Krizler ve fırsatlar

Krizler ve fırsatlar

2001 krizinde Türkiye, yaklaşık üçte bir oranında küçülmüştü. Bu krize de, tıpkı bugün ABD'de yaşandığı gibi finans sektörü sebep olmuştu.

Biz bu krizin faturası olarak vatandaşın cebinden 50 milyar dolar ödedik. ABD, 700 milyar dolar ile delikleri kapatmaya çalışacak. ABD'nin bizim gibi büyük kayıplara uğrama ihtimali yok. Kimse merak etmesin. Kongre bugün, bu pahalı planı kabul etmiş ve piyasalara rahat bir nefes aldırmış olacak. 700 milyar ise biraz vatandaşın ödediği vergilere, biraz yükselecek enflasyona, biraz da Amerika'nın haraca bağladığı dünyanın geri kalan kısmına havale edilecek. Finans sektörü, çok az para ile bol paranın kazanıldığı bir sektör. Ayrıca hiçbir şey üretmeden, üretime hiç katkıda bulunmadan parayla para kazanılan bir sektör.

Türkiye'de 1994 krizinde bankacılık sisteminin çökmemesi için mevduata devlet garantisi getirilmişti. Bu garanti bankacılık sektörünü birdenbire çok cazip hale getirdi. Herkes bu sektöre yöneldi. Taşıyamayacağı ağır yükler sistemi çökertti. Vatandaşın cebinden harcanan 50 milyar dolar, kestirmeden daha zengin olmaya niyetlenenlerin yol açtığı tahribatı gidermek için harcandı. Bugün de ABD, mevduata devlet garantisi getirerek sistemi kurtarmaya çalışıyor.

ABD Kongresi'nde birinci paketin çok az oy farkıyla reddedilmesinin sebebi olarak, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin konuşması gösteriliyor. Pelosi, bu konuşmada krizin sorumlusu olarak batan şirketlerin yöneticilerini suçluyor. Dünya kapitalist sisteminde büyük şirketlerin halka açılması ile birlikte, sermaye sahipleri değil profesyonel şirket yöneticileri ön plana çıktı. Serbest piyasa düzeni CEO adı verilen bu yöneticilerin elinde. Pelosi, sermaye gücünü elinde bulunduran bu kesimi hedef alıyor. "Parti bitti" diyor. Türkçesi, "bir eliniz yağda diğeri balda yaşadığınız dönem sona erdi". 700 milyarlık kurtarma paketini de "yüksekten uçan" bu profesyonel yöneticilere, uçak çakılmadan önce "altın paraşütlerle atlama fırsatı" olarak yorumluyor.

Bu benzetme aslında başarısız finans yöneticileri ile sınırlı değil, ABD'nin dünya üzerinde sürdürdüğü sistemin bütünü için geçerli. Bu sistem 1944'te kurulan Bretton Woods sistemi. 1971 yılında ABD kendi kurduğu bu finans sisteminde, bugünkü krizin de sebebi olan bir değişiklik yaptı. ABD Doları'nın altına endeksli olmaktan çıkartılması ile Amerika, kâğıt yani dolar basarak piyasalara hakim olan bir finans gücüne dönüştü. Bugün ABD'nin dünyanın gayri safi hasılasının içinde işgal ettiği payın iki misli bir ekonomik güce sahip olmasının altında da bu düzenleme yatıyor. ABD'yi dünya üzerinde hegemonik bir güce dönüştüren bu finans kapital üstünlüğü, yaşanmakta olan krizin gösterdiği üzere aynı zamanda en kırılgan noktası. Yaşanan krizin ne kadar derin olduğunu kavramak için bu durumu anlamak çok önemli. ABD, en güçlü olduğu alanda çöküyor.

Hatırlayalım: Sovyetler Birliği dağılırken Gorbaçev, Perestroika ve Glasnost politikaları ile sistemi liberal kapitalizme yaklaştırarak kurtarmaya çalışmıştı. Bugün ABD de tersinden aynı tarz bir çözüm peşinde. Piyasa kurallarına göre işleyen bir sistem, bu sistemin özüne ve mantığına bütünüyle ters düzenlemelerle, yani finans sektörünün devletleştirilmesiyle aşılmaya çalışılıyor.

Devletleştirilmiş bir finans sistemi ile küresel kapitalizmi işletmek mümkün mü? Diğer ülkeler, hantallaşan ve ağırlaşan bu yükü daha ne kadar taşıyacak?

Amerika'da yaşanan finans krizinin konut sektöründeki daralma ile birlikte önce elinde büyük fonlar bulunan mortgage şirketlerine, oradan bankacılık sektörüne uzandığı, dolayısıyla geçici olduğuna dair bir açıklama biçimi yayılıyor. Bu açıklama, sistemin kırılgan yapısını dikkate almadığı için çok yüzeysel. Bu krizin ABD'nin dünya üzerindeki finans kapitale dayalı egemenliğini azaltması kaçınılmaz. Cumhurbaşkanı'nın Meclis'i açış konuşmasında söylediği gibi, bu krizi fırsata dönüştürmek lâzım. Güçlü bir ekonomi, hem krizden korunmanın hem de fırsatlara ulaşmanın ön şartı. O da siyasî istikrara bağlı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi