Başbakan tersledi ya... Köşk'ten medet umuyorlar

Başbakan tersledi ya... Köşk'ten medet umuyorlar

Çok istememize ve hazırlanmamıza rağmen bir son dakika aksaklığıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 29 Ekim davetine gidemedik.
Ancak orada olanları arkadaşlardan ve medyadan takip ettim. Mesela Aydın Doğan ve şürekâsı "cümbür cemaat" Köşk'te hazır bulunmuş.
Böyle bir şey yapabileceklerini aramızda salı günü konuşmuştuk. Bir arkadaş "Yazıyı gördün mü abi " diye girmişti odama: "Hakikaten kıvrak kalemmiş; dansöz gibi. "
İtiraz etmiştim: Dansözlüğü doğru da, gerçek bir kıvrak kalem, yüzsüzlüğünü böyle açık etmez. Hiç olmazsa zevahiri kurtarmak için maruzatını birkaç aya yayar.
" Bu tornistan vaziyeti nereden çıkmıştır sence? " Sanırım Başbakan Erdoğan ile papaz olunca, Cumhurbaşkanı Gül'e yanaşmaya çalışacaklar. Bu yazı onun sinyali.
" İşe yarar mı peki? "
Bence yaramaz. Onlar Gül ile Erdoğan arasında ciddi bir çekişme olduğu varsayımıyla bunu yapıyor. Alıştıkları, bildikleri oyun bu: ' Böl ve yönet' ya da ' rakipleri kızıştır'. Belki geçen yıl Çankaya seçimi bağlamında birtakım rahatsızlıklar olmuştur ama şu anda ortada bunların maniple edebileceği cinsten bir ' yapısal çatışma' yok.

Liberal düşünce ve direnme hakkı

Liberal Düşünce Topluluğu'nun 2008 Kongresi dün İstanbul'daki Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde başladı. Bugün aynı yerde öğle saatlerinde son bulacak.
1992'de kurulan topluluğun önde gelen ismi Prof. Atilla Yayla'nın konuşmasıyla açılan konferanslar ve tartışmalar dizisinin izleyebildiğim bölümlerinde, ilginç saptamalar ve hatırlatmalar yapıldı.
İşte birkaçı:
*Bazı liberal düşünürler " direnme hakkı " diye bir kavram geliştirmişlerdir.
Burada kasıt şudur: Devlet, bireyle kıyaslandığında çok güçlü organizasyondur. Askeriyle, polisiyle ve diğer uygulamalarıyla bireyi ezebilir ve özgürlüğünü elinden alabilir. Buna karşı bireyin direnme hakkı vardır. Yani söz konusu olan bireye ait bir haktır ve devletle karşı kullanılır.
Peki, Türkiye'de bu işler nasıl yürür? Batı'dan yola çıkan fikirler, bize gelene dek, " kulaktan kulağa " oyunundaki gibi saçma bir hal alabilir, ters yüz edilebilir.
Mesela 1960 darbesinden sonra cuntanın gözetiminde hazırlanan 1961 Anayasası'nın ' Giriş' bölümünde şöyle yazıyordu:
"(...) Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı direnme hakkını kullanarak 27 Mayıs 1960 Devrimi'ni yapan Türk Milleti (...)"
Aslında bu laflar tam bir uydurmacaydı. Çünkü ne 1960 bir 'devrimdi'; ne de müdahaleyi yapan 'milletti'. 1960, en kötü anlamıyla darbeydi ve askeriye tarafından yapılmıştı.
Yani liberal düşünürlerin birey için geliştirdiği 'direnme hakkı' kavramı, devletin en " birey karşıtı ", en " otoriter " kurumu tarafından gasp edilmişti.
*Kongredeki ilginç saptamalardan biri de, kendine liberal diyen ya da liberal olduğu sanılan birçok kişinin, liberal değerlerle uzaktan yakından alakası olmadığıydı.
Mesela bir kişi ekonomide devlet müdahalesinin azaltılmasını ve özelleştirmeyi savundu mu, hemen liberal sıfatını hak ettiği düşünülüyor.
Halbuki aynı kişi türban ya da Kürt sorunu karşısında gayet milliyetçi ve devletçi bir tavır takınabiliyor.
Bence siyasi kültürümüze en uzak " izm "; ne Marksizm, ne nasyonalizm, ne faşizm .
Bizim için hazmı en zor olanı liberalizm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi