Cemal Nar

Cemal Nar

Kan Parası Diyet ve Kısas

Kan Parası Diyet ve Kısas

Sinan Çetin'in oğlu Rüzgar Çetin'in karıştığı kazada şehit olan polis Alagöz'ün davadan vazgeçen eşinin 1.5 milyon TL kan parası aldığı iddia edildi ve bu konu günlerce tartışıldı. Sanki diyet denilen kan parası almak ayıpmış gibi alanlar kınandı.

İşte Batı hukukunun bizi getirdiği açmaz bu. Hem sorun çözmüyor, hem de sorunu kendi aralarında çözerek barışı bulanlar ayıplanıyor. Hukukun amacı bu mudur?

Oysa İslam hukuku bu meseleyi tereyağdan kıl çeker gibi halletmiştir. Ama laiklik ilkesi oldukça TBMM bunu konuşamaz bile. Ne hale düştüğümüzü anlıyor musunuz?

Biz bütün insanşığa haykırıyoruz: İslama geleceksiniz. Eninde sonunda geleceksiniz. Çünkü çözüm islam'da.

İslam'da diyet olarak katil maktlülün ailesine 100 deve, 200 sığı veya 2000 koyun verir. Veya bedelini verir. İsterse daha fazla, öbür taraf isterse daha az da verebilir. Bu helaldir. İşte gerçekleşen budur. Çünkü çare budur. Siz neyi tartışıyorsunuz, kimi ayıplıyorsunuz?

Burada belki ayıp olan, İslam yasaklandığı için pazarlığın gizli olmasıdır. Öyleyse yasaklayanlar utansın, çözüm üretenler değil.

İslam Ceza Hukuku bugün en çok tartışılan kısmıdır bu hukukun. İnsanlık bir gün gelecek, bu hukukun en beğenilen kısmı bulacak onu. Yaşayanlar görür.

O çok konuşulan “Kısas”, öldürme ve yaralama suçlarında misliyle cezalandırma demektir. Bu da had gibi belli bir cezadır ama Allah hakkı değil, kul hakkına girer. Böylece mağdur veya ailesi affederse suç düşer. Bundan daha sadra şifa ne vardır?

Bugün “kan parası” denilen “diyet” ise hak sahiplerinin bir kısmının kısastan vazgeçme istekleri ile olur. az önce dedik: Ölen erkek ise diyet asr-ı saadette şu mallardan birisi olarak kabul edilmiştir: yüz deve, veya ikiyüz sığır, veya ikibin koyun keçi, yahut ikiyüz kat elbise, eyahutta bin miskal (dinar) altındır. Kadın ise yarısıdır. Biliyorum, hemen yaygara yapacaklar, “kadın erkeğin yarısı mı?” diye. Tavsiyem, önce bir dinleyin, meseleyi iyi öğrenin.

Bu farklılık kısasta yok, diyette vardır. Bundan çıkan sonuç ise, hayat ve can açısından kadın erkek eşitliğidir.

Peki, diyette durum neden farklıdır?

Burada miktar, erkeğin kazanç sağlama ve ekonomik fonksiyonu göze alınarak belirlenmiştir. Yoksa kadın erkek arasında ve yaşama hakkında bir eşitsizlik yoktur.

Kısas “kasten öldürme” suçunda veya yaralamalarda söz konusu olur. Ama mirasçılarından birisi diyet isterse, kısas güşer, diyet ödenir. Hata ile öldürmede hiç kısas olmaz. Diyet gerekir. Bu önemli bir faktır. İsterlerse onu da almadan af edebilirler. Bunu niye yaparlar? Allah da kendilerini af edip cennete koyar diye. Bu af kalpteki kini kökten bitirir.

Kısasla ilgili ayet şöyledir:

“Ey iman edenler! Öldürülen kimseler hakkında size kısas farz kılındı. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile kısas olunur. Ama kim, maktûlün velisi tarafından affedilirse kısas düşer. Bundan sonra, diyeti ona güzel bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir. Bu esneklik Rabbiniz tarafından bir kolaylık ve lütuftur. Artık kim bundan sonra karşıdakinin hakkına tecavüz ederse, Ona son derece acı bir azap vardır. Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Böylece korunmayı umabilirsiniz.”(Bakara, 178-179.)

Kısası inkar, ayeti inkardır ki adamı dinden eder. Kısas faydalıdır. Kısas hayat hakkının ve canı korumanın gereğidir. Gerçi kısasın kendisi, cezayı hak etmiş bir hayatı yok etmedir, ama aynı zamanda haksız yere hayatı yok etmeye karşı, hayatın en büyük müeyyidesidir. Kısas gibi caydırıcı bir hüküm, toplum ve kişi hayatının garantisidir. Böylece dünya hayatınızı olduğu gibi âhiret hayatınızı da korursunuz.

“Hem Tevrat’ta onlara şu hükmü de farz kıldık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş karşılıktır. Hülasa bütün yaralamalar birbirine kısas edilir. Fakat kim bu kısas hakkından feragat edip bağışlarsa bu, kendi günahları için keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam zalimdirler.”(Maide, 44-45.)

Kısas, hayatın dokunulmazlığını temin etmek için meşrû kılınmıştır. Yani can almak için değil, cana dokundurmamak için hükmedilmiştir. Onun içindir ki hak sahibi kişi kısastan vazgeçerse, kısas yapılmaz. Zira kısas, sırf insanlar için vaz’ edilmiştir.

Sonuçta bir daha hatırlatalım: Kasten öldürmede öldürülenin velisinin üç hakkı vardır: Kısas, diyet, dilerse af.

Kısas malum kasten öldürenin öldürülmedir.

Diyet ise hak sahiplerinin bir kısmının kısastan vazgeçme istekleri ile olur. Ölen erkekse diyet asr-ı saadette şu mallardan birisi olarak kabul edilmiştir: yüz deve, veya ikiyüz sığır, veya ikibin koyun keçi, yahut ikiyüz kat elbise, eyahutta bin miskal (dinar) altındır.

Af ise davadan vazgeçmektir. Devlet kamu davası olarak ceza verirmiş, o başka.

Bu sistem bize dinimizi öğretmiyor. Soruna çare de üretemiyor. Kendi çabaları ile çare üretenler ise ayıplanıyor. Bu nasıl bir karanlık dünya böyle?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi