Cihangir İşbilir

Cihangir İşbilir

Sisi Etkisi

Sisi Etkisi

Pazartesi günü Jarusalem Post gazetesinde Avi Benayahu imzalı, Mısır darbe lideri Sisi’nin İsrail’i, “boykot, yaptırımlar ve tecritler” (Boycott, Divestment, Sanctions - BDS) tehdidinden nasıl koruyabileceğine dair bir analiz yayınlandı. Aslında yazının spotundaki şu cümle fazla söze hâcet bırakmayacak ve Temmuz 2013’te Mısır’da gerçekleşen darbenin ne demek olduğunu göstermeye yetecek kadar açıktı: “Abdülfettah El-Sisi, Mısır halkının İsrail devletine özel bir hediyesidir.”

Bugünlerde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu için New York’ta bulunan Sisi, âdeta bir televizyon yıldızı gibi ABD’de ağırlanıyor. Genel Kurul öncesi bir haber ajansına diğer Arap ülkelerinin de Mısır gibi İsrail’le anlaşması gerektiği mealinde açıklamalar yapan ve 25 Ocak Devrimi’nin de gerekçelerinden olan Camp David rejimine atıfta bulunan Sisi’nin bugünlerde Yahudi lobileriyle arası oldukça iyi görünüyor.  

Nasıl iyi olmasın ki! Sisi, mimarı olduğu darbeyle sadece Arap ülkelerindeki kodlara virüs bulaştırmadı ve sadece asker sivil dengesini asker lehine değiştirmedi; İsrail’in ve Suriye rejiminin uyguladıkları ‘devlet terörü’ için geniş bir manevra alanı hazırlanmasının yolunu da açtı. “İslamcı” akımları ve siyasi teşkilatları “terörist” ilan etmek Sisi’ye yeterince kredi açtığı gibi, diğer İslam ülkelerindeki benzer yapılanmalar da Müslüman Kardeşler’le etiketlenip çoktan “terörist” damgasını yedi bile! 

Bugünden geriye baktığımızda Sisi darbesine niçin Batılı ülkelerin “darbe” diyemediklerine, Rusya’dan Japonya’ya, Fransa’dan Almanya’ya birçok sözümona demokratik hükümetin Mısır’la ekonomik anlaşmalar yapmak için niçin sıraya girdiklerine ve Arap rejimlerinin ve bilhassa İsrail’in neden Sisi darbesini alkışladığını çok daha iyi anlayabiliyoruz. Başta dikkat çektiğim analizin benzerleri İsrail basınında oldukça sık çıkıyor. Hatta İsrailli yazar ve siyasetçiler böyle bulunmaz bir müttefik için “mucize” kelimesini bile kullanıyorlar. Öyle ya, Mursi’den sonra Sisi İsrail’e ilaç gibi geldi; Gazze ambargosu ve ablukası tüm şiddetiyle devam edebildi Sisi sayesinde. Daha da ileri götürelim analizi: Sisi sayesinde Türkiye etrafındaki kuşatma perdesi de kalınlaştı ve Temmuz 2013 darbesinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik tehditler her geçen gün daha da arttı. Türkiye’de bile bir gazete Mursi’ye verilen idam kararı sonrası Erdoğan ve Mursi’nin aldıkları oy oranları üzerinden Erdoğan’a idam göndermesi yapmadı mı? 

Bugünlerde daha çok DAEŞ konuşuluyor ve Sisi’den Putin’e, Obama’dan Esed’e neredeyse tüm liderler politikalarını “DAEŞ’le mücadele” üzerine bina ediyorlar. Konu DAEŞ’se gerisi teferruat oluyor bu liderler için. Ne Esed’in katliamları ne Sisi’nin darbe terörü ne Netanyahu’nun Gazze ve Mescid-i Aksa başta olmak üzere Filistin’deki zulmü ne de PKK terörünün Türkiye’ye verdiği zararlar gündeme geliyor. DAEŞ’le mücadele ediyormuş gibi görünüp kendi stratejik planlarını realize etmek için hukuksuz, barbarca, insanlığı hesaba katmadan emrivaki adımlar atan ve bölge insanına zulmeden ‘postmodern zalim’ diyebileceğimiz liderlerle karşı karşıyayız bugün.

Böyle bir zeminde uluslararası hukuku işletmesi, savaşları önlemesi ve barış inşâ etmesi beklenen BM’nin mevcut adaletsiz temsil yapısıyla gerçekçi inisiyatif alması hayal bile edilemez. “Sisi etkisi” diyebileceğimiz alabildiğine İslamofobik ve alabildiğine terörize edilmiş bir korku tünelinden geçiyoruz. 

Şimdi, sıkı tutunup ayakta kalmaya çalışmaktan, mefâsid ve şerleri def etmek için çırpınmaktan ve fırtına durulduğunda güçlü ve istikametli hamleler yapmaya yetecek miktarda enerji biriktirmekten başka yapabilecek bir şeyimiz yok maalesef... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cihangir İşbilir Arşivi