Demirkuş hava aydınlanırken geldi..

Demirkuş hava aydınlanırken geldi..

Hiç tahmin etmezdim, bu yüzden benim için sürpriz oldu. Meğer YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu askerlik görevini yerine getirmemiş.

Birbiriyle çelişen sağlık raporları sözkonusu. Gerçekten de sağlık durumu askerliğe elverişli değil idiyse bu tartışma kapanır gider..

Halkımız fiziki koşullar nedeniyle askerlik yapmamayı "çürüğe ayrılma" diye tanımlar.

Bu yüzden askerliğini yapmamış bir gence "olmamış, pişmemiş" bir adam olarak bakarlar, kız falan da vermezler. "Hele bir askerliğini yapsın gelsin" diye savsaklarlar..

Neyse ki YARSAV Başkanı'nın başına gelmemiş bu işler..

Bu tartışma yaşanırken Ankara'dan tanıdığım sahaflardan Ahmet Özcan'ın "Operasyon Var Bu Gece/Bir Komando Asteğmenin Güneydoğu hatıraları (Lotus Yayınları)" kitabını bitirmek üzereydim..

Özcan'ın şu cümlesi yaşanan her anın insan ruhunda açtığı yarayı işaret etmiyor mu?

"Demirkuş hava aydınlanırken geldi, yaralıları alıp gitti. Aklımda, çocuğun gözleri kaldı. Pusudaki gözleriyle, emanetin gözleri.."

YARSAV Başkanı çürüğe ayrılmasaydı askerliğini komando olarak yapacaktı. Karda kışta, dağlarda ölümle yüzleşecekti. Kader işte, kimine kavun, kimine kelek..

1993'te askere giden Özcan'ın yanık ve şiirsel dille anlattıkları içimi burktu. "Komşularımızın Zaza ya da Kürt olduğunu, Alevi ya da Sünni olduğunu , Arap ya da Laz olduğunu bilirdik. Bu, bizim için bir halk bilgisi, bir folklorik malzeme düzeyindeydi. Nüfus kağıtlarımızda yazmaz, okullarımızda okutulmazdı. Biz, bu ülkenin içerisindeki herkesin kardeşlik sözleşmesiyle Türk olduğuna inandık. Bu yüzden acımasızca yaptığımız bu kavgaların adına bile kardeş kavgası dedik." diye başlıyor söze..

Herkesi Türk bilen bir delikanlının "orda bir köy var uzakta, gitmesek de kalmasak da o köy bizim köyümüzdür" şarkısıyla ifadesini bulan Güneydoğu'da yaşadığı duygu ve izlenimlerini merak ediyorsanız, okumalısınız diyorum..

Askerlikten yırtmak için sahte çürük raporu alanların yahut yurt dışında çalışıyor görünerek sıyıranların yanı sıra ekabir çocuklarının görev yerlerinin şans eseri sorunsuz bölgelere çıkması her zaman tartışma konusu olmuştur. İşte Ahmet Özcan'ın böyleleri için de bir lafı var:

"Sırası gelenler gibi kuşandık, silahlandık, kurşunlandık, kurşunladık. Bir şeye yanarım; kuşanmamamızın içeriden kurşunlanmaya karşı, içimizdekileri kurşunlamak için olmasına. Bir de haklı sebepleri olmadan sırası gelmeyenlerin varlığına yandım. Sırası hiç gelmeyenlerin kurşunlanacak adres göstermelerine daha fazla yandım.."

Ahmet Özcan olmuş pişmiş bir adam olarak askerden sağ salim dönmeyi başardığında "Kürt sorunu"na eğilmiş.

"İmparatorluk Çökerken Yeni Bir Ulus Tahayyülü (Lotus Yayınları-Kent Kitap)" isimli kitabı böyle çıkmış ortaya.

Özcan bu kitabında 1918-1919 yılları arasında "Türkçe-Kürtçe" yayımlanan "JİN" dergisini ve yazarlarını incelemiş.

Dergide Türk-Kürt birlikteliğini savunanlar kadar, Kürt ulusçuluğuna vurgu yapanlar da var elbet..

Hiç kuşkusuz Osmanlı imparatorluğu'nda modern anlamda Kürt etnik milliyetçiliğine yapılan vurgular birinci cihan harbi sonunda ortaya çıktı.

Dağılan bir imparatorlukta her grubun etnik milliyetçiliğe savrulduğu bir dönemde çıkmış JİN dergisi.

Bugünkü Kürt meselesini anlayabilmek için JİN'e bakmak lazım. Ahmet Özcan da öyle yapmış. İlginç bulacağınızdan eminim.


Yutkeviç'in yutkunduğu an...


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sayesinde Rus yönetmen Sergey Yutkeviç'in çektiği "Türkiye'nin Kalbi-Ankara" belgeseli de gün yüzüne çıktı.

Hayırlı uğurlu olsun..

Atatürk'ün talimatıyla "Cumhuriyetin Onuncu Yılı" vesilesiyle çekilen belgesel kıytırık nedenlerden ötürü uzun yıllar yasaklanmış.

Tıpkı Kemal Tahir'in filme çekilen, ancak haşır huşur yakılan Yorgun Savaşcı'sı gibi.

1969'da TRT'den Varlık Özmenek ortadan kaybolan bu belgeseli Ankara'daki Sovyet Rus elçiliğinden istemiş, onlar da bulup buluşturup vermişler.

Gelin görün ki dönemin TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak belgeseli yayından kaldırtmış.

O belgesel şimdi Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde. Büyük bir merakla seyrettim.

O kadar da korkulacak, yasaklanacak, ahım şahım bir belgesel değilmiş..

Onuncu Yıl törenleri, Onuncu Yıl Marşı, Enternasyonal marşı , Atatürk, İsmet Paşa, Rus mareşalı Voroşilov falan bir arada. Türk-Rus dostluğunun izlerini taşıyan tipik bir Sovyet belgeseli.

Yani kimse o belgeseli seyrederek komünist falan olmaz. Ama işgüzar TRT genel müdürü "bu film ancak Moskova'da gösterilir" diyerek yayından kaldırtmış işte.

Yutkeviç'in çektiği belgeseller arasında "Ankara - serdtse Turtsii" adıyla yer alıyor bu film.

Sovyet "devrim filmleri" yönetmenleri arasında yer alan Yutkeviç'in "Otello" ve "Lenin Paris'te" adıyla çektiği başka filmler de var. Yutkevich'in Osmanlı'ya isyan eden "İskender Bey"i de aynı isimle filme çektiğini de hatırtlatmalıyım. Bu film de 1950'lerde Arnavutluk'ta da gösterilmiş.

Abidin Dino'nun film çekimlerinde dekoratör ve ressam olarak çalışması için Sovyet Rusya'ya davet eden de bu Yutkoviç'miş.

1985'de ölen Yutkeviç, Atatürk'ün isteğiyle çektiği belgeselin 1969'da apar topar yayından kaldırıldığını öğrendiğinde yutkunmuş mudur?

Yoksa bir Moskova'ya, bir Ankara'ya bakıp kıs kıs gülmüş müdür? Kimbilir!


Ergenekon replikleri


Ergenekon İddianamesi'nin eklerinde yer alan telefon görüşmelerinde ilginç replikler yer alıyor. Yanlış anlaşılmasın, iddianame eklerinde yer alan telefon görüşmelerinde adı geçenlerin tümü sanık falan değil..

Koç Holding'in eski yöneticilerinden Can Kıraç farklı fotoğraflardan kolajlar yapıyor madem, ben de ayrı ayrı telefon görüşmelerinde yer alan repliklerden bir kolaj yapayım da biraz tebessüm edelim dedim.

Hasan Yalçın:

Aloo ben Türkiye kuvvayı milliyeden Hasan Yalçın..

* * *

Erkut Ersoy:

İyi günler Özel Büro gurubundan arıyorum ben Erkut Ersoy İstihbarat Grup Lideriyim..

* * *

Ümit Sayın:

Yarın da gaz alma operasyonu var Tandoğan'da Tuncay Özkan..

* * *

Sevgi Erenerol:

İyi mitingler sonra bana söylersiniz kaç kişiydiniz..

* * *

Kemal Alemdaroğlu:

Bu iş bu iş milli demokratik devrimle biter..

* * *

Ümit Sayın:

Evet martta hocam, kötü kedi Şerafettin darbe yapıyormuş..

* * *

Kemal Alemdaroğlu:

Fırtına öncesi sükunettir..

* * *

Ümit Sayın:

28 Şubat'a bir de 29 şubat lazım. O da dört yılda bir gelir..

* * *

Kemal Alemdaroğlu:

Sonra üst taraftan olmayacak bu iş alt taraftan olacak..

* * *

Doğu Perinçek:

Birinci tercih bere abi, birinci tercih bere olsun.. Biraz haşmetli görüntüsü falan kaliteli olsun..

* * *

Fuat Turgut: :

Eee biz bu Ergenekon'dan çıkarız abi..

* * *

İlhan Selçuk:

Koç'a gidicem..

* * *

Emre Kongar:

Yav çok, çok şeysiniz, muzırsınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi