D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Sur’u Onarmak, Şehri Hayata Döndürmek

Sur’u Onarmak, Şehri Hayata Döndürmek

Birçok şehrimizde kale, hisar veya sur olarak anılan, yüzlerce yıllık koruma amaçlı yapılar vardır. Maksat şehri, insanını, varlıklarını korumaktır. Şehre hava kararmadan ulaşabilen seyyahlar da sur kapılarından geçtikten sonra güvende olurlar. 

Ankara kalesinin şimdi iki katlı suru var. Fakat Celâlî karışıklıkları döneminde ovaya doğru yayılmış şehri eşkıya tasallutundan kurtarmak için halkın gayreti ile bir dış kale daha yıpılmıştı. Sonraki yüzyıllarda ihtiyaç kalmadığı için yıkılan bu dış surlardan yadigâr Dış Kapı veya Çankırı Kapısı mevkii kaldı. Oysa bu surların İstanbul, İzmir, Kayseri ve Erzurum kapıları da vardı. Onların adı bile günümüze ulaşamadı!

Diyarbakır’ın ünlü surları geçen sene UNESCO’nun dünya mirası listesine alındı. Bu hem cesamet itibarıyla büyük bir tarihî kalıntı olmasıyla ilgili, hem de çeşitli yerlerindeki yazı ve kabartma figürlerinden ötürü olmalıdır. Ünlü şarkıyatçı Albert Gabriel, 5 kilometre uzunluğundaki surların tek başına bir yazı/yazıt müzesi olduğunu belirterek önemini vurgulamıştı. 

11. asrın meşhur İran şairi Nasır-ı Hüsrev, “Dünyanın dört bucağında, Arap, Acem, Hind ve Türk memleketlerinde birçok şehirler ve kaleler gördüm, fakat yeryüzünde hiç bir ülkede Âmid şehrinin kalesine benzer bir kale ne gördüm ne de gördüm diyeni duydum” demiş. 

İşte bu surlar, Malazgirt Zaferi’nden önce Sultan Alparslan’ın heyecan ve muhabbetle okşadığı surlardır!

Yüzyıllarca şehri koruyan surlar başlıbaşına bir tarih olarak okunabilir. Romalıların, Sasanilerin, Selçukluların, Artukluların, Eyyübilerin ve nihayet Osmanlıların izleri Diyarbakır surlarını başlıbaşına tarih yapmaktadır. 

Ya Sur içi? Şehrin bu tarihî bölgesinde çok sayıda camî, türbe, medrese, kilise, hamam, han vb. yapılar bulunmaktadır. Diyarbakır’ın tarihi evleri de artısı…

Böyle bir tarihî alanı terörist amaçlarla kullanmaya kalkışmak, en önce tarihe, medeniyete saygısızlıktır, düpedüz vandallıktır. Bu vandallığa Baro Başkanı Tahir Elçi karşı çıktığı için hayatından oldu. Şimdi yapılacak onarımda onun hatırası da mutlaka yâd edilmeli. 

Sur’daki terör operasyonu sırasında birçok tarihî yapının hasar gördüğü malûm. Fakat Fatih Paşa Camii’nin maruz bırakıldığı muamele mantıkla izah edilemez, dille anlatılamaz. O sebeple, Fatih Paşa veya Kurşunlu Camii bir sembol yapı konumunda. En önce o onarılıp ibadete açılmalı. 

Camiler mescidler, aylarca öksüz kaldı. Ezanlar sustu, mabedler ibadet edilemez hale sokuldu. Bazı kiliselerin de aynı muameleye maruz bırakıldığı biliniyor. 

Baro başkanı, Diyarbakır’ın en ünlü tarihi eserlerinden olan Dört Ayak veya Şeyh Matar Camii’nin önünde katledildi. Meğer Diyarbakır’da minaresi beş sütun üzerinde yükselen bir cami varmış: “Muallak Camii” Evliya Çelebi’ye göre, Timurlenk yarısını yıktırmış. Herhalde ondan sonra da bir daha ayağa kaldırılamamış olmalı. 

Şimdi Sur’u onarmanın, yaraları sarmanın zamanı. Bu şehir parçası alelade bir yapılaşma alanı gibi görülemez. Tarihe hassasiyet ön planda olmalı. Şehrin sakinlerinin rahat edeceği bir yapılaşma, aynı zamanda dünyanın dört bir tarafından gelen ziyaretçilerin rağbet ettiği bu tarihi şehrin görünümünü de güzelleştirmeli. 

Sahipsiz alanlara yapılacak, yine tarihî mimariyle uyumlu yapılara, Irak’tan, Suriye’den iltica edenler, hicret edenler yerleştirilmeli. Şehri hayata döndürmek için yapılacak seferberlikte sadece bina yapmak değil, insanların, şehrin sakinlerinin maneviyatı da göz önünde bulundurulmalı. 

Neyse ki, Sur içinin tamamı hasar görmedi. Gazi Caddesi’nin batısındaki şehir parçası, yani Ulu Camii başta olmak üzere birçok anıt eserin bulunduğu kesim zarar görmedi. Şimdi şehrin doğusu ile batısını sağlıklı şekilde birleştirmenin, şehre şehirliğini iade etmenin zamanı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi