Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Lacivert elbiseli kravatlı siyaset

Lacivert elbiseli kravatlı siyaset

7Haziran genel seçimleri artık yaklaşıyor. Kafa beyin yerine eski usul lacivert elbiselerle kravatlaşma rağbette ise vay bu ülkenin haline. Demektir ki, yine ödünç oylarla sancılı bir dönem geçireceğiz...

Geçmişte neleri gördük, umarım aynılarını bu seçimde görmeyiz.

Görmeyiz desem de, kartallar yine yükseklerde uçuyor, yine lacivertlilere, topa açıktan şut çekmesini becerenlere rağbet var.

Mebus maaşları yağlı ballı olunca da elindeki işi bırakandan tutun da ipini koparan dört nala koşup geliyor. Hele de Meclis yemekhanesi yedi ceddine bir ömür...

Arpalık nevinden iki yemekhane dikkatimi çeker, birisi orduevleridir, diğeri de Meclis.

Menderes gibi başarılı bir başbakanın eksiği şüphesiz devleti ayakta tutacak sağlam ve de liyakatli kadrolardan yoksun oluşu idi. Sonuçta her şey imiğinde düğümlendi.

17 Aralık dediğimiz darbe girişiminin de altında bu var.

Hele de madem Hakan Fidan bu işlerde mahir, milletvekili çok mu önemli?

Hadi şöyle soralım, ikinci bir Hakan Fidan’ın var mı?

Gelen gideni aratmayacaksa eyvallah...

Sene güvencesi dersen 33 sene 13 seneden elbette ki büyüktür.Sonuçta Sultan Abdülhamid gibi bir dehanın tek eksiliği kadrosuzluk idi.

İttihatçılar’la düşüp kalkması sonucu en büyük kötülüğü en çok yakına getirdiklerinden gördü. Şimdi de öyle değil mi? En yakındakiler paralelleştiler.

Sultan Hamid’in hallini, yedi defa sadrazam makamına getirdiği nankör Sait Paşa denilen hain, İngiliz elinden çıkan azil fetvasını okuyarak oylamaya sunmuştur.

 Oylayanlar içerisinde keza Sultan’ın lütfüne, ikramına mazhar olanlar da vardı. 

Onlar da utanmadan sıkılmadan parmak kaldırdılar.

Tek bir kişi hariç... Ayan azasından Rum asıllı Yorgiyadis Efendi.

O kadar hainin içerisinde ayağa kalkarak:

“Yazıktır, günahtır...” diye bağırdı.

Fakat: “Alçak, hain, mürteci...” gibi ağır ithamlar altında susmaya ve salondan çıkmaya mecbur edildi. (Tarih Sohbetleri. Cemal Kutay.) 

Tarih bu hali ile tekerrür etmesin istiyoruz...

Malum, AK Parti konusunda herkesin söylediği: 

“Ben oyumu o adamlara değil, Erdoğan’a verdim.”

İşte bu güven... Kimilerini değişik dallarda görünce üzülüyoruz.

Öyle ya, devleti paralel sarmışsa sen neredeydin?

Bir gün değil iki ay değil tam 12 yıl uyumak. Yıkılışın, dökülüşün mazereti hiç olmaz...

Çoklarından duyuyorum:

 “AK Parti geçmiş dönemdeki gibi kişilere görev verdiği takdirde bu partide artık biz yokuz. Hadi şimdiye kadar mecbur olduk, mahkum olduk bundan sonrasında değiliz.”

Sayın Davutoğlu top sende.

Davutoğlu’na başarıları nedeniyle geçmişte “Küçük Osman” demiştim, umarım şimdi de “Büyük Osman” olur. İlkeden sapmamak, doğru yoldan gitmek, ihlas ve samimiyet...

Bir bakıma da had ve hudut meselesi...

Yaşı ilerlemiş olmamasına rağmen Melih Gökçek’in siyaseti bırakma kararını olumlu bir girişim olarak görüyorum. Keşke tezgâh başında uyuklayacak kadar yaşları ilerleyenler de ibretleşse.  Hatta üç dönem yapanlar da geriden gelen gençlere yer vermiş olsalar. 

Ne gezer, aksine Genel Merkez yaşlılarla dolup taşıyor.

Önümüzde anayasa değişikliği ile başkanlık sistemi var.

Bastonlular, lacivert elbiseliler, kravatlılar yine de rağbette ise korkarım her ikisi de yatar, bu devir de hazin bir şekilde noktalanır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi