Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Ötekileştirilen bireyler

Ötekileştirilen bireyler


Ramazan ayı içinde Tarlabaşı yardım grubunu organize eden Kadir Bal kardeşimle bir röportaj yapmıştım. Kendisi suça bulaşıp bir süre cezaevinde kalan kişilerin toplum tarafından tecrit edildiklerini, bu kişilere el uzatmanın insani bir sorumluluk olduğunu vurgulamış Tarlabaşı yardım grubunun bu konuda önemli bir boşluğu doldurduğundan bahsetmişti. 
Suç elbette tasvip edilen, sevimli bulunan bir davranış değildir. Bütün kültürlerde bütün toplumlarda suç kötüler hanesinin bir parçası olarak görülür ve suç işleyen kişiler cezalandırılır. Suç olan şey aynı zamanda haramdır. Bu nedenle dinimiz suça eğilimli kişileri İslam’ın aydınlık yoluna çekerek rehabilite etmeyi ve onları topluma kazandırmayı tavsiye eder. Nitekim Resulullah, Mekke’de şiddet, adam kayırma, faiz, içki ve zinanın yaygın olduğu Mekke toplumunu Kur’an’ın ışığıyla sevgi toplumuna dönüştürmüş ve bu kimselerin gönüllerini fethetmişti. Bugün bizler onun takipçileri olarak aynı metotla yola çıkabilir ve bu insanları dışlamak yerine kucaklayarak topluma kazandırabiliriz. Zira İslam fertleri insani değerler ekseninde besleyerek suça karşı koruyucu bir kalkan oluyor. 
Suça bulaşan kişiler hak ettikleri cezayı çekip topluma katıldıklarında insanlar tarafından tecrit ediliyor, kabul görmüyorlar. Bu kişiler bir tür sosyal dışlanmaya maruz kalıyorlar. İnsanın doğasında dışlama ve ötekileştirme eğilimi var, eğer fertlerin vicdani hassasiyetleri yoksa bu konuda katı bir tutum sergileyebiliyorlar. 
Suç deyince insanın aklına, cinayet, hırsızlık, gasp, esrar, şiddet, hak ihlali ve gayri ahlaki filler geliyor. Bu davranışlar elbette tasvip edilebilecek davranışlar değil. Fakat insan mükemmel bir varlık değil, istikamet çizgisinden uzaklaştığında hataya meyilli hale gelebiliyor. Böyle durumlarda kişiyi hak çerçevesine çekmek ve hatalarını görüp iyileştirmesi için telkin ve teşvik etmek gerekir. Rabbimiz hata eden kişiyi tövbeye çağırıyor ve tövbe ile onu arındıracağını haber veriyor. İnsanların hatalarını affetmek, kusurlarını yüzlerine vurmamak ise İslam’ın ahlaki ilkelerindendir. O nedenle yaşamının bir döneminde suça bulaşmış kişileri dışlamak yerine, kucaklamak ve onları topluma kazandırmaya çalışmalıyız.
Toplumumuzda sadece suça bulaşan kişilerin değil, siyahilerin, kilolu kişilerin yoksulların da dışlandığını görmekteyiz. Oysa bir grup ya da bir kişi tarafından dışlanan kimselerin suça eğilimi daha da artacak ve bu kişiler belki de birer suç makinesi haline gelecektir. Bu riski de dikkate almak gerekir.

KISSADAN HİSSE

Aile dostumuz, kardeşimiz Nasır Bey şöyle bir anekdot aktarmıştı: Vakti zamanında köylünün ürünlerini çalan hırsız bir genç varmış. Bir gün köyün babası olarak bilinen yaşlı bir adamın bahçesine girip meyvelerini toplamaya başlamış. Köylünün haberi olunca gence tehditler savurarak kovalamaya başlamışlar. Yaşlı adam ayağa kalkmış ve “bırakın genci rencide etmeyin, ona doğruyu anlatın, helal olsun bu ürünleri yiyebilir” demiş. Yaşlı adamın bu ifadelerini işiten genç bir daha hırsızlık yapmayacağına dair tövbe etmiş ve kendini hayır işlerine adamış.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi