Halil Mert

Halil Mert

İdlib, Kuşatmaya Engel Olma Harekâtı

İdlib, Kuşatmaya Engel Olma Harekâtı

Ülkemizi güneyden kuşatmaya çalıştılar.

         Medeniyet Coğrafyamız ile aramıza YPG/PKK+Barzani ve IŞİD ile Basra’dan Akdeniz’e oldubitti devletler kurup, kendilerine enerji koridoru oluştururken bölge insanını paramparça edip, kalıcı düşmanlıklar oluşturmaya çalıştılar.

         Batının düşman tanımı;

         Düşman=İslam=Sünni İslam=Türk Milleti!...

         1000 yıllık tarihimize bakın. Haçlı Seferlerinden bu yana hep karşılarına Türk Milleti çıktı. Onlara karşı hiç gevşeklik göstermedi. Her toparlanışında Hakk’ın ve İslam’ın bayraktarı oldu. Diğer topluluklar zaman zaman alet oldular Haçlılara.. İngiliz Gevurunun Şerif Hüseyin için bayrak yaptığı, maalesef şimdi Filistin Bayrağı diye salladığımız paçavradaki Yeşil renk Fatimi’leri temsil eder. Fatimiler’in ihaneti ile Kudüs ve Antakya’da Hıristiyan Devletler kurulmadı mı vaktiyle..

 

         Şimdi ise 100 yıl önceki oyunlarına Müslüman Kürt’ü alet etme derdindeler. Ancak, oyunları bozulmalı. Bozmalıyız. Osmanlı’nın bakiyesi devletler ve duruşları bizi yanıltmasın. TÜRKİYE CUMHURİYETİ VE TÜRK MİLLETİ’NİN COĞRAFYADAKİ GERÇEK MÜTTEFİKLERİ VE DOSTLARI BÖLGEMİZDEKİ MÜSLÜMAN YA DA DEĞİL, HALKLARDIR. Milletimiz, şeref, onur ve izzeti ile dostluk yapmış, düşmanlığı bile aynı insani ve vicdani kaidelerle icra etmiştir. Bu gün Suriye, Irak ve Afganistan gibi, Bosna ve Kosova gibi, hatta Sırbistan gibi Medeniyet Topraklarımızda Ordumuzun ve devletimizin gördüğü saygı ve sevgi ortadadır.

“Ayrı düştüm dost elinden yıllar var ki çarpar sinem

Vefalı Türk geldi yine Selam Türk'ün bayrağına…”

 

         Vaktiyle, Karabağ’da Türkistan ile aramızda adeta boyun gibi duran toprakları Ermenilere işgal ettirip boğazımızı kestiler. Seyrettik. Ama şimdi öyle değil. İdlib, El Bab.. Kuzey Irak’taki askeri üslerimiz.. Şimdi Türkiye oyunları bozacağını gösterdi.

         Aslında oyunları 15 Temmuz’da Allah Milletimize bozdurdu. Allah CC. o gece Manga Komutanlığını da, Takım, Bölük, Tabur, Tugay, Ordu, Başkomutanlık… adeta hepsini bizzat kendisi yaptı. Hamdolsun.

         El Bab’da PYD ile oynanan oyunu bozduk. İdlib’de kuşatma planını bozduk. Şu ana kadar da bir Mehmedimizin dahi burnu bile kanamadıysa bu MİT ve TSK’nin çok iyi bir ön hazırlık ve koordinasyon yaptığının göstergesi. İlgili ve görevli yiğitlerimiz sağolsunlar.

        

         Emperyalizmin şimdiki, oyunları şöyle olacak.

         Birincisi PYD/PKK ile Barzani’yi birleştirmek. Düşünün güneyimizde boydan boya oluşturmak istedikleri tehdidin boyutunu. Bu oyun dindar ve Türkiye’den yana tavır alacak Kürtler, Araplar ve Türkmenler ile bozulabilir ancak. Bunun için de bu yapılar bir araya getirilmeli, örgütlenmeli ve silahlandırılmalıdır. Şii Türkmenler Fars’ın, Pers’in elinden kurtarılmalıdır. Aynı şekilde Ordumuzdan Emekli ancak liyakatli personellerden de yararlanarak bölgede istihbarat faaliyetlerinden çok Psikolojik Harp/Harekât icra edilmelidir.

 

         İkinci tehdit ise; olmaz demeyin, Irak’ı altın bir tepside İran’a sunan Anglo-Sakson İngiliz/ABD aklı şimdi, Suriye ve Irak rejimlerini bir araya getirebilir. Bölge nüfus hareketleri ile zaten fiziki olarak ayrıştırıldı. Dolayısı ile BAAS’çı Esad malum İran ve Hizbullah’ın desteği ile varlık gösteriyor.

         Türkiye Osmanlı Bakiyesi Şii Arapları kaybetmek bir yana Şii Türkmenleri bile kaybediyor. Buyrun Haşti Şabi’ye bakın.. Türkiye’nin İran’ı artık bu kadar rahat bırakması uygun değildir. İran’ı tedirgin edecek cümle, “TEBRİZ TÜRK’TÜR, TÜRK KALACAK!” olmalıdır. Biz sembolik olarak Şii ve Sünni Türkmenlerin 1000 yıldır barış içinde yaşadıkları Telafer’i gündemde tutmalıyız. Oradaki barış ve huzur günlerini hafızalara yerleştirmeliyiz. Orta vadede ise İran’ın Osmanlı Şia’sı diyebileceğimiz Irak, Suriye, Yemen, Lübnan gibi ülkelerdeki etkisini kırmalıyız.

         İran, menfaatleri için her oyunu oynar, her kılığa girer. Düşünün her yanı Türk Toprağı olmasına rağmen, yarısı Türk nüfus olmasına rağmen, bu insanların hiçbir sosyal hakkı, kendi dillerinde eğitim hakkı olmamasına rağmen İran’ın vatandaşı Türkler üzerinde mutlak kontrolü söz konusu ise bu Osmanlı’nın ve Türkiye Devleti’nin ferasetsizliği ile açıklanabilir. Özetle; İran’ı başta İngiltere olmak üzere ABD kullanabilir. Şii İran çatlatılmalıdır. Yoksa Şii blok, Akdeniz’den Afganistan’a kadar karşımıza bir tehdit olarak çıkacaktır. Batı da bunu çok iyi kullanacaktır.

 

         Kuzey Irak’ta Türkiye yanlısı güçler oluşturulmalı, eş zamanlı olarak Lozan’dan kaynaklanan haklarımız gündeme getirilmelidir. Bölgede yapılan referandum sonuçları ve katılım doğru değildir. Gerçek katılım, o da sandık konan mahallelerde %23 cıvarındadır. Mesela Kerkük’de dışarıda kalan birkaç Kürt mahallesine sandık konmuş, buralarda da 15, 20 insan katılmıştır. Bölge Milletimizin feraset ve adaletini beklemektedir. Türkiye bölgeyi asıl geniş katılımlı bir referanduma hazırlamalıdır. Burada da “Türkiye’ye katılmak ister misiniz?” sorusu mutlaka sorulmalıdır.

         PKK, Kerkük’e sevkiyat yapmaya devam etmektedir. Türkmen kuruluşlarının önlerinde kışkırtıcı eylemler yapmakta ve mermi atmaktadır. Maalesef silahsız tek gurup Sünni Türkmenlerdir.

         İran’ın bölgede yarattığı sözde askeri kahramanlar ve komutanlar, aynı şekilde ABD’liler cirit atmaktadır. Türkiye’nin böyle sembolik adamları da bölgede olmalıdır. Kasım Süleymani vb. kim bunlar? Ayetullah’ın adamları.. Bizim de böyle adamlarımız olmalı ve isim yapmalıdır. Geçmişte Kuşçubaşı Eşrefler, Deli Halitler ne yaptı ise, benzer insanlarımız hala var. Düşünün Eşref Bitlis Paşam ve ekibini.. Bu insanlar A. Cem Ersever gibi insanlar hala bölgede etkinleştirilemez mi? PKK’dan ele geçen silah ve mühimmatı kırıma göndermek yerine bölgedeki Türkiye yanlısı guruplara göndermek daha akıllıca değil mi?  

 

         Türkiye’mizin en büyük gücü, Kutlu bir mazisinin olması, Milletimizin Güçlü ve birbirine bağlı olması ve R. Tayyip Erdoğan gibi kararlı bir Liderinin olup etrafında devletin bir araya gelmesidir. Bu görüntüye sahip çıkılmalıdır.

         Şu an itibari ile en büyük iç belamız da FETÖ’dür. Bu örgüte karşı içeride asla müsamaha gösterilmemeli, dışarıda ise sindirilip baskı altına alınacak yöntemler geliştirilmelidir. Yurtdışında birkaçının köpek gibi sokak ortasında, otel odasında ve hangi izbede saklanıyorlarsa bulunup öldürülmesi, Türkiye’deki yakınlarından ve ailelerinden birileri aracılığı ile tehdit edilmeleri onları sindirecektir. Yoksa pislikleri bizi kuşatmaya ve sıkıştırmaya devam edeceklerdir.

 

         Aziz Milletim.. Necip Fazıl Merhum;

         “Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes

         Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es...” diyeli 70 yıldan fazla oldu. Gediği büyütememiştik yıllarca. Şimdi gedikleri yarıyoruz. İç içe halkalarla kuşatılmışız. Kuşatmaları kırarak yürüyoruz. Bunun için gerekli azim ve irade sende var. Allah CC. Malazgirt Ovası’da, İstanbul Surlarının önünde nasıl destek oldu ise, Çanakkale’de nasıl yanımızda oldu ise, 15 Temmuz’da bütün oyunları nasıl bozdu ise yine yanımızda olacaktır. Bizler yeter ki iman ve gayretle kayıpları telafi edelim. Müslüman Milletimizin ve Ümmetin refahı için, mazlum insanlık için, İ’layı Kelimetullah için mücadeleye devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi