Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

“AmeriKa(ru)n Rüyası”nın Sonu

“AmeriKa(ru)n Rüyası”nın Sonu

Önceki ay ABD finans piyasalarından başlayıp tüm dünyayı saran mali kriz ile “üç kağıt ekonomisi” sayesinde semiren kurumların ard arda iflas etmeleri, küresel kapitalist sistemin topyekün çöküş işareti olarak okundu. “Amerikan tipi hayat tarzı”nın ve “Amerikan rüyası”nın sonu mu geliyor sorularını beraberinde getiren bu gelişme, bana Kur’ân’da (Kasas sûresi, 76-84. âyetler) yer verilen Kârûn kıssasını hatırlattı. Kur’ân onu, maddi zenginliğin yol açtığı ihtiras ve böbürlenmenin, sonu hüsranla biten çok tipik örnekliği olarak idrakimize sunar:
“Gerçek şu ki, Kârûn, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, onun anahtarlarını bile taşımak güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti: ‘Şımarma/böbürlenme, çünkü Allah böbürlenenleri sevmez’.” “Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını/nasibini unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sen de (insanlara) ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez’.” (Kasas 28/76-77)
Kitab-ı Mukaddes ve Talmud'da adı Korah olarak geçen Kârûn, Hz. Musa'nın (a.s) ilk yeğenidir. Rivayete göre, Hz. Musa(a.s) ile Kârûn'un babaları öz kardeşti. Kur'ân bu adamın İsrailoğullarından olmasına rağmen Firavun'la işbirliği yaptığını ve onun gözdelerinden biri olduğunu zikreder; Firavun'dan sonra Hz. Musa'ya (a.s) karşı çıkan iki elebaşından biri Kârûn'dur: "Andolsun ki Musa'yı, ayetlerimizle ve apaçık bir delille Firavun, Hâmân ve Kârûn'a gönderdik. Ama onlar şöyle dediler: ‘O yalancı ve büyücünün biridir’." (Mümin 40/23-24)
Kârûn, İsrailoğulları'nı yok etmek isteyen Firavun’la işbirliği yaparak kendi halkına ihanet etmişti. Bu haince tutum, ona Firavun nezdinde büyük bir mevki kazandırmıştı. Hz.Musa'ya(a.s) karşı Firavun'un yanında saf tutan iki önemli kişiden biri onun başbaşkanı Hâmân, diğeri ise hazinedârı Kârûn idi. Kârûn, öyle bir servete sahipti ki, hazinelerinin anahtarlarını ancak üçyüz katır taşıyabiliyordu. Firavun düzeninin zulüm çarkları arasında ezilen İsrailoğullarının bir ferdi olmasına rağmen, zulüm düzeninden nemalanmayı tercih etmiş, semirdikçe semirmiş, elde ettiği muazzam serveti kaybetmemek için kendi milletine ihanet etmiş bir haindi. Bir rivayete göre, Firavun onu İsrâiloğulları üzerine yönetici tayin etmiş; ve o, bu makamı, halkının yararı ve özgürlüğü için değil kendi süfli çıkarı ve sayısız hazinelerini güvenceye almak için kullanmıştı. (Obama-Kârûn denklemi için henüz erken mi?)
Ve o, İsrailoğulları arasında Tevrat’ı çok okuyan, iyi bilen ve ona iman eden, bu yüzden de halkı arasında saygı gören biri iken kibri, şımarıklığı, müstağniliği sebebiyle inkara sürüklenmiş bir para babası, bir kapitalistti.
İşte zulüm sistemleri böyledir; kendi halkına sırt çevirerek makam ve imkan elde edenlerin önünü daha fazla açarlar ki, içlerinden çıktıkları insanlara yaptıkları zulüm ve haksızlığı onlar(belki Obamalar) eliyle maskelesinler.
“Dedi ki: ‘Bu, bende olan bir bilgi sayesinde bana verilmiştir.’ Bilmez mi, ki gerçekten Allah, kendisinden önceki kuşaklardan kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkârlardan kendi günahları sorulmaz.” (Kasas 28/78)
Kârûn, servetini Allah’ın bir ihsanı olarak görmemekle, Rabbine ve insanlara karşı müstağni ve müstekbirce bir tutum sergiler. Bu söylem ve tutum bugünkü kapitalist dünyada da aynen hakimdir. Ve onlar sınırsız sandıkları maddi imkanlarının hiç azalmayacağını, hiç sarsılmayacağını ve kendilerini ebedi kılacağını sanırlar.
“İşte böyle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Kârun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir" dediler. Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size, Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerden bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz" dediler.” (Kasas 28/79-80)
Böylesine göz kamaştırıcı bir servet ve görkemli yaşam biçimi insanların rüyalarını işgal etmekte gecikmez. Çağımız insanının imrendiği ve hep düşlediği “Amerikan tipi hayat tarzı” da Kârûnsu lüks ve ihtişamın bugünkü versiyonu değil midir? Antik Mısır’ın "Ah keşke..." diye iç geçiren insanlarını, şimdi Batıl/ı hayat tarzına öykünürken bulmuyor muyuz? Doğrusu zenginlik ve bolluğun böyle ayartıcı, baştan çıkarıcı bir etkisi vardır diğer insanlar üzerinde. Ama tarih, maddi varlıkları ve sahip oldukları fizik üstünlükleriyle böbürlenen ve bunları başkalarına “hava atmak” için gösteri aracı yapan nice kibirli, kendini beğenmiş “fani”lerin helâkine tanıklık eder.
“Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.” “Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: 'Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten küfre sapanlar felah bulamaz' demeğe başladılar.” (28/81-82)
Zalim ve inkarcı müstekbirlerin helak oluşları, genellikle kibir ve azgınlıklarının en doruk noktaya çıktığı bir hengâmda ve beklenmedik bir anda bir çırpıda gerçekleşir. Kârûn da öyle oldu. İmdi, küresel kapitalist sistemin sonu da böyle geleceğe benzer. Komünizm nasıl bir anda çökmüşse, kapitalizm de aynı akıbete uğrayacaktır.
Maddi bolluğun, gösteri ve şımarıklığa dönüşmesi helâki hızlandırır. Nihayet, mazlumların kanları üzerine kurulu zulüm düzeni yok olur gider. Görünen o ki, ABD zulüm sistemini “Obama umudu” da kurtaramayacak!
Ve “Zulmetmekte olanlar nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bilecekler.”(Şuara 26/227) DAVET: 15 Kasım Cumartesi akşamı, saat 17.30’da, Araştırma ve Kültür Vakfı’nın İst/Fatih’teki merkez salonunda (Horhor cd. Yeşiltekke sk. No:4. tlf: 0212.5337202) “Kur’ân’ı Yaşayanlar” başlıklı sohbetimize tüm okuyucularımız davetlidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi