İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Bize düşen, düşmemektir

Bize düşen, düşmemektir

Türkiye kuşatılıyor derken, sadece sınırlarımızdaki gelişmelere işaret etmiyorduk. Uzak gibi görünen yakın tehlikeler vardı. Şimdi her şey daha iyi anlaşılıyor.

Aylardır kendi aramızda ülkemizin hâl ve gidişatını konuşuyoruz. Gerçi bir yere gittiğimiz yok. Üstümüze geliyorlar.

Batı dünyası, tarihî derinliği olan husumetine yeni bir öfke eklemiş durumdadır. Kendi kararlarımızı almamız, başımızın çaresine bakmaya çalışmamız belli ki kara kızgınlığa neden olmuştur. Türkiye’nin umuda dönüşmesini engellemeye çalışıyorlar. Devlet aklını hataya zorluyorlar. Bize düşen, düşmemektir.

Batılı güçler, son üç asırda, milletimizin ve devletimizin her başarısını cezalandırmıştır. Bir örnek verelim: Türk - Yunan Harbi’nden muazzam bir zaferle çıktık. (1897) Hemen peşinden Girit elimizden alındı. İstiklâl Mücadelesi’nin sonuçları da az çok böyle olmadı mı?

‘Devlet aklını hataya zorluyorlar’ bahsini biraz açalım. Son yıllarda doğu illerimizin nüfus yapısı endişe verici şekilde değişti, değişiyor. Siirt’ten Iğdır’a kadar geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz. Birlik ve beraberlikten yana olanlar göçe zorlanıyor. Mesela üç yıl içinde Van ilinden kaç bin insan ayrıldı, bilen var mı? Bu büyük oyunu küçük bir partinin veya silahlı örgütün tek başına kurması mümkün değildir. Üst akıl kimdir, nerededir? Devlet aklı bu konuda niye tutulmuştur?

Amerika, sınırlarımızın sıfır noktasında, bir ayağı ve iki gözü ülkemizde olan terör ordusu kurdu, büyütüyor. Her türlü modern silahı, gelişmiş teknolojiyi onların emrine verdi, veriyor. Şimdi iki paragrafı ve bilgiyi birleştirip yeniden okuyalım.

Bu da üçüncü olsun: Batı dünyasıyla gerilen ilişkiler. Sanki olmasını bekledikleri ve destekledikleri bir şeye erkenden mazeret arıyorlar. Daha da ileri gidecekler. Öyle görünüyor.

Doç. Dr. İbrahim Kalın’dan: “Tarihi, geçmişte yaşanmış olayları öğrenmek için değil, bugünümüzü anlamlandırmak ve geleceğimize şekil vermek için okuruz.” Lütfen okuyunuz: Balkan topraklarının kaybedilmeden önceki son yılları.

TÜRKİYE’NİN UMUDA DÖNÜŞMESİ

Yaşadıklarımızı bir siyasî liderin kişisel, partisinin kurumsal kavgası olarak görenler, göremeyenlerdir. Düşmanlığın ve rekâbetin kör ettiği insanlardan olamayız. Falanca gitsin de kim gelirse gelsin demek, insan onuruna ve millet haysiyetine aykırıdır. Sorun olarak görülen, Türkiye’nin tâ kendisidir.

Ülkemize yönelik her türlü yıkıcı faaliyet, ne yazık ki içerden de destek buluyor. Milletin evlatları ile menfaatin çocukları arasındaki mücadele bitmez. Biz bu satırları yazarken, sosyal medyada, hainliği tescilli biri için özgürlük kampanyası yapılıyordu.

Batı ülkeleriyle yaşanan gerginliği ‘seçim yatırımı’ olarak görenlere ise diyecek bir sözümüz yoktur. Belki dua: Allah bu kardeşlerimize basiret ve feraset versin.

İslâm âleminin hâli ortadadır. Müslümanlar dünyanın her yerinde açık tehdit altındadır. Üstelik bu saldırıların hiçbir cezaî müeyyidesi bulunmamaktadır. Kaba kelimeler kullanmak istemeyiz. Coğrafyamızı oyun hamuruna çevirdiler. Her gün yüzlerce ferdimizi kaybediyoruz. Bu kadar kayba rağmen cenaze namazı görüntüsü, haberi neden gelmiyor? Bu acı hakikat bize ne anlatıyor?

Yeni tanıştığımız bir Azeri kardeşimizle Karabağ meselesini konuşuyoruz. “Azerbaycan halkı vallahi size bakmaktadır” dedi. Çok etkilendim. Arakan’dan Filistin’e kadar hangisi bize bakmıyor ki? Bu soru, bizi, yazımızın başındaki cümleye tekrar götürüyor: “Türkiye’nin umuda dönüşmesini engellemeye çalışıyorlar.” Çünkü batı dünyasının bölgemizde yapacağı işler ve değiştireceği şeyler henüz bitmedi.

Türkiye umut olmaktan nasıl çıkarılır? Olumsuz imaj çalışmasını biliyoruz. Eli kanlı darbecilerle dahi işbirliği yapanlar, seçimle gelmiş olana ‘diktatör’ demekte herhangi bir sakınca görmüyor. İkinci adımları itibar suikastleri olacak. Bu bekleniyordu zaten.

BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜ KORUMAK

İyilerin dostluğunu ve kötülerin düşmanlığını kazanmak, tehlikeli olmakla beraber kıymetlidir. Ülkemiz şu an bu vaziyettedir.

Birbirinden ayrı gibi görünse de değildir: Kardeşlerimizi korumanın yolu, bütünlüğümüzü korumaktan geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi