslu ve yüz altmış küsur ülkeye ayrılmış dünyada Roma Katolik dininin bütün kiliseleri ve papazları Papaya bağlıdır. Onların ruhanî ve dünyevî bir lideri, üniter bir hiyerarşisi vardır. Aralarında irtibat vardır.

Biz Sünnî Müslümanların ise realitede Ümmet birliğimiz ve teşkilatımız yoktur, kendisine itaat ve biat ettiğimiz bir Halifemiz yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi