Otoriter devletin toplumsal zemini

Otoriter devletin toplumsal zemini

'Yabancı' olana korku ve kuşkuyla bakan kültür hâlâ yaygın. Türkiye'yi yöneten devlet elitlerinin ve onların sivil uzantılarının yıllardır dile getirdikleri 'dört yanımız düşmanlarla çevrili' söylemi toplum tarafından önemli ölçüde 'içselleştirilmiş'.

Oysa demokratik bir devlet kurmanın yolu dünya halklarıyla 'pozitif' bir ilişki geliştirmekten geçiyor. Gerçekten demokrasi isteyenlerin, milli iradeye saygı gösterilmesi için mücadele verdiğini söyleyenlerin demokrasi üzerindeki 'vesayet'in nasıl işlediğini çözmeleri gerek. Tüm dünyayı düşman ilan edenler ve bizi tüm dünya ile kavga ettirmeye çalışanlar sadece kavga istemiyorlar, bu kavgadan 'otoriter devlet'in zeminini de üretiyorlar. Ülke, toplum ve devlet 'varoluşsal' bir tehditle karşı karşıya ise özgürlük, demokrasi, adalet ve kimlik taleplerinin bir anlamı ve önceliği kalmıyor; önce güvenlik. Ne dedi geçenlerde bir general? 'Demokrasi ve insan hakları adı altında rejimi ve ülke bütünlüğünü tehdit ediyorlar'. Bu durumda 'güvenlik eliti'nin varacağı sonuç: 'Siyaseti denetle, vesayete devam et'.

Dolayısıyla, demokrasi üzerindeki vesayetin sürmesinin en önemli zeminlerinden birisi 'düşmanlarla çevrili olduğumuz' hikâyesidir. Eğer milli irade üzerindeki 'ipotek'in kaldırılmasını istiyorsanız bölgenize, dünyanıza yeniden ve biraz farklı bakacaksınız. Dünyayı düşman olarak gören bir 'güvenlik kültürü'nün egemen olduğu bir ülkeyi 'güvenlikçi'ler yönetir. Milli iradeyi ve siyaseti etkisizleştirmenin en önemli aracıdır 'düşman ve çatışma' kültürü.

Tarihsel olarak milliyetçi-muhafazakâr çevreleri 'kafalamanın' yolu dışa düşman gözüyle bakan kültürü derinden işlemekten geçti. Mutad ifadesiyle 'vatan-millet-Sakarya' söylemi otoriter devleti meşrulaştıran ve de toplumsallaştıran bir işlev gördü.Düşmansız bir bölgesel ve uluslararası durum içeride de geleneksel otoriter yapıları çözecek bir sonuç yaratacaktır. O yüzden birileri Cumhurbaşkanı'nın Ermenistan'a gitmesine karşı, Yunanistan'a yaklaşımdan rahatsız. En azından Kıbrıs sorununun çözümsüz kalmasını istiyorlar. Neden? Sayıları sadece 700 bin olan Kıbrıslı Rumların bile 'düşman' olarak kalması milleti dolduruşa getirip hamaset nutuklarıyla yönetmek için yeterli çünkü.

Türkiye son yıllarda komşularıyla barıştı, tarihsel önyargıların dışına ve devletin güvenlik merkezli geleneksel dış politika okumalarının dışına çıktı. Ama öyle görülüyor ki, düşman ve çatışma kültürü toplumsal algıda hâlâ varlığını sürdürüyor. Halk dünyayı 'negatif' bir perspektiften görüyor.German Marshall Fund'un her yıl yaptığı küresel anketlere göre Türkiye 'yabancı'ya en kuşkuyla bakan ülke. Hemen, 'tabii bunun tarihsel nedenleri var, terör var' diyeceksiniz. Sadece bunlar değil bence. Belki daha da önemlisi, bu halkın kolektif bilincini 'düşmanlık ve çatışma' üzerine bina eden, bundan da bir 'iktidar' üreten 'güvenlik eliti'nin başarılı bir 'operasyonu' var.

GMF'in anketinde Türklerin değişik toplumlara karşı kendilerini ne kadar yakın hissettikleri soruluyor. Kendimizi en yakın hissettiğimiz toplum Filistinliler. Sıcaklık/yakınlık derecesi 100 üzerinden 40. Avrupalılara 33, Amerikalılara 14, Ruslara 18 derece yakın hissediyormuşuz kendimizi. Benim takıldığım, en sıcak duygular beslediğimiz Filistinlilere 100 üzerinden sadece 40 derecelik bir yakınlık duymamız. Bakın, bizim toplumun 'buz' gibi olduğu Amerikalıların ise Türkiye'ye yakınlık/sıcaklık derecesi 47, Avrupalıların da 43.

Enteresan değil mi? Amerikalılar ve Avrupalılar bizi, bizim Filistinlileri sevdiğimiz, bağrımıza bastığımız gibi hatta daha fazla seviyorlar. Bizim için Filistin halkı neyse, Amerikalılar için de Türkiye o! Kısaca, 'düşmanlık kültürü'nü yeniden düşünmekte yarar var.

Kimse kusura bakmasın; dünyaya işbirliği değil çatışma perspektifiyle baktıkça, dışarıda partner değil düşman gördükçe sizi bu çatışmalarla ve düşmanlarla korkutanların denetiminden çıkamaz, demokrasi üzerindeki 'vesayet'in toplumsal zeminini ortadan kaldıramaz, demokrasi ile militarizm arasında gidip gelirsiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi