Dr. Erbakan Özal

Dr. Erbakan Özal

Davutoğlu-Merkel ve Erdoğan-Merkel Görüşmeleri Üzerine…

Davutoğlu-Merkel ve Erdoğan-Merkel Görüşmeleri Üzerine…

Almanya Başbakanı Merkel, Türkiye’ye niçin geldi? Kuşkusuz ki, Merkel’in Türkiye’ye yapmış olduğu ziyaretin ana nedeni, Suriyeli sığınmacıların Avrupa Birliği sınırlarına dayanmadan Türkiye içerisinde tutulması, Avrupa sınırları içerisine sızmış olanların da Türkiye’ye geri gönderilmesine imkân sağlayan Geri Kabul Anlaşması’nın bir an önce yürürlüğe girmesini sağlayabilmektir. Bu ana nedenle ilgili kesin sonuçlar alabilmek için de, diğer çeşitli tali nedenler hususunda olumlu algılar oluşturma hedefine matuf bir sürpriz ziyaret gerçekleştirmiştir. Bu bağlamda söz konusu ziyaret sürecinin gelişim seyri, karşılıklı açıklamalar ve uzman değerlendirmelerinden anlaşılanları şu şekilde sıralayabiliriz:

a) Angela Merkel; Suriyeli sığınmacıların, Türkiye üzerinden Avrupa Birliği üyesi ülkelere doğru her geçen gün daha da yoğunlaşma eğilimi gösteren akınlarını kesin bir biçimde durdurabilmek maksadıyla Türkiye’yi ikna edebilmek için,

b) Angela Merkel; üç milyon sınırına dayanmış bulunan Suriyeli sığınmacıların, Avrupa Birliği sınırları içerisine girebilmek üzere Türkiye’yi ‘geçiş ülkesi’ ya da ‘geçiş koridoru’ olarak kullanma eğilimlerinin Avrupa’da oluşturmakta olduğu korku, endişe ve dehşeti kullanarak Avrupa Birliği kapılarını zorlamaya çalışan Türkiye’yi yatıştırmak ve Türkiye’nin beklentilerini ‘sözlü taahhütler’ yoluyla ucu açık bir zaman dilimine yayabilmek için,

c) Angela Merkel; Türkiye’yi bir ‘sığınmacılar yurdu’ haline getirme potansiyeli taşımakta olan Suriyeli mevcut ve muhtemel sığınmacılar meselesinde Türk Hükümeti’nin göstermiş olduğu yapıcı ve uysal politikalar karşısında oluşan yoğun tepkileri yatıştırmak ve Avrupa Birliği aleyhine gelişmesi muhtemel aleyhte durumları bertaraf edebilmek için,

d) Angela Merkel; Türkiye’yi bir kan gölüne çevirmiş bulunan terör örgütü PKK ve PKK’nın Suriye kolu konumundaki PYD’ye Batılı ülkeler tarafından verilmekte olan yoğun desteğin ortadan kaldırılacağı algısını oluşturmak; özellikle Kuzey Suriye’de DEAŞ’a karşı kullanılmakta olduğu iddiasına dayanılarak PYD’nin Batılı ülkelerce müttefik ilan edilmeleri karşısında oluşan kızgınlıkları yatıştırmak ve PKK’nın Türkiye’de gerçekleştirmiş olduğu terör saldırılarının Almanya gibi ülkelerin desteklerinin eseri olduğu yönündeki yaygın kanaatleri dağıtmak için, 

e) Angela Merkel; “söz konusu ziyaretin 1 Kasım 2015 seçimlerinin sonuçlarına (olumlu) etki yapma niyetiyle alakalı olmadığı” yönünde Sayın Davutoğlu’nun yapmış olduğu ısrarlı beyanları bağlamında bakarsak, önümüzdeki Milletvekili Seçimleri’nde “adil ve serbest” bir siyasi rekabetin yaşanmasına katkı sunmak (!) (sanki halkımız bunca ayak oyunundan sonra hâlâ daha hakikati anlamıyormuş ve Merkel’in gelişi nedeniyle AK Parti’ye daha fazla sempati besleyecekmiş de… Bence, Merkel’in gelişi ve kuru laflarla kafaları karıştırması AK Parti’nin aleyhine sonuç doğurma riski oluşturabilir. Bu konuyla ilgili olarak bundan sonra yapılabilecek olumsuz değerlendirmelerin etkisinin kırılabilmesi ve kafalarda iyice netameli hale getirilen soruların cevap bulabilmesi için Hükümetin özet, anlaşılır ve ikna edici açıklamalar yapmayı geciktirmemesi isabetli olabilir) için (!!!),

f) Angela Merkel; Suriyeli sığınmacılar, füze savunma sistemlerinin geri çekilmesi, Kuzey Suriye üzerinden Türkiye’ye yöneltmiş oldukları aleni saldırılar, Batılılar tarafından üretildiği yaygın bir şekilde konuşulan ne olduğu belirsiz DEAŞ (IŞİD) üzerine yapılan (!) saldırılarda kullanıldığı (!) söylenen Türkiye’nin düşmanı PKK-PYD terör örgütleriyle ilgili yapmış oldukları ittifak beyanları,  PKK terörüne verilen destek ve Türkiye’nin bir ‘sığınmacılar ülkesi’ haline getirilmesi yönünde yapmakta oldukları planlı çalışmalar konularında Türkiye devleti, kamuoyu ve diğer yerli baskı gruplarını yanıltmak, oyalamak, yatıştırmak ve tıpkı Avrupa Birliği’ne üyelik süreci boyunca 52 yıldır yaptıkları gibi ‘içi boş vaatler ve kuru sözlerle’ Geri Kabul Anlaşması’nın uygulamaya koyulmasını sağlamak için,

g) Angela Merkel; yukarıda söz konusu edilen ve çoğunlukla Batılı ülkelerin doğrudan etkisiyle ortaya çıkan sorunlar karşısında Türkiye’nin ne derece ciddi boyut ve ölçekte tepki koyma niyetine sahip olduğunu doğrudan görüşmeler yoluyla bizzat görebilmek ve taktik hamleler yaparak Türkiye’yi ‘yeni bir oldubitti’ oyununa getirmek için,

h) Angela Merkel; hâlihazırda yüz binleri bulan ve böyle giderse bir yıl içerisinde milyonları bulabilme potansiyeli bulunan mülteci akınları nedeniyle genelde Avrupa ve özelde ise Almanya iç politikasında ciddi değişikliklerin yaşanmasına neden olabilecek olumsuz algının giderilebilmesi ve Avrupa Birliği kamuoyunda yaygınlaşmaya başlayan kötü imajın ortadan kaldırılabilmesi için Türkiye’ye geldi.

Peki, öyle ise Almanya Başbakanı Merkel’in, 18 Ekim 2015 günü, İstanbul’a yapmış olduğu günübirlik ziyaretten ne gibi sonuçlar çıkartılabilir? Görüşmeler sonrası Liderlerin karşılıklı olarak yapmış oldukları açıklamalar ile medyaya yansıyan sızıntı bilgilerden anlaşılanları şu şekilde sıralayabiliriz:

a) Türkiye tarafı, bu seferki iddia ve taleplerinde epeyce dirençli, ısrarlı ve özgüvenli bir şekilde hareket ediyor görünürken; Almanya (önemli ölçüde de Avrupa Birliği) tarafı ise, her zamanki alışkanlıklarını sürdürürcesine, vereceklerini sonraki tarihlere bırakarak öncelikli olarak kopartabileceği tavizler üzerinde yoğunlaşmayı tercih ettiğini net bir biçimde göstermiştir.

b) Türkiye tarafı, kamuoyuna mesaj verme telaşı içerisinde, hakikatin çok ötesinde bir abartıyla görüşmelerden kendine pay çıkartma amaçlı kesine yakın açıklamalar yapmayı tercih ederken; karşı taraf ise, rasyonel çizgiye dikkat ederek diplomatik cümlelerle ne olduğu belirsiz, anlamsız, muhatabını doğrulamayan ve vermeden alma alışkanlıklarına bir yenisini daha ekleme aşamasına geldikleri izlenimi veren açıklamalar yapmıştır.

c) Türk tarafı, sanki karşı taraftan kesin garantiye dayalı kuvvetli sözler verilmiş de, verilen sözlerin daha erkene çekilmesini sağlayabilecekleri havasıyla muhatabına gaz vermeye çalışıyormuş gibi bir görüntü verirken; misafir taraf ise, renk vermeyip durumu idare etmeye ve daha sonra alt düzey heyetler aracılığıyla yapılacak olan görüşmeler neticesinde sanki beklentilerin karşılanabileceği havasını verip bir an evvel kaçmaya çalışmıştır.

d) Türkiye tarafı, telafisi imkânsız derecede korkunç, ağır ve tehlikeli taahhütlerin altına girme mecburiyetindeymiş gibi bir izlenim oluştururken; muhatap taraf ise, vermiş oldukları sözleri, tıpkı Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde binlerce defa yaşanmış olduğu gibi, zamana yayarak çeşitli bahanelerle çok daha az ölçekte yerine getirme peşinde koşmakta olduğu ve buna inandığı şeklinde bir duruş sergilemiştir.

e) Türkiye tarafı, beklentilerinin yakın bir zamanda karşılanacağı yönünde kuvvetli taahhütler verilmesi halinde, Almanya’nın ve dolayısıyla Avrupa Birliği’nin isteklerine uygun bir sığınmacı politikası geliştirme ve de Avrupa Birliği ile yapmış olduğu ‘Geri Kabul Anlaşması’ doğrultusunda uygulamalar yapma yükümlülüğüne uygun davranacağını ima ederken; taviz kopartma peşinde koştuğu bariz bir biçimde görülen öteki taraf ise, hem serbest vize konusunda, hem mali destek konusunda, hem Avrupa Birliği’ne tam üyelik müzakereleriyle ilgili yeni fasılların açılması konusunda, hem teröre karşı duruş konusunda, hem Türkiye’nin Avrupa Birliği Zirve toplantılarına katılması konusunda, hem NATO desteğiyle sınırları güvence altına alma konusunda, hem Suriyeli yeni sığınmacıların Türkiye’ye girişinin önüne geçme amaçlı kapsamlı çalışmalar konusunda, hem Avrupa Birliği’ne üyelik müzakerelerinin sonuç alıcı bir kesinlikte sürdürülmesine yönelik garantiler konusunda ve hem de ikili ilişkilerin daha gerçekçi bir biçimde sürdürülmesi konusunda vermiş olduğu sözlerle ilgili olarak tıpkı 52 yıllık tam üyelik ilişkileri sürecinde olduğu gibi sözlerinin arkasında durmayacağı ve çeşitli bahaneler üzerinden oluşturacakları başka sorunlarla bu taahhütlerini de unutturacakları izlenimi oluşturmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Erbakan Özal Arşivi