M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslüman Gençliğe ve Halka Beyanname

Müslüman Gençliğe ve Halka Beyanname

MÜS­LÜ­MAN li­se­le­rin, İmam-Ha­tip mek­tep­le­ri­nin, İla­hi­yat fa­kül­te­le­ri­nin de­ğer­li öğ­ren­ci­le­ri­ne, bü­tün iman­lı genç­li­ğin ve muh­te­rem hal­kı­mı­zın dik­ka­ti­ne:

Son yıl­lar­da çok yo­ğun fa­kat sin­si bir şe­kil­de Ehl-i Sün­net yı­kıl­mak, onun ye­ri­ne  bâ­tıl, dall, bo­zuk fır­ka­lar, su­lan­dı­rıl­mış ve içi bo­şal­tıl­mış bir  din   ge­ti­ril­mek is­ten­mek­te­dir. Dış­ta­ki ba­zı de­rin güç­ler ve iç­te­ki yar­dak­çı­la­rı böy­le  is­ti­yor­lar.

Ül­ke­miz­de ya­yıl­mak is­te­nen  fır­ka­lar­dan bi­ri Mu­te­zi­le­dir.  Bü­tün Ehl-i Sün­net ule­ma­sı  Mu­te­zi­le­nin bo­zuk bir fır­ka ol­du­ğun­da it­ti­fak et­miş­tir.  Ma­ale­sef  öl­müş,  bir­kaç  ki­şi dı­şın­da ta­raf­ta­rı kal­ma­mış bu fır­ka hort­la­tıl­mış­tır. 

Faz­lur­rah­man­cı­lık fır­ka­sı da çok bo­zuk­tur. Faz­lur­rah­man, bin­den faz­la Pa­kis­tan­lı ule­ma­nın ve müf­tü­nün  fet­va­sı ile kı­nan­mış, kö­tü­len­miş ve tard edil­miş­tir. 

Se­le­fî­lik adın­da bir iti­kat ve fı­kıh mez­he­bi yok­tur.   Veh­ha­bi­li­ğin üze­ri­ne Se­le­fi­lik maş­la­hı atıl­mış­tır, o ka­dar.

Mez­hep­siz­lik, İs­lam di­ni­ni ve Şe­ri­ati­ni teh­dit eden en teh­li­ke­li bi­d’­at­tir.

Tel­fik-i me­za­hib mu­kad­des di­ni­mi­zi oyun­cak et­mek de­mek­tir.

Light ve ılım­lı İs­lam pro­je­si, mün­zel İs­la­m’­a kar­şı en bü­yük sui­kast ve komp­lo­dur.

Bi­d’­at­çi­le­rin bir kıs­mı, di­ni­mi­zin ikin­ci ana kay­na­ğı olan Sün­ne­ti ya ta­ma­men, ya kıs­men in­kar et­mek­te­dir, bu bir hı­ya­net­tir. Mü­te­va­tir ha­dis­le­ri in­kar eden küf­re dü­şer.  Sa­hih ha­dîs­le­ri, AB kri­ter­le­ri­ne norm­la­rı­na öl­çü­le­ri­ne uy­mu­yor di­ye ayık­la­mak ne­dir? Uy­gun dü­şen ke­li­me­yi siz söy­le­yi­ni­z…

Mü­ces­si­me, mü­şeb­bi­he, mür­ci­e ta­ife­le­ri doğ­ru yol­dan çık­mış­tır.

Ehl-i Sün­net İs­lam­lı­ğın­da ci­had fi se­bi­lil­lah var­dır ama te­rör yok­tur.

Şe­ri­ata mu­ta­bık ta­sav­vuf ve ta­ri­kat­lar hak­tır.

Ta­ri­kat ve ta­sav­vuf ev­li­ya­sı ev­li­ya­ur­rah­man­dır.

Re­su­lul­lah Efen­di­miz (Sa­lat ve se­lam ol­sun ona) ka­bir zi­ya­re­ti­ne izin ver­miş­tir.

Ba­zı ila­hi­yat­çı­lar ri­ba­ya fet­va ver­miş­ler­dir. Bu fet­va­lar bo­zuk­tur, ge­çer­li de­ğil­dir.

İs­lam­da te­ra­vih (Ra­ma­zan­da ge­ce na­ma­zı)  var­dır. İn­kar eden­ler Ehl-i Sün­net dı­şı­dır.

Cu­ma na­ma­zı­nın far­zın­dan son­ra Ha­ne­fî mez­he­bi­nin gö­rü­şü­ne gö­re zuhr-i ahir ve sün­net na­maz­la­rı  kı­lın­ma­lı­dır.

Re­su­lul­lah Efen­di­mi­ze say­gı­sız­lık eden­ler, ona eza ve­ren­ler, Sün­ne­ti­ni in­kar eden­ler  küf­re dü­şer.

Ke­mâ­lî ila­hi­yat­çı­lar açık bir sa­pık­lık için­de­dir.

Din sa­de­ce  vic­dan işi­dir di­yen­ler sa­pık­tır.

Din ile dün­ya as­la ay­rı­la­maz. Din dün­ya ha­ya­tı­nı, dün­ya im­ti­ha­nı­nın tan­zim için gön­de­ril­miş­tir. Din el­den gi­der­se ebe­dî saa­det de gi­der.

Ba­zı ye­min­ler var­dır ki, eden­ler küf­re dü­şer.

İs­lam di­ni yük­sek ah­lak di­ni­dir. Ah­lak­sız­lık, ya­lan, gıy­bet, if­ti­ra, te­ces­süs, ne­mî­me ile bir­lik­te din­dar­lık ol­maz.

Ka­dın­lar ca­mi­le­re ge­le­bi­lir ve ken­di­le­ri­ne ay­rıl­mış ka­fes­li bö­lüm­ler­de iba­det ede­bi­lir,  Ku­r’­an ti­la­ve­ti ve va­az din­le­ye­bi­lir ama ef­dal olan, na­maz­la­rı ev­le­rin­de kıl­ma­la­rı­dır.  Ca­mi­ler­de­ki ka­fes­le­ri ve per­de­le­ri kal­dı­ran­lar bi­d’­at­çi­dir.

Re­form­cu­la­rın, ze­kat­lar tü­zel ki­şi­le­re (der­nek­le­re, ce­ma­at­le­re, va­kıf­la­ra) ve­ri­le­bi­lir fet­va­sı ba­tıl­dır, yan­lış­tır. Ze­kat­lar, Ku­r’­an­da çok açık ve se­çik şe­kil­de zikr ve be­yan edi­len (Za­ma­nı­mız­da kö­le­ler gi­bi, ba­zı­sı bu­lun­ma­yan) se­kiz sı­nıf ger­çek şah­sa tem­lik su­re­tiy­le ve­ri­lir. Ze­kat pa­ra­sıy­la ve ma­lıy­la ca­mi bi­le yap­tı­rı­la­maz.

Al­la­hü Tea­la haz­ret­le­ri­nin on dört sı­fa­tı­nı ez­be­re bil­me­yen ki­şi il­mi­hal ba­kı­mın­dan ca­hil kal­mış­tır. Bo­zuk ve ba­tıl Mu­te­zi­le fır­ka­sı Al­la­hın sı­fat­la­rı­nı in­kar eder.

Müs­lü­man­la­rın ba­şı­nı çe­ken ule­ma, fu­ka­ha, me­şa­yih, mür­şid­ler, zi­ya­lı­lar; beş va­kit na­maz ko­nu­sun­da ge­nel, yo­ğun, et­ki­li, ara­lık­sız  pro­pa­gan­da, teb­liğ, ir­şad, da­vet yap­mak­la ve mü’­min­le­ri gün­de beş kez Hak­k’­ın hu­zu­run­da kı­yam­da dur­ma­ya,  rü­kû ve sec­de et­me­ye ça­ğır­mak­la mü­kel­lef­tir.

Na­ma­zı terk eden Müs­lü­man bir top­lum if­lah ol­maz, ne­cat bul­maz.

Hür ve mu­kim Müs­lü­man er­kek­ler, şe­r’­î özür­le­ri yok­sa va­kit na­maz­la­rı­nı ce­ma­at­le kıl­ma­lı­dır. Dört hak mez­he­bin fık­hın­da  farz na­maz­la­rın ce­ma­at­le kı­lı­nıp kı­lın­ma­ma­sı key­fe ve ter­ci­he bı­ra­kıl­mış de­ğil­dir, mec­bu­rî­dir.

Ca­mi imam­la­rı na­maz kıl­ma me­mu­ru de­ğil­dir; ca­mi­nin ve çev­re­si­nin  İs­lam ho­ca­sı­dır. Ce­ma­ati­ni ir­şad eder, ay­dın­la­tır, uya­rır, bil­gi­len­di­rir, der­ler top­lar, ön­der­lik eder.

Av­ru­pa­î ala­ca bu­la­ca ren­ga­renk da­ra­cık gös­te­riş­li par­lak renk­li  düt­tü­rü  te­set­tür Ku­r’­an Sün­net Şe­ri­at te­set­tü­rü de­ğil­dir, şey­ta­nî  te­set­tür­dür.

İh­ti­yaç sı­nı­rı­nı aşan her şey is­ra­fa gi­rer. İs­raf ha­ram­dır. 

Her yıl dı­şa­rı­dan üç mil­yon ton buğ­day sa­tın alan Tür­ki­ye­’nin gün­de beş mil­yon ek­me­ği çö­pe at­ma­sı hı­ya­net ve ci­na­yet­tir. Şu­ur­lu ve vic­dan­lı Müs­lü­man,  kü­çük bir ek­mek par­ça­sı­nı, pi­lav ye­di­ği ta­bak­ta bir tek pi­rinç ta­ne­si­ni bi­le çö­pe at­maz.

Ya­lan­cı­lık, ema­net­le­re hı­ya­net, sö­zün­den dön­mek,  gü­nah­kar da ol­sa  Müs­lü­man kar­de­şi­ne düş­man­lık et­mek  mü­na­fık­lık­tır.

Hiç­bir Müs­lü­ma­nın sâ­lih ve âbid mü’­min kar­de­şi­ni dış­la­ma­ya hak­kı yok­tur. Bü­tün mü’­min­ler kar­deş­tir, bu kar­deş­li­ği bo­zan ha­in­dir.

Bü­tün mü’­min­ler tek bir Üm­met oluş­tu­rur. Her Müs­lü­man Üm­met bir­li­ği­ni is­te­mek, böy­le bir bir­lik oluş­ma­sı için ça­lış­mak zo­run­da­dır.

Her mü­’mi­nin boy­nun­da, za­ma­nın râ­şid ve âdil Ha­li­fe­si­ne bi­at ve ita­at ba­ğı bu­lun­ma­lı­dır.

Müs­lü­man­lar mâ­ruf ile emr ve mün­ker­den nehy far­zı­nı bil­kül­liy­ye terk eder­ler­se üze­ri­ne azab ine­ce­ği Muh­bir-i Sâ­dık (Sa­lat ve se­lam ol­sun ona)  ha­ber ve­ril­miş­tir.

Her Müs­lü­ma­nın, ken­di­si­ne ye­te­cek ve ken­di­si­ni kur­ta­ra­cak de­re­ce­de il­mi­hal ve İs­lam ah­la­kı bil­gi­si öğ­ren­me­si farz­dır.

Di­ni­mi­zi sa­pık­lar­dan, dall ve mu­dil­ler­den de­ğil; ica­zet­li eh­li­yet­li li­ya­kat­li ah­lak­lı zâ­hid Ehl-i Sün­net ule­ma­sın­dan, fu­ka­ha­sın­dan, me­şa­yi­hin­den, mür­şid­le­rin­den öğ­re­ne­lim.

Se­lam ve hür­met­le­rim­le­…

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi