Ergenekonculuk

Ergenekonculuk

Bir emekli askerin evinde yakalanan 27 el bombası ile başlayan soruşturma, "terör örgütü" davası olarak nihayet başladı. Türkiye yaklaşık yarım yüzyılının hesabını bu dava üzerinden görecek.

Çünkü yarım yüzyıl boyunca her taşın arkasından çıkan, her melanete bulaşan kontrgerilla örgütü tasfiye ediliyor. 1950'lerin başında NATO ülkelerinde, her ülkenin tarihinden seçilmiş isimler altında gayrı nizamî savaş örgütleri kuruldu. Bu örgütlere Fransa'da "Rüzgâr Gülü", Yunanistan'da "Koyun Postu", İtalya'da "Kılıç (Gladio)", Türkiye'de de Ergenekon isimleri verildi.

Bu örgütlere Sovyetlere karşı ideolojik savaş yürütme görevi verildi. Bu görevlerin içinde hukuk dışına çıkarak suikast ve sabotaj düzenlemek, siyasî operasyonlar yürütmek, mafya ile ilişkiye girmek ve yeraltı örgütleri kurmak da vardı. İtalya, Yunanistan ve Türkiye'de bu örgütler aldıkları yetkileri iktidar mücadelesi için seferber ettiler, kişisel amaçlar için kullandılar. İdeolojik savaşın silahlarını kendi halklarına ve demokratik iktidarlara yönelttiler.

Dün yargılaması başlayan Ergenekon terör örgütü, Türk kontrgerillasının tamamıyla yoldan çıkmış, çıkar şebekesine dönüşmüş ve toplumsal barış ve huzura kasteden yozlaşmış hali. "Bu ülkeyi biraz da biz kurtarıverelim" edasında maddi kazanç ve bunun için de iktidar peşinde koşan ve bu amaçla provokasyonlar tertipleyen (Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atan, Danıştay hâkimini öldüren ve bütün bunlardan kargaşa çıkartmaya çalışan) yozlaşmış bir kontrgerilla müsveddesi ile karşı karşıyayız. Bu örgütün içinde, marjinal fikirlerine demokratik toplumda karşılık bulamayan, bu yüzden darbe peşinde koşan parti liderleri, kalem sahipleri; çıkar peşinde koşan mafya bozuntuları, yetersiz ilmiyle yeterli şöhret peşinde koşan akademisyenler; güce, dolayısıyla şöhrete yakın olmaya çalışan gazeteciler ve hakkında çok az şey bildikleri ülkelerinin tehlike içinde olduğuna kendilerini inandırmış ve bu tehlikeyi savuşturmak için kahraman rolüne soyunmuş emekli askerler var.

Bunların tamamı suça bulaşmış olanlar. Bu yüzden yargı önüne çıkıyorlar. Ama Ergenekoncular bunlardan ibaret değil.

Ergenekonculuk aynı zamanda demokrasi dışında hayat alanı arayanları kapsıyor.

Şayet emek harcayıp, toplumun beklentilerine göre kendinizi şekillendirip iktidara aday olmak yerine; devlet içindeki iktidar dengelerine yaslanarak zorlanmadan siyaset yapmaya kararlı iseniz, varacağınız yer Ergenekonculuktur. CHP liderinin kendisini "Ergenekon'un avukatı" olarak nitelemesinin sebebi de budur. Ergenekon'un olmadığı bir Türkiye'de CHP'nin politik cürmü anlamsız hale gelecektir.

İşbaşındaki demokratik iktidar dışında kendisine dayanak arayanların, demokrasi içinde peşinden koştukları çıkarlarını gerçekleştiremeyeceğini veya mevcudu koruyamayacağını düşünenlerin bulunduğu yer de Ergenekon ile aynı dairedir.

Dar sınırlı dünyasında paranoyalar üreten, anlam veremedikleri, çözemedikleri her gelişmeyi komplolarla açıklayanların korkularını ve bu korkulardan üretilmiş ideolojilerini ve düşmanlarını da Ergenekon'un içine yerleştirmek gerekir.

Laikliğin anayasal içeriğinden saptırılarak demokratik siyasete ipotek koyan bir terör aracına dönüşmesinin ve Kürt sorununa basit çözümleri engelleyenlerin de Ergenekonculukla bağlantısını fark etmeliyiz.

Taşeronlaşmış PKK'yı da Ergenekoncular arasına koymalıyız.

Son zamanlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ile kamuoyu arasında yaşanan iletişim kazalarının arkasında, ipliği pazara çıkan Ergenekoncuların fesat çabalarının payını görmeliyiz.

Ergenekon terör örgütü, savcılığın topladığı suç delilleri istikametinde yargılanıyor. Ergenekonculuk ise bir patoloji olarak çevremizde yaşıyor ve bu yargılamayı etkilemek için seferber olmuş durumda.

Yargıçlar suç işleyenlere karşı görevlerini yapıyorlar; bizim ise Ergenekonculuğa karşı kapsamlı bir demokrasi mücadelesi vermemiz gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi