Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

ABD ve İsrail için Gürcistan niye bu kadar önemli?

ABD ve İsrail için Gürcistan niye bu kadar önemli?

Bu konuda yazılmadık yazı, söylenmedik söz ve yapılmadık yorum kalmadı... Hemen herkes olayı en ince ayrıntısına kadar değerlendirip muhtemel sonuçları üzerine yorumlar yaptılar... Ama yazılıp-söylenenler benim değerlendirme yapmama engel değil...

Olay malûm; Rusya'nın, 8 Ağustos'ta Gürcistan'a saldırması!.. Peki, Rusya, Gürcistan'a niye saldırdı!..

Elbette Güney Osetya'yı işgale kalkıştığı için...

Peki, Gürcistan, niye Güney Osetya'yı işgal etmeye kalkıştı?..

Dahası, bu işgal girişimi “kendisinin bir tasarrufu” muydu, yoksa “birilerinin hatırına” mı?..

Biliyorsunuz, bu “işgal girişimi”ne Rusya'nın verdiği karşılık hayli sert oldu... Hani, Gürcistan hedeflerine saldırıp; taş üstünde taş bırakmadı dense yeridir.

İşin garip tarafı; Gürcistan, kelimenin tam anlamıyla “sap gibi ortada kaldı!”

Hani, “güvendiği dağlara karlar yağdı” denilir ya, Gürcistan, ABD'den de, AB'den de, NATO'dan da umduğu desteği göremedi.

Bütün kuruluş ve ülkeler, Rusya'nın Gürcistan'a saldırısını “dillerinin ucuyla” protesto ettiler.

çünkü Rusya; hemen herkes kabul etmeli ki, bu konuda son derece “dik bir duruş” sergiledi.

“Tehdit”lere pabuç bırakmadı!..

“Saldırı”lara anında “misilleme”de bulundu.

Bütün bunların ötesinde, Vladimir Putin'in ağzından, “ABD ve Avrupa'ya rest” çekilip; “Dünya, Amerika ve Avrupa'dan ibaret değildir” denildi ki, doğrusu, hiç kimse bu kafa tutmaya “verecek bir cevap” bulamadı...

AB LİDERLERİNİN BRüKSEL ZİRVESİ
Evet, bulamadı; çünkü Rusya'nın elinde “petrol” ve “doğalgaz” gibi iki müthiş silah vardı, bunların “avantaj”ını da çok iyi kullandı.

Kullandı ki;

Dün Brüksel'de bir araya gelip “Rusya ile ilişkilerin geleceğini masaya yatıran” Avrupa Birliği liderleri, “Rusya'ya yaptırım” uygulamakta, “son derece isteksiz”di!..

Gözlemcilerin değerlendirmesi şöyleydi:

“Toplantıdan, doğalgaz ve petrol kartlarını elinde tutan Rusya'ya yönelik yaptırım kararı çıkmasına küçük bir ihtimal gözüyle bakılıyor... Uzmanlara göre AB'nin, en büyük gaz ve petrol tedarikçisine yaptırım uygulaması, Moskova'dan çok Avrupa ülkelerine zarar verecek. Ancak özellikle Doğu Avrupa ülkeleri, şu seçeneklerin gözden geçirilmesinde ısrar ediyor:

* AB ile Rusya arasında, 15-16 Eylül'de Brüksel'de yapılacak, geniş kapsamlı ortaklık anlaşmalarının masaya yatırılacağı yeni tur görüşmelerin iptal edilmesi veya ertelenmesi.

* Avrupa'ya seyahat etmek isteyen Rus vatandaşlarına daha sıkı vize uygulanması.

* Rusya'nın, Dünya Ticaret örgütü'ne üyelik başvurusuna destek verilmemesi ve G-8'deki rolünün sorgulanması.

* 2014 olimpiyatlarının, Rusya'nın Soçi kentinde düzenlenecek olmasından duyulan kuşkunun ifade edilmesi.”

Gördüğünüz gibi, AB liderleri bu “seçenek”ler üzerinde duruyor ama, bunları “dillerinin ucuyla” seslendiriyorlar!..

çünkü, Putin'in;

“Dünya, ABD ve Avrupa'dan ibaret değil” şeklindeki sözleri, hiç de yabana atılır bir “uyarı” değil!..

SOROS, SAAKAŞVİLİ’Yİ NİYE DESTEKLEDİ?
Tabiî, ABD'nin ve AB'nin cılız tepkileri, “onlara güvenerek” Güney Osetya'ya saldıran Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili'yi hayal kırıklığına uğrattı...

çünkü Saakaşvili, Güney Osetya'ya saldırırken, “Rusya'nın kendine saldıracağını” elbette biliyordu...

Evet biliyordu ama, şunu da bekliyordu:

“ABD ve AB yardım eder!”

Peki, Saakaşvili ABD ve AB'ye niye bu kadar güveniyordu?..

İşte burada, “Saakaşvili'nin portresi”ne bakmak ve “geçmişini hatırlamak” gerekir!..

Ama ondan da önce George Soros'u hatırlayalım:

Soros’u biliyorsunuz, dünyaca ünlü borsa spekülatörü... Ama onu, daha çok “Türk askeri” ile ilgili sözlerinden tanıyorsunuz...

Malûm; “Türkiye, IMF’nin stratejik müttefikidir... Türk ordusu ise Türkiye’nin en iyi ihraç kaynağıdır” demiş ve bu sözler, o günlerde yoğun tartışmalara yol açmıştı.

Bir de; “Gürcistan seçimleri” esnasında gündeme gelmişti Soros!.. Gürcistan’daki seçimlerde; Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze’nin yıkılışı, her ne kadar, “halk devrimi” veya “kadife devrim” olarak yutturulmaya kalkışılsa da; Soros’un, bu seçimler için “milyonlarca dolar” harcadığı biliniyordu!..

Nitekim, Şevardnadze devrildi ve yerine Mihail Saakaşvili getirildi!..

Saakaşvili malûm;

ABD’de eğitim görmüş bir hukukçu. Koltuk hırsını gizleyemeyen, 40 yaşındaki Saakaşvili; amacının, Gürcistan’ı Batılılaştırmak olduğunu öne sürüyor.

ABD’de; önce Columbia üniversitesi’ni, ardından da George Washington üniversitesi’ni bitiren Saakaşvili’nin eşi Hollandalı bir Yahudi!..

ABD’nin ardından da Fransa’da eğitimine devam etmiş olan Saakaşvili’nin, George Soros’un vakıfları tarafından açıkça desteklendiği biliniyor.

Soros’un, Arjantin, Venezüella ve Kolombiya’da da çeşitli krizlerle demokrasi adına darbelere adı karıştığı meçhul değil!..

Bu durumda;

George Soros için, pekalâ “Dünya Gizli Devleti’nin Temsilcisi” demek mümkün!..

Ve hatta;

“Gizli Yahudi Devleti”nin para babası demek de mümkün!..

Dahasını demek de mümkün;

Efendim;

Macaristan asıllı Yahudi bir ailenin çocuğu olan George Soros, Avrupa’da pek çok ülke gezdikten sonra ABD’ye gitmiş ve burada borsa spekülatörlüğü ile kısa sürede ABD’nin bir yılda en fazla kazanan zengini unvanını almıştı.

Tabloyu netleştirelim:

Mihail Saakaşvili ABD'de ve Avrupa'da eğitim görmüş bir adam...

Saakaşvili'nin karısı, Hollandalı bir Yahudi!..

Saakaşvili'yi Gürcistan'ın başına geçiren George Soros da bir Yahudi!..

Soros, Wall Street Journal gazetesine verdiği 2 sayfalık bir ilânda özetle diyordu ki;

“Açık toplum çalışmalarından edindiğim tecrübeyle söylüyorum ki; hiçbir yere, askerî müdahaleyle demokrasi götürmek mümkün değildir!”

Doğru söylüyordu...

Herhangi bir ülkeye, “askerî müdahale ile demokrasi geldiği” gerçekten de vaki değildi.

Peki, nasıl gelirdi demokrasi?..

“Para” ile!..

“Yerli uşaklar”la!..

Ve de;

“Kadın”larla!..

Soros, bunu Gürcistan’da başarmıştı... “ABD’de eğitilmiş” Saakaşvili’yi, önce “Gürcistan’ın bağrı”na sapladı!.. Sonra da, “Hollandalı Yahudi”yi koynuna soktu!.. Yani, bir anlamda, “Yahudi Devleti” kurdu Gürcistan’da!..

GüRCİSTAN’A İHTİYAçLARI NEDEN?
Bu bilgileri aktardım ki; “tablo”yu gayet net görebilesiniz...

Gördüğünüz gibi;

Saakaşvili'yi destekleyen ABD'nin, AB'nin ve Soros üzerinden İsrail'in, "Gürcistan üzerinde hesapları" var!..

Sahi; hem ABD, hem AB ve hem de İsrail; acaba Gürcistan'a niye bu kadar önem veriyor?.. üstelik, "Rusya'yı kızdıracak" kadar!..

İşte bu soruya cevap arıyordum ki; Genel Yayın Yönetmenliği'ni ömer özkaya'nın yaptığı "Türk Haber" adlı "dış politika" ağırlıklı günlük gazeteyi görünce, kafamdaki birçok soru cevabını buldu.

Gazetede, American Chronicle'den Ian Brockwell'in, "İran'ı vurmak için Gürcistan'a ihtiyaçları var" başlıklı yazısı dikkatimi çekti...

Başlığın altında şu cümle vardı:

"Gürcistan'da halen görevde olan kabinenin çoğunluğu, aynı zamanda İsrail pasaportu taşıyor."

Sanıyorum, aktardığım son iki cümle her şeyi açıklamaya ve her şeyi anlamaya yeterlidir...

Ama yine de, buyurun o yazıyı birlikte okuyalım:

"ABD’nin neden Gürcistan’la bu kadar ilgilendiğine dair elimizde iki neden var: Petrol boru hattı ve Rusya’ya sınırı olan bir ülkeyi daha ele geçirmek.

Ancak üçüncü bir neden daha var ve bu sadece ABD’yi değil, İsrail’i de ilgilendiriyor.

Bush yönetimi uzun zamandır İran’a saldırmak için bir bahane arıyor, tıpkı Irak’ta yaptıkları gibi, amaçları da daha fazla petrol çalabilmek.

Ancak İsrail bundan ayrıca bir pay istiyor. Gürcistan’daki boru hattı İsrail’e petrol akıtsın ki Tel Aviv bunu başka ülkelere satabilsin.

İran’a saldırarak ve zorla rejim değişimi umuduyla, İsrail petrolden aldığı paydan -Irak’ta olduğu gibi paylaşıldığında- kâr edecek ve Orta Doğu’da İsrail'in ve ABD'nin ihtiraslarını engelleme potansiyeli olan yegane ülkeyi de silmiş olacak.

İsrail’in Gürcistan’la güçlü askeri ilişkileri var ve İran’a saldırmak için bu ülkeyi kullanma planları yaptı. İsrail silahları senelerdir Gürcistan’a giriyor.

Bunlardan bir kısmını yakın zamandaki Rusya’yla olan savaşta izledik. Ancak Gürcistan’daki birçok askeri bölgeyle birlikte kullanılacak ekipmanı da yok eden Rusya, İsrail/ABD planlarını bozdu.

ABD ve İsrail’in İran'a saldırı için belirledikleri bir tarihleri bulunuyor ve bu programa yetişebilmek için kaybedilen askeri yapı ve teçhizatın mümkün olan en kısa sürede yerine konulması ve havaalanlarının tamiri mecburiyeti var.

Halen görevde olan Gürcistan hükümetindeki kişilerin birçoğu Yahudi ve çoğu çifte pasaport taşıyor.

İki pasaport taşıyanların “sadakatlerinin” nereye olduğu sorgulanır ancak eğer bu pasaportlardan birisi İsrail’se cevap basittir.

Sadakatleri öncelikle İsrail’edir!

ABD hükümetini İran’a saldırmaya zorlayanların çifte vatandaş olmaları da belki de bir tesadüf değil.

Bunu Amerikalıları ve Birleşik Devletler'i korumak için mi, yoksa İsrail’e getireceği kazanımlarla daha çok mu ilgilendiklerini sorma ihtiyacını bile duyuyor muyuz?

Tabii ki durumun bu olmadığı rolüne yatabiliriz (ki genelde bunu yaparız) çünkü “İsrail karşıtı” ya da “Anti-Semitik” olarak yaftalanmaktan korkarız. Ne kadar süre daha boğazımızda bu bıçakla yaşamaya devam edeceğiz?

Ne zaman her şeyi olduğu gibi anlatma cesareti bulabileceğiz?

BüTüN YOLLAR İSRAİL’E çIKIYOR!
Ian Brockwell'in bu tesbitlerinden sonra daha fazla söz söylemeye gerek var mı?..

"Fotoğraf"a tekrar bakalım:

* ABD ve Avrupa'da eğitim görmüş Mihail Saakaşvili'yi Gürcistan'ın başına geçiren, "Yahudi asıllı ABD'li spekülatör George Soros"tur!..

* "Gürcistan'ı Batılılaştırma" hayali içindeki Saakaşvili'nin karısı, "Hollandalı bir Yahudi"dir!..

* Saakaşvili'nin kabinesindeki "bakan"ların çoğu ya "Yahudi"dir ya da "hem Gürcistan, hem de İsrail pasaportu" taşımaktadır!..

* ... Ve fotoğraftaki son kare: "ABD'yi İran'ın üzerine saldırtmak" isteyenler de "çift pasaportlu"dur... Evet, onların hem İsrail, hem ABD pasaportları vardır!.. çünkü "İran'ın vurulması" İsrail'in çok işine gelecektir...

Bu ayrıntılardan sonra, öyle sanıyorum ki "oyun" ortaya çıktı!..

Rusya, işte bu oyunu bozdu!..

Söz yalama olunca!

Atalarımız; "Bin düşün, bir söyle" demişler ya, Bay Deniz Baykal, bu kurala uymadığı ve hatta tam tersini yapıp; "Bin söyle, bir düşün" kuralını uyguladığı için, şimdi bin dereden su getirmeye çalışıyor.

Malûm, yeni Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, devir-teslim esnasında "Atatürkçülük ve laiklik"le ilgili sözler sarfetti ya, Deniz Baykal lâf yetiştirmekte gecikmedi... Adeta; "Konuşuyorsun da ne oluyor?.. Bak, ben de konuşuyorum ama değişen bir şey yok... Sen konuşunca da bir şey değişmeyecek...

Konuşma da, gereğini yap!" deyip, resmen ve alenen "darbe siparişi" verdi!..

Ama, şimdi ne diyor?..

"Hayır" diyor, "Ben darbeye davetiye çıkarmadım!"

Olabilir... Ama bir insanın "ne dediği"nden ziyade, "sözünün nasıl anlaşıldığı" önemlidir!..

Bay Baykal da; ya sözünün arkasında durmalıdır, ya da düşünerek konuşmalıdır!..

çünkü, "yalama olmuş söz"e çare yoktur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi