Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Çarşaflıya rozet... Fotokopi, asla Asıl olamaz!

Çarşaflıya rozet... Fotokopi, asla Asıl olamaz!

Bugünkü 1. sayfamızda da okuyacağınız gibi, CHP Yalova İl Başkanı Özcan Özel; bir türlü “iktidar” olamayışlarına adeta isyan ederek, “50 yıldır muhalefette olmak, psikolojimizi bozdu” diyor ve ekliyor: “70 yaşına gelip de iktidar yüzü göremeyen arkadaşlar var aramızda. Ruhsal dengesi bozulmuştur bu insanların. Ben de 50 yaşına geldim, iktidar yüzü görmedim.”
Tamam, iyi, hoş da niye bozuk CHP’lilerin psikolojisi... Daha doğrusu, 50 yıldır niye iktidara gelemiyorlar?..
Başkan Özcan Özel diyor ki;
“Bana göre, herkesin özgür olması gerekir... Üniversitede okurken kot pantolon giyiyorum diye beni dövmeye kalktılar.. Ama şimdi, herkes kot pantolon giyiyor!..
Oysa, millet nasıl yaşamak ve nasıl gitmek istiyorsa öyle gitsin!.. Kimi saçı uzun, kimi kısa diye tenkit edildi. Bıyığı uzun diye tenkit edildi. Başörtüsü de aynı şekilde. Bunlar saçma sapan şeyler... Maalesef toplumlarda bu tür sapmalar var. Üzülüyorum. 30 sene sonra yine aynı tartışmaları yapıyoruz. 30 sene hiç ilerleyememişiz. Herkes istediği gibi giyinip gitmeli.”

ASILLAR VE FOTOKOPİLER!
Bu sözleri okuyunca, “işte aklı başında bir CHP’li” dedim... Başkan Özcan Özel, “CHP’nin iktidarsızlığı”na gerçekten de “doğru teşhis” koymuş...
Gerçekten de öyle değil mi;
CHP, “halkın inançlarına, giyim-kuşamına karşı durduğu” için, kısacası “halktan koptuğu” için muhalefetten kurtulamıyor değil mi?..
Alın işte; Bay Deniz Baykal, “çarşaflı hanımlara rozet taktı” diye, hem de “kendi partilileri” tarafından neredeyse “linç” edilecek!..
Oysa, gayet iyi biliyorlar ki; Bay Baykal “takıyye” yapmaktadır!.. Mahalli seçimler öncesinde “şirinlik taarruzu”na kalkıp, “AK Parti’nin oylarından bir kısmını çalmak” istemektedir!..
“Çalmak” tabirini özellikle kullanıyorum... Çünkü, “CHP yandaşı yazarlar” öyle diyor!.. “Çalmak” diyorlar, “Baykal, AK Parti’nin oylarından bir kısmını çalmak istiyor!”
Demek oluyor ki;
Baykal’ın “çarşaflı hanımlara rozet” takması; onlara duyduğu “saygı”dan ve onların inançlarına duyduğu “güven”den değil, onların “oylarına duyduğu ihtiyaç”tandır!..
Ama, sorarım size;
“İnancım gereği örtünüyorum” diyen hanımların “gerçek temsilcisi” olan partiler dururken, bu insanlar, CHP gibi “takıyye” yapanlara niye inansın, nasıl güvensin ve CHP’ye niye oy versin?...
Evet, evet; “asıl”lar dururken “fotokopi”lere niye bel bağlasın bu millet?..
Öyle ya; “fotokopi”ler ne kadar güzel ve ne kadar cazip olurlarsa olsunlar, hiçbir zaman “asıl”ın yerini tutamazlar!..

CHP’YE GİR, KAMUSAL ALANA GİRME!
Buna rağmen Baykal, özellikle “kendi partisi”nden milletvekillerinin ve “yandaş yazarlar”ın ağır saldırılarına maruz kalmıştır!..
“En ılımlı eleştiri yapanlar” ve Baykal’ın yaptığı “takıyye”yi anlayışla karşıladığını söyleyenler/yazanlar bile şunu demişlerdir:
“Bu olayı niye büyütüyorsunuz?.. CHP, ilkelerinden mi vazgeçti?.. CHP, laikliği mi çiğnedi?.. Baykal’ın çarşaflılara rozet takması, temel politikasından sapma göstergesi değil, seçimde netice almaya çalışma taktiğidir!..”
Evet, “en ılımlıları” bile böyle konuşuyor, böyle yazıyor!..
Yani, demek istiyorlar ki;
“Başörtülü ve çarşaflı hanımlar boşuna ümide ve hayale kapılmasın!.. Yakalarına rozet taktırıp CHP’ye girebilirler ama, kamusal alana asla giremezler!”
Peki, sormak gerekmez mi bu “kafa”lara;
Bir “takıyye” değil midir bu?..
Bir “ikiyüzlülük” değil midir?..
Söyleyin, “samimiyet” bunun neresinde?
Şu hale bakın;
Çarşaflı hanımlar, CHP’ye sadece “oy deposu” olurlar ama, “kamusal alan”a giremezler!.. Tıpkı çalışıp “vergi” verdikleri, yetiştirdikleri evlatlarını “şehit” verdikleri ama “Nizamiye”den içeri giremedikleri gibi!..

İÇKİ, LAİKLİĞİN SEMBOLÜ OLDU!
Bu tartışmalar yapılırken, şunu düşündüm: Başörtüsü ve çarşafı “kamusal alan”a sokmamak için canhıraş bir gayret sarfeden beyzadeler, o kadar “ahmakça” bir tavır içindeler ki; bu sözlerin, bir “bumerang” gibi dönüp, kendilerini vuracağının farkında bile değiller!..
Bu beyler ne diyor;
“Özel hayatta kim neye inanıyorsa inansın, kim nasıl giyiniyorsa giyinsin!.. Ama, kamusal alan başka!”
Farzedelim ki, bu görüş doğrudur!..
Ama o zaman ben de “karşı teklif” sunar ve bu beylere derim ki;
“Özel hayatta kim, hangi içkiyi içiyorsa içsin!.. Aksırıncaya kadar içsin, tıksırıncaya kadar içsin!.. İster az içsin, isterse zom olsun!.. Evde veya meyhanede içilen içkiye kimse karışamaz!.. Ama kamusal alan başka!.. Kamusal alana sarhoş da gelinemez, burada içki de içilemez!”
Efeniimmm... Ne dediniz, duyamadım!..
Madem ööle, işte bööle!..
Kendileri demiyor muydu;
“Başörtüsü bir dini semboldür!.. Dini semboller kamusal alana giremez!”
O halde;
“Alkol” de giremez kamusal alana!..
Çünkü; Danıştay’ın kararları, Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesi ve Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla tescillenmiştir ki; alkol, artık “laikliğin sembolü”dür!..
Öyle demiyor muydu Başsavcımız;
“Alkol tüketiminde düşüş” olmasını, “laikliğin tehlikede” olduğu şeklinde yorumlamıyor muydu?!?..
Demek oluyor ki;
Alkol, “laikliğin sembolü”dür!..
Madem ki, “sembol” olan şeylerin “kamusal alan”a girmesi yasak, o halde sorarım; “Alkol niye serbest?!?”
Buyurun, cevap verin!..
Ama önce “takıyye”den, “ikiyüzlülük”ten ve “istismar”dan vazgeçin!..
Unutmayın ki;
CHP’yi “muhalefete mahkûm” eden sizlersiniz!.. “Aydın” geçinen sizler!... Yani, “entel-dantel” takımı!..
“Saltanat”ınız elden gider diye Baykal’a bile tahammül edemiyorsunuz ya, daha ne diyeyim ben size?..
En iyisi mi;
Biz “din”imizi yaşayalım,
Siz “kin”inizde boğulun!..
====================
Başkan Velittin Küçük’ten iddialara cevap
Bilirsiniz, bu köşede; doğruluğundan emin olmadığım konularda “soru”lar sorar, “iddia”lar ileri sürer ve en sonunda da “olayın muhatapları”na seslenip; “Köşem açık... Buyrun cevap hakkınızı kullanın!” derim...
3 Eylül 2008 tarihli Ayna’da da, Gürpınar Belediye Başkanı Velittin Küçük hakkında “iddia”ları gündeme getirmiş ve bunların doğru olup olmadığını sormuştum.
Başkan Velittin Küçük, avukatları İsmail Damat ve Volkan Kızılhan aracılığı ile gönderdiği “açıklama”da; “Bu iddiaların hepsi yalan, hepsi iftira... Bunlar, yaklaşan yerel seçimler öncesi beni yıpratma amaçlıdır” demiş ve eklemiş:
“Köşe olmaya çalışmak gibi bir çabam yok... Her tarafı beton tarlasına çevirdiğim, bunlardan da avanta aldığım iddiaları asılsızdır... Bu iddialar, şeref ve haysiyetimi ihlâl etmektedir... Hakaret ve iddiaların sahipleri, bunları ispatlamak zorundadır... Aksi halde, müfteri konumuna düşerler...
Çünkü, her inşaat izni yasaldır... Bu iddialar, başka bir belediye başkanına menfaat sağlamak için gündeme getirilen siyasi maksatlı iddialardır ve kesinlikle doğru değildir!
Kamuoyuna saygılarımla arzederim.”
Evet, Velittin Küçük bunları söylüyor... İddiaları kesinlikle reddediyor.
Ben, her zaman olduğu gibi bu defa da “cevap hakkı”na duyduğum saygı gereği, sayın Küçük’ün açıklamasını en geniş şekliyle yayınladım...
Ama, küçük bir not: Önümüzdeki günlerde, Başkan Velittin Küçük’e “yeni sorular”ım olacak!..
====================
Bizim amacımız belli
Hani, Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, “CHP’li Kılıçdaroğlu’na gönderme” yaptığı bir “fıkra” vardı.. Hani, adam; “gaz kaçıran” karısına “Ayıp olmuyor mu?” demiş de, kadın; “Sen, geçen sene kırdığın baltanın sapının hesabını ver” diye “kel alâka” bir cevap vermiş ya!..
Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak da, gazetecilerin, Vakit’in, gündeme getirdiği “askeri helikopterle piknik” haberiyle ilgili bir sorusuna “ilgisiz bir cevap” vermiş!..
Adı, “Basını Bilgilendirme Toplantısı” olan toplantıda, bir gazeteci “helikopterle piknik” haberi konusunda bilgilenmek isteyince, Metin Gürak demiş ki; “Bize, amacı belli yayın organlarının yayınlarına dayalı soru sormayın!”
Merak ettim: Bizim amacımız ne, sayın komutanın amacı ne?..
“Soru”ya cevap vermemek, “iddiayı kabul etmek” anlamına gelmez mi?..
Ha, “bu gazetenin belli olan amacı”nı hemen söyleyelim:
“Millet malının hesabını sormak!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi