İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Üzgünüz

Üzgünüz

Yeni yazımı bitirmiştim ki kıymetli büyüğümüz Akif Emre'nin vefat haberi geldi. Sessizlik ve mukadderat.

Kendisiyle yirmi yıl evvel tanışmıştım. İlk kez geçtiğim bir yol gibiydi. Son temasımız on gün önce oldu. 'Daha sık görüşelim' temennisiyle ayrıldık.

Akif ağabeyle herhangi bir mesaimiz yahut yolculuğumuz olmadı. O yazıyordu, biz okuyorduk. Geziyordu, takip ediyorduk.

Pazartesiyi salıya bağlayan gece, Mevâkıf'ı okuyup bitirmiştim. Abdülcebbâr an-Nifferî'nin sonsuz eseri. Arapça'dan tercüme eden Nurullah Koltaş. (Büyüyen Ay Yayınları.)

Kitabın ilk sayfasından: “Az sayıda kişi, asıl vatanımızdan hayli uzaktaki bu gurbet hayatını anlamlı kılmaya yönelik birtakım arayışlar içine girmiştir ve hâlihazırda girmektedir.”

Bu insanlardan biri de Akif Emre miydi? Kudüs'ten Üsküp'e kadar birçok İslâm beldesine yolculuk etmesi, bu arayışın durakları mıydı? İnsan bazen kendisini görmeye gider. Böyle bir şey miydi? Evet, hepsi.

Daima dünyanın uzağında durdu. İmkânların ve fırsatların dışında yaşadı. “Kanaat, izzetin cevheridir.”

Tanışalı yirmi yıl olmuş. Dönüp bakıyorum: Yirmi yıl boyunca bizi üzmeyen, öldürmeyen kaldı mı? Akif ağabeyin derin ve engin yüreği belli ki daha fazla dayanamamış. Son fotoğraflarından biri masamın üstünde. Derdi ve davası olan bir insanın siması. Cihan Aktaş'ın kitabının ismiyle söyleyelim: Acı Çekmiş Yüzünde.

Hep alan, hiç vermeyen insanların arasında yaşıyoruz. Onların çağındayız. Akif Emre, evvela güven veriyordu.

Vefatıyla birlikte bir kez daha anladık. Makul olursan, makbul olursun.

Tekrar Mevâkıf'a dönmek isterim. Kitap yetmiş yedi duraktan oluşuyor, yolculuk bu şekilde ilerliyor. Edeb, teselli, basiret, nûr, sekîne, âriflerin kalbi durağı gibi.

Beşinci durak: Benim Vaktim Geldi Durağı. Dördüncü cümle: “Sende imha edilemeyen bir şey vardır.”

Mütercim, Mevâkıf için şöyle diyor: “Yalın olmakla birlikte ancak Tilimsânî gibi şarihlerin açıklamalarıyla anlaşılabilir hikmetler ihtiva etmektedir.” (Sayfa 10.)

Tilimsânî, kulda imha edilmeyen şeyi, Hakk'ın kuldaki payı olarak açıklıyor. (Sayfa 40.)

Yirmi yıldır tanıdığımı düşündüğüm bir insana işte buradan bakıyorum. Bu payın yüksek olduğunu düşünüyorum.

Mekânı cennet, makamı âli olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi