Kemal Öztürk

Kemal Öztürk

Ülke saldırı altında ama bir de eksiklerimiz var

Ülke saldırı altında ama bir de eksiklerimiz var

Komplo teorisi üreten çok var ülkede. Bana ihtiyaç yok yani. Bazı şeylerin de komplo teorisi olmadığı artık aşikar. Ülke saldırı altında, her gün yeni bir şey yapıyorlar. Bu artık komplo teorisi olmaktan çıktı. Lakin bunlar olurken benim anlayamadığım şeyler de oluyor ülkemizde.

Durumu anlatmaya çalışayım.

Kuşatma altında olan, beka tehlikesi yaşayan, devletine ve milletine açıktan saldırı olan bir ülkenin yapacağı ilk iş, milli birlik seferberliği başlatmaktır. Doğru mu?

Sonra savunma hatları kurarak, ayrım yapmadan ülkedeki her ferdi vatanını, bayrağını, milletini korumaya çağırmaktır. Sanırım buraya kadar hepimiz hemfikiriz.

Peki şimdi bize yapılanlara ve bizim yaptıklarımıza bakalım.

Fiili savaş açılmadan bir ülkeye hangi alanlarda saldırı yaparlar? Ben sıralayayım bildiğim kadarıyla.

Terör ve güvenlik:

 Bir ülkeyi hırpalamamanın en kirli ve etkili yolu, teröre destek vermektir.

Yıllardan beri Türkiye’ye terörle bedel ödetiyorlar. Zararımız çok büyük.

Lakin bizim teröre karşı sosyal politikamızın olmaması, terörle mücadeleyi sadece güvenlik alanına sıkıştırıyor ki, bunun çözüm olmadığı görülmüştü.

Neden PKK, FETÖ, IŞİD ve diğer örgütlere karşı sosyal politikalarımız yok, bunu anlamış değilim. İçişleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, üniversiteler, enstitüler, düşünce kuruluşları, vakıflar, dernekler neden bu konuda çalışma yapmıyor ya da çalışma için teşvik edilmiyor?

Medya ve kamu diplomasisi:

Bir ülkeyi en kolay yıpratma aracı, medyadır.

Türkiye aleyhine gün geçmiyor ki yabancı basında haber çıkmasın. ABD medyası, aleyhte haberlerin yanı sıra, bir de FETÖ propagandası yapacak kadar ileri gitti. Alman medyası keza yine öyle.

 Allah’tan, ABD’de Trump ile medya arasında büyük bir kavga çıktı, Almanya’da ise hükümet kurulamıyor da bu haberler azaldı.

Peki buna karşı bizim medya ve iletişim stratejimiz var mı? Yok. Bu stratejiyi oluşturacak bir kamu diplomasi kurumumuz var mı? Yok. Uluslararası okunan bir gazetemiz, izlenen bir televizyonumuz ya da sosyal medyamız var mı? Yok.

Neden medyamızın önde gelen isimleri, grupları, yöneticileri bir araya getirilip, uluslararası medya ve iletişim mücadelesi başlatılmıyor? Neden global medya kurulması teşvik edilmiyor? Bilmiyorum.

Ekonomik savaş:

Silahsız savaşın en etkili yolu ekonomiden geçer.

Devletlerin birbiriyle ekonomi alanındaki savaşı, çok eski bir yöntemdir.

ABD, Rıza Zarrab üzerinden bize ağır bir ekonomik darbe vurmaya hazırlanıyor. Türk bankalarına verilecek ceza ve yasaklamalar, ekonomiye büyük zarar verebilir. Doların yükselmesinden gidişatın tehlikesi belli. 

Sadece ABD değil, Avrupa da örtülü ambargolarla Türkiye ekonomisini sarsıyor.

Türkiye bu ekonomik kıskaca karşı güçlü bir plan hazırladı mı? Yeni pazarlar, yeni açılımlar, üretim-tüketim, ithalat-ihracat dengesi… tümünü içine alan stratejilerden bahsediyorum.

Ekonominin yapısal sorunları varken, sadece faiz lobisine, uluslararası güçlere suçu atarak sorunu çözeceğimiz kanaatinde değilim. Ekonomi yönetimindeki çok başlılık ve farklı politika gütme çabası sanırım en önemi sorunlardan.

Toplumsal kaos:

Bir ülkeyi zayıflatmanın en önemli yolu, milli birliği, millet dayanışmasını, toplumsal huzuru bozmaktır.

 Bunun için de toplumun fay hatlarını tetiklemek, sinir uçlarına dokunmak, farklılıkları çoğaltmak ve derinleştirmek gerekir.

Buna karşı yapılacak ilk şey, milli birlik seferberliği başlatmaktır. Aslında yazının en başına dönmüş oluyoruz.

Eğer ülke saldırı altındaysa, safları sıklaştırmak, dayanışma içinde olmak ve milli birlik şuurunu yaymak gerekir.

Peki durum öyle mi? Hayır değil. Bu yönde bir kampanya, bir proje, strateji olmadığı gibi toplumu ayrıştırmak için sanki özel bir çaba da var.

En son Boşnak kardeşlerimize hakaret eden, kendi bilmez birinin neden olduğu tartışmaya bakın. Bunun gibi daha onlarca kifayetsiz muhteris medyada köşe başlarını, ekranları tutmuş durumda. Her gün köşelerinden, ekranlardan, sosyal medya hesaplarından insanlara saldırıyor, ötekileştiriyor, safları bozuyorlar.

Sanki özel olarak milli birlik oluşmasın diye uğraşıyorlar. Hedeflerinde ülkenin en saygın insanlarından tutun, iş adamına, gazetecilere, hatta AK Partili bakanlara, milletvekillerine,  kadar herkes var. Akıl almayacak şeyler yapıyorlar. Dur diyen var mı? Yok.

Yani diyeceğim son olarak şudur:

Evet ülkenin bir beka sorunu, güvenlik sorunu, toprak bütünlüğü sorunu var. Ancak bunlara karşı sadece retorikle mücadele veremeyiz. Yapısal değişimlere, stratejilere, planlamalara ihtiyacımız var. En başta da milli birliğe.

Bilmem yanılıyor muyum?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Öztürk Arşivi