Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

ABD, Suriye’de barış ister mi

ABD, Suriye’de barış ister mi


Türkiye, Rusya ve İran arasındaki Suriye’ye yönelik temaslar medyada barışa giden yol olarak algılanıyor. Bir an evvel Suriye’de barışın sağlanması hepimizin temennisidir. Bu yolda özellikle Rusya, İran ve Türkiye’nin samimi çabaları önemli bir adımdır. Ancak, sadece Suriye’de değil, Irak’ta ve İslam dünyasında barış istemeyenler vardır. Bu barış karşıtları arasında başta ABD ve koalisyon ortakları gelmektedir. Bölgede istedikleri hedefe ulaşamadıkları sürece barışa karşı çıkacaklar, bunun için de maşa olarak kullandıkları terör örgütlerine desteklerini sürdüreceklerdir. Bunları Suriye’de barış konusunda bir ümitsizliğin ifadesi olarak belirtiyor değilim. Irak ve Suriye’de bugün yaşananların birinci dereceden sorumlusunun ABD ve koalisyon ortakları olduğu düşünülürse, bölgemizde barışın sağlanması hususunda bu karıştırıcıların da barıştan yana samimi olarak tavır almaları gerekir.
Eğer Büyük Ortadoğu Projesi’nde söz konusu projenin mucitleri ve uygulayıcıları yeni şartlara göre bir revizyona gitmemiş, planda belirlenen hedeflere ulaşma konusunda bir niyet değişikliği söz konusu değilse bölgemizde barışın temini hususunda ABD’nin de ya ikna edilmesi ya da bölgede tesirsiz hale getirilmesi şart. Aksi halde barış sağlanacak derken başta Irak ve Suriye olmak üzere bölgemiz yeni bir karmaşa ile karşı karşıya gelebilir. Bunu söylerken özellikle Suriye’de barışın sağlanması hususunda Türkiye, Rusya ve İran’ın işbirliğinin bir etkisi olmayacağını söylüyor değilim. Aksine bölgemizde barışın sağlanmasının özellikle Türkiye ile İran’ın işbirliğinin çok önemli olduğuna inanıyorum. Dikkat çekmeye çalıştığım husus, bölgemizi karıştıranların başında ABD geldiğine göre barış hususunda da onlara önemli bir rol düşüyor. Bunun ya ikna edilerek ya da birtakım zorlamalarla hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu noktada Rusya ile ABD’nin birbirlerine rest çekeceklerini, yani Rusya’nın ABD’ye meydan okuyarak bölgeden çekilmesini sağlayacağını düşünmek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Çeşitli kereler dünyanın sömürülmesi hususunda Rusya ile ABD önemli bir bölümü açıklanmamış bir mutabakata sadık kaldıklarına, hatta sömürü alanlarındaki konumlarını güçlendirmek hususunda birbirlerine destek olduklarına dikkat çektim. Bu düşüncemde bugün de bir değişiklik olmadı. Ama durum böyledir diye bu sömürgeci güçlerin iradelerine teslim olmanın da bir anlamı yok.
Esas yapılması gereken husus, Türkiye ile İran’ın İslam Birliği’nin sağlanması hususunda işbirliğini ileri boyutlara ulaştırmalarıdır. Aksi halde Türkiye ile İran arasındaki ilişkiyi çatışmaya dönüştürülmeye yönelik tavırlar sadece bölgemizde değil, dünya üzerinde barışın sağlanmasına değil, karmaşanın daha ilerlemesine hizmet edecektir.
Kısacası, Müslümanlar artık bir batılın bir başka batıl ile dengelenemeyeceğini, batılların her zeminde Hakk’ın karşısında cephe oluşturacaklarını görmek durumundalar. Söz gelimi NATO ve AB’nin alternatifi Şanghay Beşlisi değildir. Son günlerde medyaya yansıyan, “Uygur Müslümanlarına baskı ve zulüm politikası uygulayan Çin Hükûmeti, Doğu Türkistan’da ‘kamu güvenliğine aykırı’ olduğunu bahane ederek son üç ayda 3 bin 500 camiyi yıktı” haberleri de gösteriyor ki, Müslümanların batıl cephesinin insafına bırakılması sadece zulmün artmasına zemin hazırlamış oluyor. Tüm bu gerçekler Türkiye’nin iki sömürgeciden birini tercih etmesinin anlamsız olduğunu gösteriyor.
Bunlarla Türkiye’nin ille de ABD’nin başını çektiği cepheye mahkûm olduğunu söylüyor değilim. Elbette bu batıl cephe karşısında yeni bir konum belirlenmelidir. Bunda zorunluluk vardır. Ancak belirlenecek yeni konum bir batıldan kaçarken bir başka batılın kanatları altına girmek değildir. Bu cephenin İslam dünyası ve İslam Birliği olması gerekiyor.
Bölgemizde barışın sağlanması hususunda Rusya, İran ve Türkiye’nin attığı adım önemlidir ama, bu adımın İslam dünyasının lehine kalıcı bir barış sağlamayacağını, geçici barışın kalıcı barışın önünü açması için İslam ülkelerinin birlikte hareket etmeleri gerektiğini bilerek birlikte yürümeleri gerekiyor. Bunu yaparken ABD ve ortaklarının da her türlü engeli çıkaracaklarını, yeni terör örgütlerini ve maşaları meydana süreceklerini unutmamak şarttır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi