Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Hamaset Edebiyatı Şahane… Şah’a ne?

Hamaset Edebiyatı Şahane… Şah’a ne?

Kod adı «Şah Fırat Operasyonu…» Türkçesi ile işin aslı, «Daeş» (Ad'Davlat al-İslamiya fil-‘Irak ve eş-Şam) terör örgütü tedirginliği ile Süleyman Şah Türbesi’nin Nakli Harekâtı.

Askerî harekât olarak mükemmel, kusursuz bir naklliye olduğu söylenebilir. Emekli bir asker olarak bendenizin kanaati bu yöndedir. Lâkin.. Siyasî açıdan çok tartışılır, zaten tartışmalar ayyuka çıktı, devam da edecektir..

Fakat bu tartışmalarda kabahat iktidarındır. “Kimsenin burnu kanamasın. Ülke hiç yoktan Ortadoğu bataklığına çekilip kirli bir savaşta taraf olmasın diye yaptık, hem bakın türbe hálâ Suriye topraklarında..” şeklindeki savunmalar o kadar yersiz ki..

Muhterem kardeşlerim, pek kıymetli iktidar partisi… Siyasette acemi değilsiniz.. 12 yıllık bir iktidar partisine bu hataları yapmak yakışıyor mu Allah aşkına?

Muhterem başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nu hem kişilik hem ilmi hüviyeti ile çok severim. Türkiye için bir kazançtır zat-ı álîleri. Ancak bu asırda ve bunca politika madrabazı arasında «tek adam», «yalnız adam» siyasî intihardır.

Muhterem efendim, zat-ı álîlerilerine akıl vermek haddimize değil. Lâkin malûm álîleri olduğu üzere «siyaset meydanı» anlam olarak «idam meydanı» demektir. Bu hem lafzen böyle, hem işin mahiyeti itibarıyla da gerçekten böyledir. Kuvvetli yardımcıları, üstün bir kurmay heyeti olmadan bu yılanlı kuyuda sağ kalmak muhaldir..

Ord. Prof. Ali Fuad Başgil hoca, «27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri» kitabına (Yağmur Yayınevi, İstanbul 1966) merhum Adnan Menderes’e ait şu veciz sözle başlar: «Politika yolunda ilerledikçe gördüm ki, iktidar ateşten bir gömlekmiş..» Bu sözde büyük hikmet vardır. Nitekim merhum başbakan bu ateşten gömlek ile darağacında (şehiden) can vermiştir.

Sayın cumhurbaşkanı, zat-ı álîlerinin makamında iken “biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık” demişlerdi. Büyük badireler atlattı ve görünen o ki bunlar bitmiş de değil. Baksanıza ailesine bile rahat yok. Bu yüzden çok dikkatli olmalı, çok akıllı ve üstün bir kurmay heyeti ile birlikte çalışmalısınız.

Süleyman Şah bahane… Onların niyeti sizin başınızı yemektir. Getirmeseydiniz de Daeş’in (IŞİD) kadrine uğransaydı yine üstelik çok daha kötü saldıracaklardı. Hem zaten bu türbe nakli işinde savunma yapmanıza hiç gerek yok.

Biz askerler «en iyi savunma taarruzdur» deriz. Demem o ki, ille de savunma yapacaksınız bunu taarruz ederek yaparsınız. Nasıl mı?

Sizin taaruzunuz şöyle olmalıydı:

«Efendiler, tamam türbeyi getirdik, belki de hata ettik. Belki asıl yapmamız gereken Suriye’ye girip Süleyman Şah türbesinin olduğu paralele kadar Suriye topraklarını ülkemize katmaktı… Bunu yapmayı biz de çok arzu ettik ama size güvenemedik. Bunu yapmaya kalkışsaydık zıp zıp zıplayacak ve bize “ne yapıyorsunuz, Osmanlıcılığınız çok oldu artık… fetihler mi başladı? Komşu ülkenin topraklarını işgal etmek ne demek” diyecektiniz.»

Sonra ellerinizi kuvvetle kürsüye vurup, «Efendiler, at sahibine göre kişner, iktidar muhalefetine göre kahramanlık gösterir. Siz bizden daha kahraman olacaksınız ki biz bunlara cesaret edebilelim. O yüzden bizi tenkid edip durmayın. Korkak bir muhalefeti olan iktidar için bu kadarı bile büyük başarıdır…»

Onların hamaset nutuklarına verilecek en güzel cevap buydu…
Haddimi aştıysam özür dilerim efendim..
*  *  *
Muhterem okurlarım, “pekâlâ Türk Silahlı Kuvvetleri bahsettiğimiz şeyi yapabilecek kudrette midir?” diye sorarsanız…

Hiç şüpheniz olmasın.. Rahatlıkla yapar. Size bunu TSK’nin muvazzaf bir subay emeklisi söylüyor, üstelik hamasî olarak değil, bilerek söylüyor.. Bana inanmıyorsanız istediğiniz bir emekli generali bulup ona sorun..

Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordularından biridir. Daha fazlasını da başarabilir. Yeter ki, içeriden bir ihanet olmasın. Zira savaş, orduların kapışması olduğundan daha çok, milletlerin yekvücut irade kudretleridir.

Öyle olduğu içindir ki Çanakkale geçilememiştir. Öyle olduğu içindir ki en bitap halimizde dahi İstiklâl harbi zaferle neticelenmiştir.

Bakmayın siz o beyni dumura uğramışların «Türkiye’yi bir ulu paşa kurtardı, olmasaydı olmazdık» nutuklarına… Bin paşa olsa, milletin zafere olan iman ve iradesi olmadan zafer kazanılamaz..
Ulu Paşa mı 210 kiloluk mermiyi sırtlayıp sürmüştü topun ağzına? Seyit onbaşı olmasaydı o dev Ocean Zırhlısı yürüyecek ve Çanakkale geçilecekti.. Daha böyle binlerce isimsiz erkek ve kadın kahramanımız kazandı o savaşları.

Bizim sözümüz öyle zihin özürlü ağızlardan sadır olan türden değil, mahz-ı hakikattir: İmanımız ve hamiyyetimiz olmasaydı olmazdık. Gerisi lâf-u güzaf..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Ercan Bitikçioğlu Arşivi