Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Cami “okul”dur;cemaat “canlı hisar”

Cami “okul”dur;cemaat “canlı hisar”

Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın son yıllarda ihdas ettiği hayırlı gün ve haftalardan biri olan “Camiler Haftası” bugün başlıyor. Elbette camilerimizi senede yalnız bir hafta gündemimizde tutmakla, onun önemini ve hayatımızdaki merkezi rolünü anlamış ve yaşamış olmayız. Ancak, bu tür etkinlikler, akıp giden hayatın içinde, insanımıza bazı gerçekleri hatırlatma vesileleridir. Aralarında bulunmakla onur duyduğum Namaz Gönüllüleri Platformu olarak, biz de iki yıldır yürüttüğümüz “Namazla Diriliş Seferberliği”ne, bu sene “Haydi Camiye” kampanyası ile yeni bir ivme kazandırmayı arzuladık. 2 Eylül 2008’de Eyüp/Feshane’de başlattığımız “Haydi Camiye” çağrısı konferanslar, paneller, sohbetler, kahvaltılı sabah namazları vb. ile sürüyor hamdolsun.
Bugünkü yazımda, cami-mescid-cemaat merkezli bazı alıntıları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Önce Kur’ân’dan; camileri “imar etmenin” esasen cemaati ve cemaat bilincini inşa etmek olduğunu; keza camileri “harab etmenin” de camileri ve cemaati özünden koparmak olduğunu vurgulayan iki âyet:
“Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazlarını dosdoğru kılan, zekâtlarını veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte, doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.” (Tevbe, 9/18)
“Allah’ın mescitlerinde Allah’ın adının anılmasına engel olan ve onların harab olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? ...” (Bakara, 2/114)
Camiler “Allah’ın evi” olarak tanımlanan kutlu mekanlardır. Camiye giden mümin, Allah’ın misafiri yani ziyaretçisi konumundadır. Rasûlüllah (s.): “Evinde güzelce abdest alıp camiye giden kimse Allah’ın ziyaretçisidir. Ziyaret edene Allah ikramda bulunacaktır.” (Terğib ve Terhib, 1/214) buyurur.
İslâm toplumunda kardeşlik, eşitlik ve adalet, yardımlaşma ve fedakârlık, davet ve cihad eğitimi camilerde yapılır, planlanır ve uygulanır. Cami, günde beş kez zengin-fakir, köylü-şehirli, amir-memur, alim-cahil, yaşlı-genç, siyah-beyaz, yerli-yabancı... herkesi aynı safta, omuz omuza, diz dize bir araya getirir ve kaynaştırır.
Geçen hafta vefat yıldönümünü kutladığımız “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç’in ifadesiyle: “Cemaatle kılınan namazın gayesi, insanları ibadet maksadıyla ve aynı zamanda şahsî bağların vasıtasız olarak kurulması için de biraraya getirmektir. Bu suretle, cemaatle kılınan namaz menfi ferdiyet ve ayrılığa açıkça karşıdır. Hayat insanları birbirinden ayırıyor, cami ise onları tekrar tekrar bir araya getirip kaynaştırıyor...”
Üstad Sezai Karakoç, hayatın kalbi olan caminin bu özelliklerini o belağatlı üslûbuyla ne güzel tarif eder:
“Cami, yalnız duvarlardan ve kubbeden ibaret değildir. İçinde topladığı müminler de caminin ayrılmaz bir parçasıdır. Cami, mümin ve müslüman kalplerin birbirine kaynaşmasından doğan bir kutsal varlık, kutlu bir bütündür. Duvarlar ve kubbeler, bu bütünü Allah’la başbaşa kalma anında eşyadan seçen, ayıran bir örtüdür. Cami, müminleri estetik örtülerin en yürek çarptıranına bürüyerek Allah’a yöneltir. Saf bağlamış müslümanların, her secdeye gidiş ve her secdeden kalkışlarında kıvrım kıvrım dalgalanan harmanisidir cami. Cami, mihrabıyla bir tapınak, mimberiyle bir toplum ve bir devlet, kürsüsüyle bir okuldur.”
Düşünür Roger Garaudy ise, müminlerin hep birlikte Kabe’ye yönelmelerinin anlamını şöyle açıklar:
“Namazda tüm dünya Müslümanlarının tek bir yöne yönelmeleri, Allah’tan başka güç tanımayan insanların ortak bir hedefte birleştiğinin güzel ve tek örneğidir. Uyum içindeki bir dünyanın kurulmasının ancak Allah’a yönelerek gerçekleşebileceğinin anlatımıdır bence namaz.”
Son olarak, Kur’ân Şairi Mehmed Akif’in, cemaat namazını tasvir eden mısralarıyla heyecan tazeleyelim:
Akşam olmaz mı, fakat, toplar ahâliyi ezan,
Son cemâ’at yeri, hattâ, adam almaz ba’zan.
Güneş âfâka henüz arz-ı vedâ etmişken,
Yükselir Kâ’be’ye doğrulmuş alınlar yerden.
Önce bir dalgalanır, sonra eder hepsi karar;
Örülür enli omuzlarla birer canlı hisar.
Bu yaman safların âhengi hakîkat müdhiş:
Sanki yalçın kayalar yanyana perçinlenmiş,
Öyle bir cebhe kesilmiş ki: Müselsel îmân;
Hangi îmâna dokunsan taşacak itmînân.
Canlı bir hisar gibi omuz omuza, diz dize namaz kılarak itmînâna eren müminlerden olabilmemiz duasıyla.
PROGRAMLARIMIZ:
17 Ekim 2008, saat: 18.30; Ordu/Kumru; Abdullah Yıldız, Kerim Buladı, Ahmet Bulut: “Haydi Namaza - Haydi Camiye”
18 Ekim 2008, saat: 13.30; Ordu/Gölköy; Abdullah Yıldız, Kerim Buladı, Ahmet Bulut: “Haydi Namaza - Haydi Camiye”
18 Ekim 2008, saat: 18.30; Ordu/Korgan; Abdullah Yıldız, Kerim Buladı, Ahmet Bulut: “Haydi Namaza - Haydi Camiye”
19 Ekim 2008, saat: 13.30; Ordu/Çamaş; Abdullah Yıldız, Kerim Buladı, Ahmet Bulut: “Haydi Namaza - Haydi Camiye”
18 Ekim 2008, saat: 17.00; İst/Fatih (AKV-tlf: 0212-533 72 02) Prof.Dr.Burhaneddin Can: “Güzel Ahlakın Yeniden İnşası”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi