İdarenin şeffaflığı ve kargaşa

İdarenin şeffaflığı ve kargaşa

Her yazarın kendisine has bir üslubu ve yazılarında özenle koruduğu bazı ilkeleri vardır. Bir bakıma her yiğidin farklı bir yoğurt yiyişinden söz etmek mümkün.

Benim yazılarımda özenle uymaya çalıştığım belli kurallarım var. Özellikle iki hususa dikkat etmeye çalıştığım meraklı okuyucularımın de bilgisindedir. Bunlardan biri kişilerle ilgili, kişilere yönelik, onların şahsiyetini konu alan yazılar yazmamamdır. Çünkü ne kadar özen gösterseniz de kişilere yönelik yazılarda muhakkak muhatabı rencide etmek riski vardır. Sonra ilgili kişiyi objektif olarak tanımanın zor, hatta imkansız olduğuna inanırım. Bu bakımdan kişileri konu edinen yazılardan kaçınır ve mecbur kalırsam genel gözlemlerimi dile getiririm.

Diğeri ise bizzat çalıştığım kurumlar hakkında yazı yazmaktan imtina ederim. Çalıştığım kurumları ve yöneticilerini gazete köşesinde yazı konusu yapmak bana hiçbir zaman şık bir davranış olarak gelmemiştir. Hem o kurumda çalışacağım hem de kurumdaki ilişkileri ve gelişmeleri gazetede yazı konusu yapacağım; bu davranış bana etik gelmemektedir. Dikkatinizi çekmiş olduğu gibi ben genellikle olayların, süreçlerin ve gelişmelerin arka planını anlamaya ve belli bir bakışla açıklamaya çalışmaktayım.

2005 yılından bu yana Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nda (RTÜK) TBMM'nin seçtiği sekiz üye ile birlikte üye olarak görev yapıyorum. Türk kamu yönetiminde son dönemde yer alan bağımsız idari otoritelerin ilklerinden ve üyeleri Meclis tarafından seçimle belirlenen tek Üst Kurul olan RTÜK, çağdaş toplumların en önemli ve en dinamik sektörünü oluşturan görsel ve işitsel yayıncılık alanını düzenlemek ve denetlemekle görevli yüksek otoritedir. Diğer idari kurullarda olduğu gibi karar organı olan Üst Kurul toplantıları gizli olup alınan kararlar kamuoyuna açıklanmaktadır. Zaten idarenin temel yapısı gereği idari kurulların çalışmaları, mesela mahkemeler ve yasama organı gibi kamuya açık değildir. Ancak alınan kararlar kamuya açıklanmakta ve kararları hukuka aykırı bulanların mahkemeye gitme hakkı bulunmaktadır.

İdari kurulların aldığı kararların kamuya açıklanması hem idarenin şeffaflığı, hem de hesap verebilirliği açısından önemli olup demokratik idare için temel bir ilke olarak kabul edilmektedir.

Bağımsız idari kurullar/üst kurullar, kamu yönetiminde yeni olduklarından henüz yeteri kadar belli teamüller oluşmamış, kurumsallaşamamış ve çalışma yöntemleri netleşmemiştir. Bu çerçevede RTÜK'ün toplantılarında alınan kararların kamuoyuna nasıl açıklanacağı, kimin tarafından açıklanacağı, toplantılarda üyelerin yaptıkları tartışmaların ne kadarının paylaşılacağı hususunda netleşmiş bir uygulama bulunmamaktadır. Bu durum ister istemez zaman zaman kaosa, kargaşaya ve belirsizliğe yol açmakta olduğu görülmektedir. Bazı durumlarda Üst Kurul Başkanı kamuoyuna açıklamada bulunurken bazı durumlarda, iyi niyetli olarak, üyelerden bazılarının açıklamalar yaptıkları ve çelişkili şekilde kamuoyunun bilgilendirildiği görülmektedir.

Yukarıda sözünü ettiğim haberde de sayın üyelerden biri toplantıda bu konuyla ilgili bir tartışma hakkında bilgi vermiş, ancak meramımı hatalı şekilde ortaya koyan bir görünüm ortaya çıkmıştır. Sözünü ettiğim tartışmada Üst Kurul tartışmalarının kamuoyuna aktarılmasının yasaklanması değil bir sisteme bağlanmasını, ya Üst Kurul Başkanının, yahut sözcü olarak belirlenecek bir üyenin bilgi vermesini, her bir üyenin kendi bakışınca bilgi vermesi ve açıklama yapmasının çelişkilere yol açtığını ve bunun Üst Kurul için yanlış bir görüntünün verilmesi anlamına geldiğini dile getirmiştim. Ayrıca Üst Kurul toplantılarının gizli olması nedeniyle oradaki tartışmaların kamuoyu ile paylaşılmasının anlamlı olmadığını, üyelerin özgür bir ortamda her türlü baskı ve sınırlamadan uzak şekilde tartışılan konu hakkında kanaat ve düşüncelerini ifade etme imkanı bulmalarının önemli olduğuna işaret etmiştim. Buna karşılık bir sayın üyenin "Hem her toplantıda, 'İnsan hakları, ifade ve basın özgürlüğü, sınır ötesi televizyon sözleşmesinin şeffaflık ilkeleri' deyip duruyorsun, hem de 'Üyeler basına bilgi vermesin' diyorsun. Burası MGK toplantısı mı kardeşim" diye karşılık vermesi ve basına yasaklamak isteğimi söylemesi, benim söylediklerimi anlamadığı veya bilerek çarptırdığını ortaya koymaktadır. Tekrarlıyorum bu tür kurullardaki görüşme ve tartışmalar hakkında kamuoyuna açıklama yapılacaksa bunu ya bizzat başkan, yahut da sözcü olarak belirlenen bir üye yapmalıdır. Burada olduğu gibi her bir üye istediği gibi açıklama yaparsa ciddi bir kargaşa ortaya çıkar/çıkmaktadır. Bu kanaatimi doğrulamak için fazla söze gerek yok; sadece 19 Eylül günü RTÜK toplantısı sonrasında önce üç üyenin, arkasından da toplantıyı yöneten Başkan Vekili'nin ayrı ayrı açıklama yapmaları örneği yeterlidir sanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi