Cihangir İşbilir

Cihangir İşbilir

Tavladan satranca…

Tavladan satranca…

Toskana’lı romancı Mario Mazzanti’nin bir polisle seri katilin ‘oynadığı’ satrancı yazdığı “Şah Mat” isimli gerilim romanında dediği gibi “Her bir hamlenin bir insan hayatının kaybolmasına sebep olduğu umutsuz bir satranç oyunu” ndan daha korkunç Ortadoğu’da oynanan! Her hamlede yüz, bin, on bin kişinin ölümünün sıradanlaştığı bedbaht coğrafya! Her hamlenin cinayetlere sebebiyet verdiği yahut hamlelerin cinayetlerle, toplu katliamlarla, vahşi infazlarla yapıldığı nimetli ve mihnetli diyar!

Bernard Lewis, “Ortadoğuda tavla en favori oyundur, eğitimli kişilerin tercihi satrançtır” derken bölgedeki aktörlerin tüm istikballerini ‘zar’a bağladığına mı işaret ediyordu yoksa bölge insanını mı aşağılıyordu? 

İkisi de mümkün 99’luk istihbaratçı-tarihçi Ortadoğu uzmanı için… 

Ama gerçek şu ki, bölgeyi, dünyayı bir satranç tahtası gibi görecek stratejik bir zihniyetten uzun yıllar boyunca uzaktık biz. Başkalarının kurduğu satranç tahtasında bazen piyon, bazen kale, bazen fil, bazen de at olabildik ancak. Ama asla vezir ve şah olamadık bugüne kadar. Kendi oyunumuzu kendimiz kuramadık hiç. Daima reaksiyon, hep refleks ve sürekli karşı hamle peşinde koştuk. Proaktif olamadık hiç. Strateji, geçmişteki çoğu ‘emanetçi’ hükümetler için en kayıp meta idi… 

NE DEĞİŞTİ, NE BEKLİYORUZ?

Henüz ‘oyun’u yönlendirecek köklü bir değişim vukubulmasa da en azından ‘tavladan satranca’ geçecek bir inkılap yaşamamız gerektiğini ve onlarca hamle ilerisini hesap edecek bir ‘stratejik zihniyet’e ihtiyacımız olduğunu ve aktörlerin motivasyonlarını etkileyen faktörlerin neler olduğunu az-çok öğrendik ve çok acı tecrübelerle gördük son yıllarda. Her doğru hamle esnasında masayı devirme teşebbüsünde bulunan vesayetçi odakları tespit ettik hiç olmazsa. Şimdi bu iç ve dış mihrakların zararlarını bertaraf etmekle ve şartları normalleştirmekle meşgulüz. Henüz muhataplarımızı şaşırtacak ve düşündürecek hamleler yapamadık; ama yapma ihtimalimiz belirdi. Son yıllardaki koparılan fırtınalar biraz da bundan zaten.

Türkiye’nin Afrika ve Güney Amerika açılımları, enerji transferindeki devasa adımları, Mısır’da darbeye, Suriye’de Esed rejimine, Filistin’de İsrail’e karşı bazen tek başına kalsa bile ilkeli duruşu, Kafkasya ve Balkanlar’da tarihe geri dönüş isteği, İran ve Irak’taki iyi niyetli çabaları, tüm dünyada mazlumdan yana olma iradesi, Birleşmiş Milletler’in yapısının ve uluslararası sistemin en yüksek perdeden sorgulanması bir diriliş ve uyanış kıpırdanmaları olmakla beraber yeni dönemde satranç oyununu kurma, oynama ve sonuç alma arzusunun yansımalarıydı hep. 

REMEL VE HERVELE

Şimdi biraz da gücümüzü farketme, kimliğimizi keşfetme ve güçlü görünme dönemini yaşıyoruz. Bunun için tavaf ve sa’yde yapılan remel ve hervele gibi hızlı, çalımlı ve heybetli yürüyoruz. Bize zorla ezberletilen ezikliği, ürkekliği, korkaklığı ve aşağılık komplekslerini üzerimizden atmaya çalışıyoruz. 

Umuyoruz ve inanıyoruz ki bu hâl, ataletten ve izmihlalden kurtulmamıza, şevk ve gayretimizin artmasına vesile olacak ve eski ihtişamlı devlet ve şevketimizi yeniden kazanacağız.     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cihangir İşbilir Arşivi