Cemal Nar

Cemal Nar

“Sakala Özgürlük” Mücadelesinde Konjonktür 8

“Sakala Özgürlük” Mücadelesinde Konjonktür 8

Batı kaynaklı kelimeleri aynen Batıcılar gibi sevmem ve mecbur kalmadıkça kullanmak istemem.
Ama biliyorsunuz ki başlıklar kısa ve açık olmalı. O yüzen “Sakala Özgürlük” Mücadelesinde Zaman Zemin ve Şartlar” diye bir başlık atmak istedim. Ama bu üç kelimeyi teke düşürecek bir kelime bulamadım. Bu yüzden, “her türlü durumun ve şartın ortaya çıkardığı sonuç,  geçerli durum” anlamındaki bu Fransızca kaynaklı “konjonktür” kelimesini kullanmak durumunda kaldım. Üzgünüm.
Lütfen, bu “kadınlarımızın başörtüsü mücadelesinden istifade ederek sakal bırakma mücadelesi ve kampanyası başlatalım” sözümüzü yabana atmayınız.

Daha evvel bir münasebetle yazdım; başörtülü öğretmen ve öğrencilerimiz okul kapılarından içeri alınmazken veya içeride eziyet ve işkenceye tabi tutulurken, bir akşam erkek öğretmenler olarak toplandık ve “bu mücadelede erkek öğretmenler olarak biz ne yapabiliriz? Bu davaya nasıl katkı verebiliriz?” diye meseleyi istişareye açtık.

Olumlu olumsuz çok şeyler söylendi. Ben de bir teklif sundum:

“Gelin biz de sakal bırakarak onlara destek verelim ve çekilen acılara ortak olalım. Öyle ya, tesettür gibi ayetle sabit ve dolayısıyla onun kadar güçlü bir emir olmasa bile, sakal bırakmak da bir emirdir. En azından sünnetin tavsiyesidir, teşvikidir. Yani bir Müslüman için gereklidir. Onlar orada bizzat acı çeker ve sorumluluk alırken, bizim sadece dışardan destek vermemiz yetmez. Biz de ‘sakal’ diyerek taşın altına elimizi koyalım.”

Lehte aleyhte uzun tartışmalara sebep oldu bu teklif. Çoğunluk benimsemedi. Davamız adına böyle bir mücadele başlatmanın erken olduğu söylendi. Maslahata aykırı bulundu. Biz de bu gerekçeleri göz ardı etmediğimizden ısrar etmeyip sükut ettik.

Ama işin en ilginci ne idi biliyor musunuz? Ertesi günde okul müdürü beni koridorda yakaladı, yarı naz, yarı şaka, yarı ciddi ve zannımca yarı tehdit ile, “canını severim hocam, başımıza iş açma!” dedi.
Ben de acı mı tatlı mı olduğu bellisiz bir tebessümle yanından geçip gittim. İçimden geçen düşünceleri söyleyeyim mi? “Acaba şehirde başka hangi makamlar ve mekanlar duymuştu bunu aynı gecenin gündüzünde?”

Halimiz işte bu. İçler acısı. İçimiz dışımız casus dolu. Her sözümüzü “uzun kulakları” ile dinlemeye çalışıyor ve bunda da çoğu kez başarılı oluyorlar maalesef.

Olsun, elbette daha tedbirli olacağız, ama kuştan korkan darı ekmez, demirden korkan trene binmezmiş. Uçağa binmek de öyle, korkmaya gerek yok yani.

Yanlış olan “dolmuşa binmektir.” Bizim “Sakala Özgürlük” kampanyamız öyle değildir. Samimidir, kolaydır, yasaldır, zararsızdır, mümkündür, netice alınır cinstendir. Çünkü konjonktür müsaittir. Sebebini uzun uzun anlatmama gerek var mı?

Öyleyse geliniz bu “sakala özgürlük” kampanyasına katkı sunalım ve başarmanın sevinç ve kıvancını yaşayarak mutlu olalım.

Bir Müslüman olarak bu kampanyaya destek vermek kime ne kaybettirir?

Hiçbir şey kaybettirmez, bilakis çok şeyler kazandırır. En azından Allah Teâlâ’nın ve Resulünün rızasını kazandırır. Hakkın safında ve onun taraftarı olduğunu belgeler. Sebep olmakla kıyamete kadar amel defterinin sevap hanesini açık tutturabilir. Daha neler neler…

O yüzden, bu ülkede herkes bir şey yaparken hiçbir şey yapmadan sadece yapanların ganimetiyle geçinen kendini beğenmiş asalaklar, “asıl büyük meseleler halloldu da geriye bir tek sakal mı kaldı?” diyerek güya yazılarımızı eleştirmede çok haksız ve hikmetsizdirler. 
 
Onların yaptığı “dostlar eleştiride görsün” abesliğidir. Bu saçmalığı da zaten bekliyorduk kendilerinden. Çünkü çok iyi biliyoruz ki, yarın içkiyi, kumarı, zinayı… yazsak, bugün “faiz, içki, kumar, zina ve fuhuş halloldu da bir sakal mı kaldı?” diyenler, “İslam devleti kuruldu da sorun olarak faiz, içki, kumar, zina ve fuhuş mu kaldı? Bataklık dururken sivrisinek avlamak saçmalıktır” diyeceklerdir.

Nerden mi biliyoruz?

Çünkü “faiz, içki, kumar, zina ve fuhuş gibi meseleleri ayrı ayrı ele alarak kaçar tana makale yazdınız? yoksa sakal en önemli meselemiz de faiz, içki, kumar, zina ve fuhuş tali meselemiz mi?” diyenler, bizi en çok takip edip okuyanlardandır.  2007 den beri haftada üç kere yazıyorum burada. Nerden baksanız binden fazla makale demektir bu. İçinde her konu kaç kere işlenmiş üstelik. Bunu bilmezler mi?

Bilirler ama onlar nefis ve şeytanın atına binerek bir vazife üstlenmişlerdir. Evet, vazifeleri, nerde bir İslam derdiyle yazan, çizen, uğraşıp didinen varsa onu etkisiz kılmak için itibarsızlaştırmaya çalışmaktır. Yazıdaki inancı, fikri tenkit edemezler. Çünkü hakikat açık seçik ortada. Yapacakları yegane iş, alay, aşağılama, hakaret, iftira… ile zulmetme.

Benim işim yüreği yananlar iledir. Davası olanlar ile, çilesi olanlar iledir. Onları “Sakala Özgürlük” kampanyasına davet ediyorum. Bu son yazımda onlara rica ediyorum; az çok demeyiniz, İslam ve Müslümanlar için bir zerre bile olsa elinizden geleni yapınız. Zira yarın o zerreler bile terazide bir değer ifade edecektir.

Abesle iştigal eden mağrur ekabirlere gelince, “gölge etmesinler, başka ihsan istemez.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi