Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ne olacak bu yargının hali

Ne olacak bu yargının hali

Juristokrasi de değil bu. Bir yargıç, yetkisi olmadığı halde, görevli de olmadığı halde, dosyayı da görmeden yandaşı olduğu bir tutuklunun tahliyesine karar veriyor..

Yetkili mahkeme, bu kararı yok hükmünde sayıyor. O mahkeme de “yok hükmünü yok sayıyor”. Ana muhalefet partisi başkanı da çıkıyor, “usulsüz ve yetkisiz bir şekilde karar veren mahkemenin kararına uyulması ve sonra da üst bir mahkemeye itiraz edilmesi gerektiğini” söylüyor.. İyi, bir hakim ayarla, avukat tutma hakim tut, bir başka mahkemede görülmekte olan önemli bir dava hakkında dosyayı görmeden bas kararı, sonra da karşı taraf itiraz etsin. Uyuşmazlık mahkemesine mi gitsin, AYM’ye mi, yoksa AİHM’e mi. Kılıçdaroğlu kafası bu. Bu adam ana muhalefet partisi genel başkanı. Kendileri dünkü Ergenekon davasının, hani şu paralel yapının kumpası sonucu açılan, sapla samanın, kuru ile yaşın birbirine karıştırıldığı davada sanıkların gönüllü avukatı olur..

Bir yargıç çıksa, sudan bir gerekçe ile, seçimden önce son cuma saat 16.00’da Kılıçdaroğlu’nu tutuklayıp, kararı YSK’ya tebliğ edip, CHP’yi kapatma kararı verse durduk yerde, Kılıçdaroğlu yine, yasal itiraz yoluna gidilmeli der mi mesela.. Ya da Erdoğan, Davudoğlu, Hakan Fidan’ı mesela. Kritik bir oylamada, yetkisiz ve hukuksuz bir şekilde, muhalefetin birkaç milletvekiline gözaltı kararı verse, pek muhterem devlet büyüğü, eşsiz insan Kılıçdaroğlu böyle mi derdi yine..

Tamam kumpasa alet olan 3 hakim açığa alındı. Şimdi soralım, geride örgüte bağlı başka kimler var. Hakim, savcı, katip, gardiyan, mübaşir, arşiv görevlisi, bilgi işlemci, hepsini incelemek gerek..

Geriye dönük araştırılması gerek, bu hakimler daha önce, buna benzer başka davalarda da böyle skandal kararlar almış olabilirler mi? Bu haltı yiyen paralelci de olsa bizden biri de olsa, aslında bu tehdit kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, hep birlikte karşı çıkmalıyız.

Geçelim bu konuyu.. Bu hakimler nasıl böyle bir rezalete imza attılar. Talimatı kimden aldılar. Emir veren kim.. Kimler bu senaryoyu hazırladı. Bir sonraki adımları neydi. Şimdi ne yapacaklar? “Onlar hukuksuz bir şekilde bizim bir arkadaşımızı içeri attılar, biz de böyle yapalım, madem onlar bunu yaptı, bundan sonra bize de her yol meşru” diye düşünmüş olabilirler mi!

Bu işi bilerek ve isteyerek mi yaptılar? Yoksa tehdit ya da şantajla yapmış olabilirler mi? Ya da para ve ikbal vaadi sözkonusu mu, bu işi isteyerek yaptılarsa, dini, mezhebi, idelojik ya da politik bir saikle mi yaptılar.. Bu yaptıkları işi ilahi bir emir olarak telakki edebilirler.. Pensilvenya’ya ilahi bir misyon yüklemiş olabilecekleri gibi, rüya yoluyla bir mesaj almış da olabilirler.. Verilen emri yapmadıklarında başlarına maddi ya da manevi bir felaket gelmesinden de korkuyor olabilirler.

Ya da bu kişiler ipnotik bir etki altında irade dışı da böyle bir şey yapmış olabilirler. Mankurtlaştırılmış olamazlar mı! Bu ve benzer yapıların bu işleri yaptıkları biliniyor.. Yapılan katolipnotizma da olabilir. Kurtlar Vadisi’ni hatırlayın, Polat’ın Çeçen asıllı bir elemanı vardı. Rus mafyası onu “dişçi” vasıtası ile ele geçirmişti. Ya da Ergenekon davasında, Kayseri’de, ipnoz altında sorgulama iddiası ile ilgili bir dava vardı hatırlarsanız.. Bu kişiler bu işleri irade dışı yapmış olabilecekleri gibi, mesela Türkiye’de kargaşa çıkarmak isteyen, Paralel görüntülü bir başka örgüt ya da istihbarat örgütünün elemanı ya da kullandığı kişiler de olabilir bunlar..

Kim bilir belki de, bir şekilde Erdoğan’dan ya da bu hükümetten intikam almak istiyor da olabilir. Türkiye’yi karıştırmak isteyen biri de.. Birileri felaket kehanetleri yapıp duruyor.. Bu kehanetin gerçekleşmesi için birileri nefsini bu işe adamış olabilir..

Ortada juristokrasiden daha  vahim bir durum var.. Kanunsuz yetki olmaz. Militan yargı ve yargıç PKK’dan daha tehlikelidir. Çünki adalete duyulan güveni tahrip eder. Oysa adalet mülkün, meşruiyetin temelini teşkil eder.. Kimsenin suç işleme özgürlügü yok. Yargı ve yargıç dokunulmazlığı mutlak değil. Yargıda keyfilik olamaz.

Bu teşebbüs de akim kaldı. Şimdi umutlar 1 Mayıs’ta.. İşe bakar mısınız, 1 Mayıs cumaya denk geliyor.. Paralelin umudu Ergenekoncularda, ulusalcı sol Kemalistlerde şimdi. Eee artık, batıdan ne gelirse, İsrail ve Esed de bu durumda ne yaparsa göreceğiz.. Kehanetler de tutmuyor, Erdoğan ne ölüyor, ne kaçıyor, ne aklını kaçırıyor, ne tutuklanıyor.. İntihar da etmiyor.. Borsa ve piyasa maniplasyonu da tutmadı. Ermeni meselesi beklenen uluslararası desteği görmedi. İçeride de ciddi bir tepki olmadı. Üstelik bütün bunlar geri tepti.. Demirtaş “Soykırım” dedi, Regaip Kandili ve Kutlu Doğum Haftası arefesinde, üç ayların başında homoseksüel ve lezbiyenleri partisine davet etti. “Ekmel beyin ekmek koalisyonu”, bugün seçimler için fiili bir muhalefet intikam timi oluşturmuş gibi gözüküyor.. Bu da AK Parti için bir tehdit değil bir şansa dönüşüyor.. AK Parti belki çıkarabileceğinden daha zayıf bir kadro ile seçime giriyor, ama muhalefetin hali çok daha kötü, hatta acınası bir durum.. AK Parti’ye kızanlar bile, ötekilere bakıp yine AK Parti’ye gidecekler. Demirtaş barajı aşamazsa suçu başka yerde ya da baraj sisteminde değil, kendi partisinin içinde, söylem ve eylemlerinde, aday profilinde arasın. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi