Tutuklu paşalara 'insanî' ziyaret

Tutuklu paşalara 'insanî' ziyaret

Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'a 'TSK adına yapılan ziyaret' çok tartışılacak.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi 'insanî bir ziyaret' olmasını dilemek lazım. En azından insanî boyutta kalması, farklı sonuçlar doğurmaması gerekiyor. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un ayağının tozuyla yaptığı icraat üzerine lehte konuşanlar da eleştirenler de bir sürü anlam çıkarıyor. Tartışmalı jest her ikisine de imkân tanıyor. Olay, insanî boyuttan çıktığında oluşan tablo hiç iç açıcı olmayacak.

Başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere bütün kurumlar ve kişiler yıpranacak. Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil'in yargılanması ile üst düzeye çıkan ve Ergenekon soruşturmasında perçinlenen, 'TSK suçla ve suçluyla arasındaki mesafeyi korur' yargısı yara alacak. Halen silah altında bulunanların, tutuklu paşalarla empati yapıp, 'terörle mücadele ediyoruz. Başımıza bir iş gelirse sahipsiz mi kalacağız?' düşüncesine kapıldıklarını yazanlar haklı değiller. Terörle mücadele edenleri devletin ve TSK'nın yüzüstü bıraktığına dair örnek yok. Tersine en yakın misal emekli Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın zırhlı arabası. Tutuklanana kadar Eruygur ve Tolon da askerî tesislerde ve azami koruma altında yaşıyorlardı. Başlarına gelen işin terörle mücadeleyle alakası bile yok. Empati yapılacaksa şaibeli şekilde suikastlara kurban giden askerlerle kurulmalı. Kaldı ki Ergenekon soruşturması bunların da bazılarını aydınlatacak gibi duruyor. Daha dün bir emniyet müdürü fuhuş çetesine üye olmaktan tutuklandı. İsnat edilenlere bakıldığında çok daha hafif ve adi suçlar; ama Emniyet Genel Müdürlüğü'nün kurumsal bir destek ziyareti yapacağına ihtimal vermiyoruz. Sokak ortasında tartıştığı adamı öldüren genç polisle arkadaşlarının vedalaşması da haklı tepkilere yol açmıştı.

Kandıra jesti insanîlik sınırlarını aştığında Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ'u da yıpratacaktır. Bazılarının söylediği 'Gelir gelmez güç ve iktidar alanının sınırlarını belirliyor. Önceki dönem daralmış alanla yetinmeyeceğini gösteriyor.' tezi doğru çıkmamalı. Org. Başbuğ'un, bu adımın selefi Büyükanıt'ı eleştirmek için pusuda bekleyenlere fırsat vereceğini kestirmediği düşünülemez. Nitekim bu minvalde atışlar hemen başladı. TSK'daki ast üst ilişkisi, saygısızlık olarak algılanabilecek pasları vermeyi engeller. Ayrıca genelkurmay başkanı TSK'yı tek başına yönetmez, 'komuta kademesi' ifadesi rastgele bir söylem değildir. Komutan'ın en yakın çalışma arkadaşı ise halefi olan Kara Kuvvetleri Komutanı'dır. Yeni komutanın devri sabık oluşturma şansı hem yoktur hem de şık değildir. Başbuğ, Büyükanıt'a atılacak her golün aslında kendi kalesine olacağını göz ardı etmeyecektir.

Paşa ziyaretine farklı anlamlar yüklemek, hukukun üstünlüğü düşüncesine ve yargının bağımsızlığı ilkesine gölge düşürecektir. Sanıkların lehine çıkacak kararlar yargının etki altında kaldığını, tersi durumlar ise yargının TSK ile inatlaştığını mı gösterecek? Konunun bir an önce gündemden düşmesi, hatta yapılmamış farz edilmesi gerekiyor. Sivil alanın namusunun korunması adına da insanî boyutla sınırlamak kaçınılmaz. Aksine tezler göz ardı edilemeyecek cinsten olsa da biz 'insanî ziyaret' seçeneğine inanmak istiyoruz.

YARSAV NOTU: Yargıtay Savcısı ve Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun 'çürük' raporuyla ilgili gelişme/meleri ibretle izliyoruz. Tam celp döneminde yüzlerce genç güle oynaya askere giderken ve maalesef her gün birkaç tane fidan bayrağa sarılı olarak toprağa verilirken... Ömer Bey'in dosyası iki bakanlığın top çevirmesine dönüştü. Askerî savcılıktan henüz ses yok. Halkı askerlikten soğutmanın daniskası. Ömer Bey, kendini savunurken "Raporlardaki hataları ben mi yaptım?" diyordu. O haklıysa, raporu yazan, ona göre işlem yapan ve hâlâ doğru kabul edenlerden hesap sorulsun. Yeni Genelkurmay Başkanı'mız bu konuda da bir jest yapar mı acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi