Doğan, tazminatı kazanırsa TSK’ne bağışlasın

Doğan, tazminatı kazanırsa TSK’ne bağışlasın

“Maksadı belli olan gazetelerin haberleri ile ilgili soru sormayın” cümlesinin hafızalarda bıraktığı etkiyi uzun süre insanlar tartışacak.
Türkiye, galiba tarihinin en büyük flörtüne şahit oluyor. Zira böyle bir durumda insanın aklına başka şey gelmiyor…
“Maksadı belli haberler”den kasıt, milletin emanetine sahip çıkmayanların teşhir edilmesiyse evet daha net bir amaç olamaz.
“Maksadı belli” lafından kasıt, milletin cebinden çıkan paralarla alınmış helikopterlerle, fildişi kulelerde yaşayan birilerinin krallık sürmesini kamuoyuna duyurmaksa, aynı milletin başörtülü analarının tel örgülerin arkasında bırakarak evlatlarıyla aralarına engel koyanları resmetmekse bundan daha güzel bir amaç olabilir mi?
Ezici bir çoğunluğu Müslüman olan bir memlekette Ömer adaletini istemek, insanlar arasında ayırım yapılmamasını haykırmak, soygun düzenine karşı çıkmak, bunun için tarihin en büyük hortumcularının tekerine çomak sokmak… Vesaire…
Okul kapısında bir genç kız, sırf başörtülü diye eğitim hakkından mahrum bırakılır, hakkını savunmak Vakit’in boynunun borcu.
Evladı şehit olduğunda, cenaze törenlerinde elleri öpülen şehit anaları tel örgüler arkasında bırakıldığında, ya da onlar var diye törenler terk edildiğinde, bu adaletsizliği halka duyurmak Vakit’in görevi.
Sırf başörtülü diye, ödülü verilmeyen genç kızlarımızın kırılan kalplerini onarmak Vakit’in boynunun borcu.
Her türlü ahlaksızlığı yaptıktan sonra memleketin başına namus bekçisi kesilen ve Vakit’i susturmak için bütün imkânlarını seferber eden baronlara meydan okumak Vakit’in görevi…
Masonlarla işbirliği yaparak bu cennet vatanın altını oyan işbirlikçilere karşı durmak, her türlü oyunlarını ifşa etmek elbette ki Vakit’in görevi.
“Vakit’in amacı ne?” sorusuna verilecek o kadar çok cevap var ki, saymak için birkaç kitap yazmak gerek.
Sadece Aydın Doğan medyasının yalanlanan haberlerini yazsa, her vakit muhabiri kendi imzası ile çıkan haberlerden birkaç ciltlik kitap sahibi olur.
Bunun örnekleri de yok değil gerçi…
Vakit’in amacı ne olabilir?
Türkiye’de her türlü yolsuzluğu, dolandırıcılığı yapıp Almanya’lardan ödül almak mı?
Sayfalarını ahlaksız fotoğraflarla süsleyip milletin ahlakını bozma gayreti sarf ettikten sonra namus dersi vermek mi?
Halkın vergisiyle, vatan savunmasında kullanılması için alınan helikopterle piknik yapanları, birilerinin yaptığı gibi alkışlamak mı?
Bu büyük ifşaatın karşılığında Aydın Doğan’ın yaptığı gibi trilyonluk tazminat davası açmak mı?
Yoksa Vakit’in ortaya çıkardığı bu gerçeğe ceza kesmek isteyenler iş birliği mi yapıyor?
Olur ya, belki Aydın Doğan Vakit’ten kazanacağı paraları, “Para yok” diyerek Mehmetçiği derme çatma karakollarda barındıran paşalara yardım elini uzatır…
Bunu açıkça soruyorum, Sayın Doğan, Vakit’ten böyle bir tazminat kazanırsan-ki rabbim bunu sana nasip etmesin-TSK’ye bağışlar mısın?
Ya da sınıra bir iki sağlam karakol yapar mısın? Varsın senin adını taşısın o karakollar…
Belki üzerine biraz ekler, pikniğe gidilecek bir Kobra helikopteri alırsın ha…
Şimdi herkes ‘Vakit’in amacı ne?’ sorusunun cevabını çok iyi düşünsün.
Nereden geldikleri ve kimlerle iş birliği içinde oldukları belli mahfillerin açtığı bu topyekun savaş karısında bugüne kadar dağ gibi duran Vakit’in bundan sonra ne yapacağını da iyi düşünsün.
Bence herkes, ne olursa olsun Vakit’e yönelik bir eleştiride bulunmadan önce kime ne tür bir malzeme vereceğini de iyi düşünsün.
Bu iş öyle platformlar kurmakla, sitelerde imza toplamakla, bildiriler yayınlamakla olmuyor.
Bazı şeyleri Vakit’in zayıf noktaları olarak görenler, aslında kendi zaaflarına yenik düşenlerdir.
İşte bakın, birileri açıkça savaş açmış, susturmak için bütün silahlarını kuşanmış…
Herkes aklını başına alsın;
Zira Vakit, bir piknik gazetesi değil, mücadele gazetesidir.
Bu ülkenin her ferdine Ömer adaletiyle davranıldığını görene kadar mücadele…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi