Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Cumhuriyetin “Millî” kavramına ettiği zulümler

Cumhuriyetin “Millî” kavramına ettiği zulümler

1923’den sonra millî kavramının başına gelenler hiçbir kavramın başına gelmedi. Ulus devlet olma yolunda bu mukaddes kelimeye ihanet edildi ve ulusalcı karşılığı ile içi boşaltıldı.

“Millî” den ne anlaşıldığı zihniyetlere göre değişiyor. Kimilerine göre “millî”lilik modern-sanayi dönemi olan ulus toplum çağında zuhur etmiş ve ilk kez Cumhuriyetin ilkeleri arasında yer almış.

Oysa millî kavramı İslâm’a, dolayısıyla millete ait, milletle alâkalı, millete mensup demektir. Osmanlı asırlarında ehl-i sünnet mezhebinden olanlara millîler denildiğini mevzu ile alâkalı bir yazımızda belirtmiştik.                               

YALNIZCA CÂMİ VE TÜRK BAYRAĞI MİLLÎDİR                                       

Bu mânasıyla millî kavramı neleri haizdir sualine cevap aradığımızda, Cumhuriyet’le başlayan birçok şahsiyet, kuruluş, düşünce, edebiyat, sanat ve kültürel unsurun millîlik vasfına sahip olmadığı, yalnızca câmi ve Türk bayrağının millî olduğu anlaşılıyor.                                                                                 

Öyle ki her müessese, düşünce ve uygulama İslâm’dan neşet ediyorsa ancak “millî” olmak vasfını taşıyabiliyor. Çünkü millî olmanın şartı İslâmî hususiyet taşımaktır. Bu şart kişilerin fiil ve hayat tarzları için de geçerli.                                 

İLK MECLİS’TEN SONRA HİÇBİR MECLİS MİLLÎ SAYILMAZ                        

İlk Meclis ve ilk Hükümet, Kur’an okunarak açıldığı ve İslâmî ilkeler taşıyan Cumhuriyet düşüncesini temsil ettiği için millîdir. İkinci Meclis’ten günümüze kadar hiçbir Meclis ve Hükümet tam olarak İslâmî olanı gaye edinmediği için millî sayılmaz.                                                                                                                                                                

CUMHURİYET DEVLETİ MİLLÎ VASFINI TAŞIMIYOR                                                            

En başta Cumhuriyet Devleti olmak üzere hiçbir kuruluş millî değil, çünkü millî olabilecek istikâmette adım atılmamış. İslâm’la irtibatı laik-seküler olduğu, millî kelimesini Kur'an’î mânasının dışında tatbik ettiği için Cumhuriyet’in millîlikle hiçbir bağı yok.                                                                                                 

Facianın en büyüğü ise, İslâm’a, yâni millete ait mücadele mânasına gelen Millî Mücadele’nin “millî”sinin tersyüz edilmesidir. Atatürkçü Cumhuriyet Devleti zihniyetine göre Millî Mücadele’nin “millî”si İslâmî değil, seküler anlam taşıyan “ulusal yurtseverlik” tir.                                                                                                   

Millî kavramının en çok zedelendiği, haşâ huzurdan iğfal edildiği bir ifade de “Kuva-yı milliye” dir. 1923’den sonra Batı’ya doğru istikâmet değiştiren M. Kemal’in Millî Mücadele döneminde en çok kullandığı bu ifade, gücünü ve mânasını İslâm’dan alan, din-i mübin için bir araya gelen ve bu yönde mücadele etmek için toplananlar demektir.                                                                                          

İslâmî birlik mânasına gelen “Vahdet-i milliye”,  Müslüman milletin dini esas alarak yaptığı işler demek olan “Âmal-ı milliye” ve dini esas alıp karar verenlerin iradesi anlamına gelen “irade-i milliye’nin hâkim olması…” ifadeleri de laikleştirilen, yâni uluslaştırılan dinî ifadelerimizden birkaçıdır. Günümüzde sakız gibi herkesin hoyratça kullandığı “millî irade” de İslâm, yâni şeriat üzere bir araya gelip millet olanların iradesi anlamındadır.      

Cumhuriyet Türkiye’sinde İslâmlaşmış mefhumlar asıl zemininden kaydırıldığı için üç kuşağın idraki yanlışlıklarla dolu. Millî kelimesini İslâmî mânasıyla kullandığımızda Millî Eğitim Bakanlığının İslâm’a, yâni şeriata dair eğitim veren bakanlık, Millî Eğitim Şurasının da İslâm eğitimine ait meselelerde istişare yapanlar olduğu anlaşılır.                                                                         

CUMHURİYET, MİLLÎLİĞİ TAHRİF ETMİŞTİR                                                                                 

Bir daha söyleyelim ki Cumhuriyet Devletince millî adını alan hiçbir şey millî muhtevayı haiz değil. Millî kavramı tahrif edilmiş mânasıyla anlaşılageldiği için, bu kelimeden doğan her ifade yanlış. Şu ifadelerin hepsi asıl mânasıyla millî vasfını taşımıyor:                                                                                                           

Millî irade, millî duygu, millî takım, millî kimlik, millî savunma, millî tarih, millî vicdan, millî ölçü, millî şuur, millî meclis, millî hassasiyet, millî şef, millî marş, millî şahsiyet, millî edebiyat, millî düşünce, millî coğrafya, millî bayram, millî egemenlik, millî güvenlik, millî birlik, millî kültür, millî cephe hükümeti, millî gelir...                                                                                                                    

Birkaç misal daha; Millî Piyango İdaresinin İslâm’a, yâni şeriata ait piyango idaresi anlamına geldiğini düşünmek nasıl bir şey? Böyle düşündüğümüzde “Millet” ve “Milliyet” adıyla yayınlanan gazeteleri millî, yâni İslâmî gazete saymamız gerek. Bundandır ki bu adı taşıyan gazeteler adını değiştirmeli yahut İslâmî gaye taşıyan gazete olduğunu kabullenmeli.                                                                                                                                        

MEHMET ÂKİF MİLLÎ, KEMALİZM’İN ŞEFLERİ MİLLÎ DEĞİL           

Millî şahsiyetin “millî”si İslâmî mânasıyla kavrandığında Mehmet Âkif’le Necip Fazıl fikir ve dâvaları bakımından millî şahsiyetlerdir. Meselâ, Kemalizm’in “önderi” ilk Meclis’i feshettikten sonra laik-ulus devlet hedeflediği ve Müslüman milletin değerlerine karşı inkılâplar yaptığı için millî şahsiyet olmaktan çıkmıştır. Keza İsmet İnönü de ulusçu Cumhuriyet rejimini sürdürdüğü için millî şahsiyet değil. Millet ve milliyetçilik anlayışlarında dine mugayir düşünceleri olduğu için Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Nihal Atsız vb. kişiler de millî kavramına yükledikleri mâna İslâmî olmadığı için millî şahsiyet sayılmazlar.                                                                                                                    

“Millî önder”, “millî şef” ifadelerinde millî kelimesinin kullanılması bu mukaddes kavrama yapılmış en büyük zulümdür. “Millî Önder”i ve “Millî Şefi” İslâm’a, yâni şeriata ait olan değerleri taşıyan insan olarak anlamaya çalıştığımızda laik devletin laik önderlerine irticaî kavramla hitap etmek “cürmünden” başımıza olmadık işler gelebilir.                                                

“SAFAHAT” MİLLÎ, “NUTUK”  GAYR-I MİLLÎ                                                                                                                                               

Âkif’in “Safahat”ı İslâmî, yâni millî mevzuları taşıdığı için millîdir. M. Kemal’in “Nutuk” u İslâmî gaye ve niyet taşımadığı için millî bir kitap sayılmaz. Bir başka misal: Bozkurt amblemi İslâm’a ait tedailer taşımadığı ve Şamanî-ulus inancının sembolü olduğu için millî değil. Hilâl içinde ay amblemi İslâmî tasavvurdan neşet ettiği için millîdir.                                                                

İsminin başında millî olan birçok dernekle birlikte ilkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim müesseseleri müfredatlarıyla resmî ideolojiye hizmet ettiği için millî kabul edilemez. Kur’an Kursları, Ehl-i Sünnet’e uygun medrese ve tarikat eğitimleri millî müesseselerdir.                                                                                                                                 

Sözün özü, “Dinim İslâm’dır” ve “Millî devlet yapısı korunsun” diyenler millî kavramını asıl mânasıyla anlamak mecburiyetinde olduğunu ve yine asıl anlamıyla millî vicdan taşıyıp taşımadığını bilmeli önce.  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi